Babam üçüncü çocuğun söylediğini duymamış. Annemin rahatsızlığı nedeniyle kısa süreliğine döndüğüm baba evinde çocuklar ve çocuklukla ilgili her şeye daha duyarlıyım sanki. Kulak kesiliyorum anlattıklarına. Merak da ediyordum doğrusu ama o çocuğun dediğini babamın duymadığına sevindim de. Büyük olasılıkla o oğlan da toplumun nasıl çürümekte olduğunu hissedip bir kez daha içimin sızlamasına yol açacak başka bir şey söylemiş olacaktı.
Toplumda en itibarlı kişi hırsız mı?
"Neden" diye soruyorum kendime?... Neden ve nasıl üç küçük çocuğun en keyifli hayallerini, gündüz düşlerini hoşuna giden bir şeyi çalmak süsleyebiliyor? Çalmak ve hemen satmak... Hiçbir utanma duymaksızın her zaman olan herkesin yaptığı bir şeymişçesine başkasının olanı almak onu satıp para kazanmak. Ötekininki ise keyfetmek ama gene hiçbir suçluluk duymadan başkasının sırtından keyfetmek.
Bu bir oyundu belki... Hani olabileceğine kendi de inanmadan sırf laf olsun diye konuşmak. Bir hırsız-polis oyunundan bir replik belki de... Ama neden bütün çocuklar hırsız rolüne talip olmuşlardı? Oyunlar hayatı yansıtıyorsa eğer, neden oyunda en itibarlı rol hırsızın olsun?
Kendi gücünü aşan tüketim hırsı
Medyanın bunda bir sorumluluğu olabilir mi? İstatistikleri bilmiyorum. Ancak artık her yerde çocukların görebileceği televizyonlar olduğunu biliyorum, küçük bir olasılıkla evlerinde olmasa bile.... Dünyayı kadın-erkek ilişkisiyle özetleyen, mafyacılığı yücelten dizileri, çoğunluğun asla sahip olamayacağı bir kalitedeki giyim kuşamı, yeme içmeyi olağan bir yaşam görüntüsü gibi sergileyen haber programları, gençlik programları;aklınıza gelen her tür programın bu çocukları kendi gücünün, kendi olanaklarının üstünde tüketimden başka hiçbir şeyi düşünemeyecek şekilde şekillendirmekte etkili olmadığını söyleyebilir miyiz?
Çocuğu aptallaştıran okul
Ya okullar? Çocuklara anne-babalarının dönemlerindeki kalitede eğitim sunulamadığı apaçık. Milli Eğitim Bakanlığı'nın Köy enstitüleri gibi Türkiye'nin kendi koşullarından üretilen ve başarısı çok açık bir sistemi incelemeye bile gerek duymadan Avrupa'daki -kendi deyimleriyle bedavaya yaptıkları- gezilerden kaptıklarını "haydi bakalım 21. yüzyıl eğitimi budur diyerek" dayatmalarıyla mı çocuklarımızı insan onuruna layık bir biçimde eğitmeyi bekliyoruz? Onları bilmeye değil bilmemeye, düşünmeye değil düşünmemeye, yaratmaya değil taklide, akıl yürütmeye değil ezbere yönlendirdiğimiz okullardan ne bekleyebiliriz?
Eğitilmeyen "eğiticiler"
Anne-babalar? Evde çocuk bakımıyla görevli beş dadısı olandan sofrasına ekmek alabilmek için dilenenlere kadar çok farklı anne-baba kategorisi var. Ama çocuklar tümünde acı çekiyor yaygın olarak. Tok da olsa aç da olsa acı çekiyor. Anne-babaların çocukların içinde yaşamaya geldikleri yeni dünyanın olankalrına da sorunlarına da bakışlarını tesadüfler belirliyor. Yetişkinler çocukların eğitimi için kendilerinin eğitime ihtiyacı olduğunu çok az ve çok seyrek düşünüyor.
Bencillik ve rol yapmaya dayalı "arkadaşlıklar"
Arkadaşlar? 16 yaşındaki minicik kızın yaşamını çalan; bunu diğer 7 arkadaşına da bir gösteri haline getirerek yapanlar gibi arkadaşların da çorbada tuzu yok mu ? Gözlerindeki öfkeyi gördünüz mü, o küçücük karede yer alan vesikalık resmindeki gibi öfkelenerek yaptıkları konuşmalarda bolca başvurdukları "salak", "aptal", "manyak mısın"ları duymuyor musunuz? Artık hiç yadırganmadan; önemli olduklarını kendilerine güvenliymiş gibi rol yapmalarını sağladığını düşündükleri dış görünüşleriyle sadece onunla uğraştıklarını görmüyor musunuz?
Diğer haberlere de baktınız mı? sadece 2.aralık 2005 tarihli gazetelerde, sadece bir günde yansıyanlar: Ttrafikte onu geçeni vurma; horozuna kışt diyeni vurma! Bu kadar silahı, bu kadar insan nasıl ve hangi hakla taşıyabiliyor?
Soruların yanıtı hep evet! Evet medya; evet okul; evet anne babalar; evet arkadaşlar; evet öfke evet evet evet! Bu evetlerin gerisindeki nedenleri çözümleyebilirdik. Ama çözebilir miyiz? Kanımca Hiçbirimiz bunları kendi başımıza çözemeyiz.
Olumsuzlukların beslediği bir sistem
Çünkü hepsi bir ararda bir sistem oluşturuyorlar. Ve o sistemi oluşturan tarihsel toplumsal, ekonomik, kültürel, bir dizi yapıtaşı var hepsi birbirinden besleniyor birbirini besliyor. Sistemin en üstünde yer alanların şu an için tuzları kuru gibi görünüyor.
Kaçırılan, tecavüze uğrayan, delik deşik edilen, hırsız olan, katil olan, şehit olan çoğu kez onların çocukları olmuyor nedense. Ancak çok yakında nelerle karşılaşabileceğimizi şu an tahmin bile edebileceğimizi sanmıyorum?
Çürüme...
Bizim hayallerimiz çok mu matah şeylerdi? Bizde çocukken böyle bir jeep görsek herhalde "doktor ya da mühendis olacağım ve kendime böyle bir araba alacağım" derdik belki, sanki bu bir şeymiş gibi! Ama herhalde ilk düşündüğümüz şey "şunu çalsam da satsam" olmazdı ve bu düşünce öylesine basitmişçesine hep yapa geldiğimiz ve yapılması takdir gören bir şey gibi gelip geçmezdi aklımızdan .
Tuzu kuru ya da yaş olanlar için hepimiz için ürküyorum. Oyunlarını bu şiddet ve suç dünyasından devşiren çocukları biz yarattık. Çünkü şiddet ve suçu güçlüler için bir imtiyaz haline getiren bir sistemi yarattık devamından tedirginlik duymadık... Ama her şeyin bir sonu var ve korkarım o son büyük bir çürümeyle birlikte yaklaşıyor.