Ancak bu Tasarı 58 inci hükümet zamanında ve Başbakan Abdullah Gül imzasıyla ve 7.3.2003 tarihinde gönderilebildi. TBMM Adalet Komisyonu, 01.12.2004 tarihinde Raporunu tamamlayabildi. Önümüzdeki günlerde Meclis Genel Kurulunda görüşülmeye başlanacak... Hedef 17 Aralık tarihinden önce Tasarının yasalaşması.
Tasarının "Genel Gerekçesi"ne göz atmak yararlı olacak. Çünkü 2002 yılında hazırlanan Tasarı iki yıl öncesine ait olmakla birlikte hala "güncelliğini" koruyabiliyor.
Bu Tasarının Hükümet gerekçesinde de yazılı olduğu üzere ülkemizde ceza muhakemesi usulleri hakkındaki yazılı kuralların kaynağı 1870 yıllarına kadar gitmektedir. İlk Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ise 25 Haziran 1879 tarihli "Usulü Muhakemati Cezaiye Kanunu Muvakkati"dir.
1808 tarihli Fransız Ceza Usulü Kanununun bazı hükümleri iktibas edilerek kabul edilmiştir.
İşte yürürlükte bulunan ve en az 27 kez değişikliğe uğratılan CMUK; bu Kanunu yürürlükten kaldırmış olan 4/4/1929 tarihli ve 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunudur. 1887 tarihli Alman Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu esas alınarak meydana getirilmiştir.
Değişen dünya ve ülkemizdeki suç niteliklerinin ve sayılarının değişmesi üzerine ceza usul hükümlerinde değişlik yapmak zorunlu olmuştur. Özellikle çağdaş ceza usulünde temel ilkeyi oluşturan ve savunmayı sağlayan "silâhların eşitliği" güçlendirilmek istenilmektedir.
Ceza muhakemesi hukukunun bir diğer amacı da "gerçeğe ulaşmaktır". Bu hedef, insan hak ve özgürlüklerini vurgulayan adil yargılanma hakkına uygun biçimde gerçekleştirilmelidir.
Yine Tasarının gerekçesinde belirtildiği gibi 1412 sayılı Ceza muhakemeleri Usulü Yasası bir çok eksiğine karşın yürürlüktedir. Kanunun amacı sadece sanık haklarını korumaktan ibaret değildir ama; örneğin koruma tedbirleri çağdaş gelişmeleri izleyememiştir.
Telekomünikasyona müdahalede, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nce saptanan koşullara uyulması sağlanamamıştır. Tanık dinlenmesi ve güvencesine, bilirkişiliğe, kamu davasının açılmasında "maksada uygunluk" sistemine bir ölçüde yer verilmesini zorunlu kılan hâller karşılanamamıştır.
Beden muayenesi ve moleküler genetik inceleme hususundaki hükümlere, tanığın ve hatta hâkimin korunmasına ilişkin esaslara ve her şeyden önemlisi davanın bir duruşmada bitirilmesini sağlayacak hüküm ve tedbirlere, kaçakların yargılanmasına ilişkin yeni hükümlere, uzlaşma usulünün uygulanmasına, bazı suçlar hakkında özel tedbirlere ve diğerlerine yer verilmemiştir.
Ceza Usul Yasasında yapılan kimsi değişikliklerle, sayılan bu eksikliklerin bir kısmının giderilmesi amaçlanmıştır. Ancak değişiklikler yeterli olmamıştır.
Yine gerekçede altı çizilen bakı konular şöyle sıralanmaktadır: "Gerçekten, çağdaş hukukta ve ceza muhakemeleri usulü hukukuna egemen olan temel strateji, sosyal düzenin korunması ile bireyin temel hak ve özgürlüklerine saygı arasında bir denge kurulması suretiyle gerçeği ortaya çıkarmak ve adil yargılama ilkesine uyarak adil yaptırımlara hükmedip uygulamaktır. Söz konusu stratejinin asıl ulaşmak istediği hedef, gerçeği meydana çıkarmaktır; ancak, gerçeğin adil yargılanma hakkına uyularak meydana çıkarılması temel koşuldur. Ceza adalet sistemi, bu denge üzerine kurulmalıdır. Dengeyi sağlayacak esas güvenceler bugün artık anayasalarda ve uluslararası hukuk metinlerinde yer almaktadır."
Gerekçeye göre; "Adil, hakkaniyete uygun yargılanma hakkı"na saygılı olmak ve bunun gerektirdiği usul hükümlerine Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda yer vermek, açıklanan bu denge için "bireyin hak ve özgürlüklerine ilişkin kısmını karşılamaktadır."
Kişiye herhangi bir suç atılması veya yasal usullerle "itham edilebilmesi", güvencelere saygı göstererek yakalanabilmesi, gözaltında tutulabilmesi, tutuklanabilmesi; şüpheli veya sanığın aleyhindeki ithamları önceden bilmesi, savunmanın gerektirdiği bütün olanakların davanın tüm evre ve aşamalarında tanınması ceza usulünün en önemli sorunları olmuştur. Gerekçe de bu sorunları tekrarlamaktadır.
Yine Tasarının gerekçesinde "silâhların eşitliğinin gerekli hükümlerle saptanması; suçsuzluk karinesi, susma hakkı, davanın bağımsız ve tarafsız, kanunla kurulmuş mahkemelerde alenen görülmesi ve makul bir süre içinde bitirilmesi; yakalama, adlî kontrol, tutuklama gibi önleyici tedbirlerin ancak çok sıkı koşullar altında ve itiraz hakları kabul edilerek uygulanabilmesi; tutuklamaya seçenek olarak adlî kontrolün kabulü; hukuka aykırı olarak elde edilen delil, iz, eser ve emarelerin hükümsüz sayılması, hazırlık evresinden kovuşturma evresine geçilirken bir orta evrenin kabulü ve diğerleri ..." hakkındaki sorunlar sıralanıyor.
Kamuoyunun bu Tasarının içeriğinden yeterince bilgisi yoktur. Acaba "hızla" Meclise getirilen bu Tasarı; kendi "Genel Gerekçe"sinde sayılan eksiklikleri giderebilecek midir?
Ceza yargılaması ilkelerinde yeterli ölçüde silahların eşitliğini ve adil yargılanma hakkını sağlayabilecek midir?
Yeterince tartışılmadan Meclise taşınan Tasarıdaki yetersizlikler sayılan eksiklikleri ve gerekçesindeki amacı sağlayabilecek güçte değildir. (Fİ/NM)