CMK'nin yürürlüğe girmesiyle, polis artık savcının emri olmadan kimseyi yakalayamayacak mı?
CMK'de yakalamayı düzenleyen 90. maddeye baktığınızda, bırakın polisin yakalama hakkının kısıtlanmasını, bazı durumlarda vatandaşın bile şüpheliyi yakalama hakkı düzenlenmiş.
CMK 90. madde, suçüstü hallerde ve izlenen kişinin kaçma ihtimalinin bulunduğu durumlarda, herkesin yakalama yapabileceğini düzenliyor. Suçüstü dışında da, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, kolluk görevlilerinin cumhuriyet savcısına veya amirine başvurma olanağı yoksa, yakalama yetkisine sahip oldukları düzenlenmiş. Yakalama yapan kolluk görevlisine, şüphelinin haklarının hemen hatırlatılması ve cumhuriyet savcılığına götürülmesi zorunluluğu getiriliyor.
Şimdiye kadar uygulama nasıldı, diye bakarsak, polisin yakalama ve gözaltına almada yetkisini çok da doğru kullandığını söylemek olanaklı değil. Örneğin birçok başvuruda gördüğümüz üzere hakkında hiçbir şüphe ya da yakalamayı gerektiren bir emir olmamasına rağmen, kişilerin keyfi biçimde gözaltına alınmalarına sıkça rastlanır -ki bunların bir kısmı kayıt dışı gözaltı olarak yargıya taşınmıştır.
Yeni yasayla kolluk görevlilerinin yakalama yetkisini keyfi olarak kullanmasının önüne geçilmeye çalışılmış, yoksa suçla mücadeleyi engelleyecek hiçbir kısıtlama getirilmemiştir. O zaman bu telaş niye, diye düşünüyor insan.
Gözaltına alma yetkisinin kolluktan alınması, suçla mücadeleyi engeller mi?
Şüphelinin gözaltında tutulması,
* Olası ortaklarıyla irtibatının kesilmesi,
* Delillerin korunması, toplanması
açısından zorunlu ise bu yola başvurulmalıdır. Aksi halde meşru olmayan nedenlerle insanları özgürlüğünden yoksun bırakmak, hem ulusal hukuk hem de uluslararası hukuk anlamında suçtur.
Ama bizdeki uygulama sanıktan delile ulaşma temeline dayandığından, bir suçun soruşturulması için gözaltı aşaması doğal olarak zorunlu olmaktadır. Çünkü işkence ve kötü muamele ile ya da en hafif ifadesiyle tehdit ve korkutma ile şüpheli sindirilir, korkutulur ve bir ikrar elde edilir. Ondan sonra da tüm soruşturma ve kovuşturma bu ikrar temelinde yürür , gider. Dolayısı ile gerçek suç ve suçluyla mücadele mümkün olmaz.
Bu yöntemin yararsızlığı, bunca yıldır uygulanmasına karşın, suçtaki artışla da açıkça görülmektedir. Bu nedenle yakalanan kişinin yakalama gerekçeleri ile birlikte savcı önüne getirilmesi ve savcının olayı değerlendirerek gözaltı önlemine gerek olup olmadığına karar vermesi, hem suçların hukuksal temelde soruşturulması bakımından hem de keyfi gözaltıların önlenmesi ve kişi hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmemesi bakımından önemlidir.
Yasanın doğru uygulanmasında savcıların rolü artmıştır
Savcı bir hukukçudur. Olayları, verileri hukukçu bakış açısıyla değerlendirmesi sonucunda, haksız yakalama ve gözaltıların önlenmesinde önemli bir adım atılabilir.
Gerçekten de bu yasayla, hak ihlallerinin önlenmesinde savcıların rolü artmıştır. Ancak yine uygulamadan bildiğimiz gibi,
* savcı sayısının yetersizliği,
* iş yükü,
* gerçek anlamda bağımsızlıklarının olmayışı,
* ama daha da önemlisi, devletle özdeşleşme eğilimleri
gibi olumsuz faktörler, yasayla getirilen demokratik önlemlerin yaşama ne kadar geçirileceği konusunda haklı kuşkuya yol açmaktadır.
Beklentimiz savcıların CMK ile getirilen hakların yaşama geçirilmesinde etkin, duyarlı ve özenli çabalarıyla, kolluk güçlerine örnek olmaları ve onların zihinsel değişimlerini sağlamalarıdır.
Polisin de insan haklarına ve hukuka direnmek yerine, kendini çağdaş yöntemlerle ve delilden sanığa ulaşma temelinde çalışma konusunda yenilemesi gerekir. Ama bu yenilenme, önce zihinlerde başlamalıdır. Kolluk güçlerinin kendini devletle özdeşleştirme, devlet adına cezalandırma yetkisini kendinde görme anlayışından vazgeçmesi gerekir.
Şüphesiz bu değişim kolay olmayacaktır. Henüz uygulanmaya başlamamış CMK'ye gösterilen direnç de, bu değişimin kolay olmayacağını açıkça göstermektedir. Ancak hukukçularıyla, akademisyenleriyle, insan hakları savunucularıyla birlikte her kesimin, yeni yasalarla insandan yana, özgürlükten yana getirilen olumlu değişikliklere sahip çıkması, olumsuz ve çağdışı düzenlemelerin ise bir an önce değiştirilmesi için mücadele etmesi gerekir. (NE/TK)
* Nalan Erkem, İzmir Barosu Avukatı, İşkenceyi Önleme Grubu üyesi