Türkiye, Çocukların Silahlı Çatışmalara Dahil Olmaları Konusundaki İhtiyari Protokolü ve Çocuk Ticareti, Çocuk Fuhuşu ve Pornografisi Konusundaki İhtiyari Protokolü de 8 Eylül 2000 tarihinde imzalamıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 10. maddesine göre yabancılar da dahil herkes dil, din, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç ve benzeri nedenlerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Fakat Anayasa'nın 16.maddesinde temel hak ve hürriyetlerin yabancılar için milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla sınırlanabileceği kabul edilmiştir.Türk mevzuatı mültecileri yabancı kategorisi içinde değerlendirmektedir.
Bu anlamda mülteci ve sığınmacılar temel hak ve özgürlükler açısından vatandaşlarla eşit olup, bazı siyasal, sosyal ve ekonomik haklara sahip değillerdir ya da sınırlı bir şekilde sahiptirler.
Çocukların mülteci statüsü belirleme usullerine erişimi
* Türk mevzuatında mülteci tanımlamasında yas sınırlaması olmadığı gibi, yetişkin ya da çocuk olma gibi bir ayırım da yapılmamıştır. Yetişkinlere uygulanan prosedürün aynisi çocuklar için de geçerlidir.
* Ailelerinin refakatindeki çocukların statüsü, ebeveynlerinin statüsüne bağlıdır.
* Çocuk, ebeveynlerinden ikisi ya da birisiyle birlikte gelmişse mültecilik durumu ebeveynine bağlı olarak değerlendirilmektedir. Ebeveyni ile birlikte olan çocukla mülakat yapılmamakta, çocuğun durumu ayrıca incelenmemektedir. Anne ya da babasının mültecilik talebi kabul edildiğinde çocuk da otomatik olarak mültecilik statüsünü kazanmaktadır.
* Refakatçisiz gelen çocukların ise dilekçe ve beyanları bulunduğu yer makamlarınca alınmakta ve mülakatları yapılarak dosyaları oluşturulmaktadır. Çocuğun mültecilik statüsünü kazanması için hiçbir belge aranmamaktadır. Çocuğun yanında hiçbir refakatçisi yoksa, çocuğun başvurusu tek başına bağımsız olarak alınmakta ve değerlendirilmektedir. Ancak bu çocuklarda öncelikle aile birleşmesi yoluna başvurulmaktadır. Çocuğun durumu ve güvenliği buna olanak tanımıyorsa koruma altına alınarak başvurusu bağımsız olarak değerlendirilir. Bu çocuklar yaşına uygun bir şekilde ve gerekli olması halinde bir psikolog ve avukatın yardımı ile mülakata alınmalıdır.
* Türk hukukunda çocuğun vasisi olmak çocuğun haklarının ve yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde temsilcisi olma anlamını taşımaktadır. Çocuk vasisine, vasi de çocuğa bağlı olarak hiçbir hak kazanmaz. Bu genel hukuk ilkesine göre çocuk vasisine bağlı olarak mültecilik statüsü kazanamaz. Ancak mülteci hukuku uygulamasında bu konuda esnek davranılarak ve çocuğun durumu vasisi ile birlikte değerlendirilerek mültecilik statüsü verilebilmektedir. Bunun yasal bir dayanağı bulunmayıp uygulamada çocuğun yararı dikkate alınarak karar verilmektedir.
Başvurunun reddi
* 1994 Yönetmeliği'nde, mültecilik başvurusunun hangi koşullarda reddedileceği düzenlenmemiştir. Ancak Türkiye'nin coğrafi çekincesi nedeniyle Avrupa dışından gelenlere sadece geçici sığınma hakki tanınmaktadır. Refakatsiz gelen çocuğun yapılan araştırmalar sonucunda ailesi bulunmuşsa ve aile birleşmesi yapma olanağı varsa iltica talebi reddedilerek çocuğun ailesinin bulunduğu yere gönderilmesi sağlanmaktadır.
