Avukat Cihan Eren, memleketini altüst eden sahil yolu için onlarca dava açtı, karış karış dolaştı, herkese bu olayın ne kadar vahim bir tablo yaratacağını anlattı. Ama anlattıklarından rahatsız olan birileri onu susturmak için kurşunları seçti. 1998'den beri Karadeniz Sahil Yolu inşaatındaki yanlışlara karşı direnen ve hukuk mücadelesi veren Eren, 18 Nisan 2005'te açtığı davalar için yapılacak keşiften iki gün önce bir silahlı saldırıda ağır yaralandı, 22 Temmuz 2005'te de aramızdan ayrıldı.
Mücadeleye memleketinde başladı
Eren'in mücadelesi, duyarlı yurttaşlarla birlikte, Rize, Fındıklı Aksu mevkisinde 3. derece SİT alanında deniz dolgusuyla yol inşaatı başlatan Karayolları 10. Bölge Müdürlüğü'nün projesinin iptali için mahkemeye başvurmasıyla başladı.
Mahkemenin "yürütmeyi durdurma" kararı vermesine karşın inşaatın devam etmesi üzerine sorumlular hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu. Trabzon Valiliği memurlar hakkında soruşturma izni vermeyince, savcılık, Trabzon Bölge İdare Mahkemesi'ne başvurdu, memurlar hakkında ceza davası açıldı ve inşaat durduruldu.
Cihan Eren, Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun 08 Ekim 2004 tarihli, 15 sayılı kararıyla bölgeyi "SİT" kapsamı dışına çıkarması ve projeye onay vermesi üzerine, kumsalı nedeniyle "SİT" alanı ilan edilen bir yerin doldurulmasının çevreyi korumaya yönelik yasalara aykırı olduğu gerekçesiyle, projenin iptali için tekrar mahkemeye başvurdu.
Ayrıca, Gazi Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü öğretim üyeleri tarafından hazırlanan bilirkişi raporunda, yol yapımının yasalara ve bilimsel ilkelere aykırı olduğu belirtildi.
İdare Mahkemesi'nin kararına rağmen
Trabzon İdare Mahkemesi, 9 Haziran 2005'te, Anayasa, Kıyı Yasası, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası, şehircilik ilke ve esaslarıyla kamu yararına aykırı şekilde dava konusu olan bölgenin SİT alanı kapsamından çıkarılamayacağına karar verdi.
Kıyıyı kamulaştırmayla, kıyıyı kaybetme bedeli arasında karşılaştırma yapıldığında, nicelik olarak ölçülmeyecek olan çevrenin ve kıyıların bozulmasının söz konusu olduğunu ve ayrıca kentlinin kıyıya erişiminin kısıtlanmasının maliyetinin herhangi bir kamulaştırma maliyetinin üstünde olacağının da açık olduğunu belirtti. "Açıkça hukuka aykırı olduğu ve uygulanması halinde telafisi güç ve imkansız zararlara sebep olacağı anlaşılan idari işlemin durdurulmasına" oybirliği ile karar verdi.
Mahkeme kararında, Karadeniz Sahil Yolu'nun projelendirilmeden inşaat firmalarının eline bırakıldığı gerçeği, şu ifadelerle bir kez daha duyarsızlığını sürdüren siyasi iktidarlara anımsatıldı:
"Sahil yolunun ülkeye gerçekten yararlı olması, detayda özenle yapılacak projelendirmeler ve önlemlerle sağlanabilir. Yol güzergahının yöresel özellikler dikkate alınıp değerlendirilmeden uygulamaya alınmış olması, sorunun kaynağını teşkil ediyor. Projelendirme aşaması, işin yapımını girişimciye bırakılması, detay araştırmalara yeterince özen gösterilmemesine neden olmuştur."Deniz dolgusuna karşıyız!
Yaptığı hukuki mücadeleyi, "Yola değil, deniz dolgusuna karşıyız" diye haykıran; "Dağ, dere deniz üçgenim, nerede kaldı geleceğim, adına 'hizmet' diyerek, denizimin dudağını, kayalara tıkıyorlar... Hizmet değil rant uğruna, alternatifi var iken, yamaçları indirenler, kıyılara bindirenler, son denizi doldurarak, 'Temel'ini öldürenler, ceplerini dolduruyor" sözleriyle ifade eden Cihan Eren; iki ayrı davada hukuk mücadelesini kazandı, ancak bir saldırı sonucu yaşamını kaybetti.
Bir hukuk insanı memleketinin sahilleri kayalarla doldurulmasın diye yaşamını yitirdi, AKP iktidarı şimdiye kadar 13 hükümet eskiten yolun açılışını nisanda yaptı.
Trafik kazalarını eklersek görünürde onlarca cana mal olan yol, tüm itirazlara, mahkeme kararlarına ve halkın itirazların rağmen sürdürüldü. Bunun adına da hizmet dediler. Eren'in dediği gibi, hukuku ve insanları çiğneyerek, güzelim sahilleri bir daha geri gelmemecesine yok ettiler. (UB/TK)