* 1994 Yönetmeliği'nin 29. maddesine göre mültecilik statüsünün reddi kararlarına karşı kararı veren makam olan İçişleri Bakanlığı'na 15 gün içinde müracaat edilerek itiraz edilebilir.
* İtiraz sonucu verilen kararlar, idari karar niteliğinde olduğundan ve Anayasa'nın 125. maddesi gereği idarenin her türlü eylem ve işlemi idari yargı denetimine tabi olduğundan bu kararlara karşı 60 gün içinde idari yargıya başvurma olanağı vardır. İdari yargının verdiği karar da kesin olmayıp kararın tebliğinden itibaren 30 gün içinde Danıştay'a temyiz imkanı bulunmaktadır.
* Türk mülteci mevzuatı, mülteci çocuğun mülteci statüsünü kaybetmesi ya da bu statünün kaybettirilmesi durumunda çocuğun durumunun ne olacağını düzenlememiştir. Yetişkinler bu durumda sinir dışı edilmektedir. Ancak çocuklar kural olarak sinir dışı edilmediğinden bu düzenleme çocuklara uygulanamamaktadır. Öte yandan, çocuk ebeveynine bağlı olarak mülteci statüsünü kaybetmişse, ailesi ile birlikte sinir dışı edilmektedir.
Türk Mevzuatında Çocukların Bakımı
* Türk mülteci mevzuatında sığınmacı çocuklara özel haklar veren hiçbir düzenleme bulunmamaktadır. Sadece her konudaki genel düzenlemeler çerçevesinde yabancı çocuklara tanınan haklardan sığınmacı çocuklar da yararlanabilmektedirler. Bu haklar, eğitim hakki, sığınma hakki, sağlık hakki ve her türlü kötü muameleden korunma hakki gibi haklardır.
* Türk mülteci mevzuatında, mülteci çocukların haklarına ilişkin özel bir düzenleme bulunmamasına karşın, ÇHS ve diğer uluslararası yükümlülükler ve genel hukuk kuralları gereğince mülteci çocukların ilköğrenim hakkı mutlak olarak sağlanmaktadır.
* Mülteci çocukların sağlık hakkının, yani ücretsiz tedavi olabilme hakkının, sağlanılmasına çalışılmaktadır. Devlet hastaneleri ile yapılan işbirliği ile bu çocukların ücretsiz tedavi görmesi, psikolog yardımından yararlanması sağlanmaktadır.
* Ayrıca, refakatçisiz gelen mülteci çocuğun barınma ve diğer temel gereksinmeleri de sağlanmaktadır.
* Refakatsiz çocuklar, 2828 sayılı Kanunun 3. Maddesinde, fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişimleri ve kişisel güvenlikleri tehlike altında bulunan ve ebeveynleri tarafından terk edilmiş olarak tanımlanan korunmaya muhtaç çocuk statüsündedir. Refakatçisiz gelen çocuklar yetişkin sığınmacılarla ayni haklara sahiptir. Sadece bu çocukların korunmaya muhtaç çocuk olmalarından kaynaklanan hakları da bulunmaktadır.
Türk Mevzuatında Aile Birleştirmesi
* Türk hukukunda, mülteci ve sığınmacıların aile birleşmesi düzenlenmiş değildir.
* Çocuğa mülteci statüsü tanındıktan sonra, ailesiyle Türkiye'de birleştirilmesi söz konusu değildir. Ancak 3. ülkede ya da çocuğun kendi ülkesinde aile birleşmesinin gerçekleşmesi için her türlü kolaylık sağlanmakta, çocuğun gidiş masrafları ve gerekli seyahat belgesi verilmektedir.
* Sadece sığınmacı statüsündeki çocuğun, üçüncü bir ülkeye mülteci olarak kabul edilmesinden sonra o ülke aileyi de mülteci olarak kabul etmişse üçüncü ülkeye gönderilmek üzere Türkiye'ye gelmelerine izin verilmektedir. Ancak bu işlemler kanun ve yönetmelikte düzenlenmediğinden mutlak olarak kabul edildiğini söylemek mümkün değildir.(EÜ/YS)