Panelde öne çıkan görüşler şöyle:
"Hiçbir toplum salt iyi ya da kötü olarak ele alınamaz. Mağduriyetler denkleştirici yani bir anlamda cezalandırıcı adaletle değil onarıcı adaletin kolu olan uzlaştırmacı iletişimle sağlanır. Geçmişe tarafsız, politikadan uzak araştırma yöntemleriyle bakılmalı. Karşılıklı ayrımcılık tarihi gerçekliğe ulaşmada engeldir"
Köchler: Dünyanın iyi/kötü diye ayrılmasına karşıyım
"Küresel Adalet mi Küresel İntikam mı?" kitabının da yazarı olan Köchler konuşmasına tanımları doğru kullanmak gerektiğini söyleyerek başladı.
Köchler'e göre "geçmişle hesaplaşma" felsefi düşünce olarak adalet üzerinde doğru kullanılmıyor. Burada kastedilen anlamın "geçmişin hakkından gelmek" olmadığını vurgulayan Köchler geçmiş hakkında "dürüst olmak" tanımını yapmayı tercih ettiğini aktardı.
Köchler, geçmiş hakkında dürüst olmayı gerektirecek konuları şöyle sıraladı:
*Geçmiş hakkında doğru ve kapsayıcı kayıtların tutulması gerek. Bu bilimsel bir görev.ve politika alet edilmeden bilimsel araştırma yöntemleriyle yapılmalı.
*Bireyler ya da gruplar üzerinden geriye döndürücü tedbirlerin devlet sorumluluğu çerçevesinde geliştirilmesi gerekir.
*Suça karşı adalet tedbirleri yalnızca itham edilen suçluların hayatta olmalarına bağlı ve asla intikam için kullanılmamalı."
Adalet getirici hukukta hiçbir şekilde insan davranışlarını daha önce algılaması varsayıma girişilmemesi gerektiğini savunan Köchler "Ülkenin geçmişle hesaplaşması devlet menfaatlerinden bağımsız olmalı. İnançla politik manevrayla olmamalı. İyi ya da kötü ülke yoktur. Prensip olarak dünyayı iyi/kötü diye ayırmaya karşıyım" dedi.
Karşılıklı dışlayıcı davranmak gerçeğe ulaşmayı engeller
Köchler "Tarihsel ve Onarıcı Adalet Sorunu Olarak Geçmişle Hesaplaşma" üzerine ne gibi kriterler olduğunu maddeler üzerinden şöyle özetledi:
* Aynı bilimsel araştırma metodunun her iki taraf için kullanılması gibi çifte standarda karşı bir düstur geliştirilmeli.
* Tarihi tarafçılıktan kaçınılmalı. Çatışmada yenik düşen baskı altında kalarak gerçekle hesaplaşmaya mecbur hisseder.
* İnsanların gözden kaçırdığı bir doğa yasası var. Geçmiş değiştirilemez. Ancak gelecek etkilenebilir. Geçmiş hakkındaki belleği egemenliğimize alırız sadece.
* Geçmişte ne kadar geriye gitmek gerektiği gibi bir elverişlilik sorunu var. ABD'nin kurulurken Kızılderilileri yok etmesi asla yeterli bir şekilde hatırlanmıyor.
* Kolektif uç diye bir şey yoktur. Tarih dayalı bir suç da olamaz. Sorumluluk bireylere atfedilebilir, onlar bir düşünceye mensup davransalar bile. Suçluluk gelecek kuşaklara aktarılamaz. Kalıtımsal günah varlığına inanamayız.
* Tarihe nasıl bakacağımızı mantığı kullanarak bulabiliriz. Sokrates'ten bu yana öğrendiğimiz gerçekler var. Yasalar düzenlenemez. Tarihi gerçeklik yasalarla denetlenemez. Araştırmanın özgürlüğü olmalı.
* Tarafsızlık prensibi önemli. Tarihi gerçekliği ararken bu nedenle politik müdaheleden arındırmalıyız. Parti politikası olmamalı ya da uluslararası düzlemde de güçlünün politikası etkilememeli.
* Adalet gerçekliğe dayalı, gerçek için de adalet gerekli.
* İnkar, yani karşılıklı dışlayıcı davranmak gerçeğe ulaşmayı engeller. Gerçek intikam duygusuyla araştırılamaz.
* Dürüstlük ve inanırlılık önemli kriterler. Hak ihlallerini yaşarken görmezden gelmez gerçeği engeller. ABD'nin Irak adına söyledikleri kendi konumundan dolayı dürüstlük ve inanırlılığın dışında kalmış durumda.
* Tarihi kayıtların suç kayıtlarından ayrıca ele alınması gerek. İkisi farklı kayıtlar. Gerçek komisyonları unutmaya değil affa götürür. Diğer taraftaysa suç kayıtları var.
* Kapsamlı olmak küresel adalet için, geçmişi hakkında bütün ülkelerin doğruluğu esas alınarak gerçeklerir.
Bir ülke geçmişiyle hesaplaşmasına rejim değişikliğinden sonra ihtiyaç duyar. Irak örneğinden hareketle Saddam'ın mahkemesinden bahsedebiliriz. Öyle olmalıydı ki Kürtlere yaptığının hesabı bile sorulmadı. Eski politik lidere en ufak bir fırsat bile verilmeden idam edildi.
Geçmişle hesaplaşmanın adalete katkısı büyük
Bellek politikasının ancak küresel düzlemde ele alındığında anlamlı olacağını söyleyen Köchler, tarihi araştırmanın kapsamının belirli gruplara yoğunlaştırıldığında gündemin mahvolacağını belirtti.
"Sürekli inkarı, insanların birbirine güvensizliğini ortadan kaldırmak istiyoruz. Kaçınılması gerekilen fazla ahlaki yaklaşmak. Hiçbir ülke kötü olamaz. Kendi geçmişinin tutuklusu olamaz. Geçmişle hesaplaşmanınsa adalete katkısı büyük."
Köchler geçmişle hesaplaşmanın ne işleyen ne de inandırıcı hedefler olduğunu söyledi ve "Kaybetmiş toplumlara bu empoze edilmemeli. Tatminkar bir sonuç değil. Güç dengeleri ne yasalar ne politika açısından tanımlanmamış. Nasıl hesaplanacak?" dedi.
Tarhanlı: Evrensel adalet anlayışını nasıl analiz etmeliyiz?
Tarhanlı konuşması boyunca onarıcı ve denkleştirici adalet kavramları üzerine durdu.
Onarıcı adaletin aslında karışık bir söylem olduğunu söyleyen Tarhanlı onarıcı adaletin intikam kavramıyla bağdaşan anlayışın karşısında durduğuna işaret etti.
Tarhanlı denkleştirici adaleti "Devletin belirlediği kurallar dışına çıkıldığı varsayımından hareketle bireylerin kendi aralarında işledikleri suçlar bile olsa devlet nizamına karşı işlenmiş bir suç olarak kabul görür" diyerek tanımladı.
Bu tanım çerçevesinde tarafların devlet ve kusurlu kabul edilen kişi olduğunu söyleyen Tarhanlı "Mağdur ön planda değildir. Suçun tanımı ve gerçekleştirilme biçimi aktörlere bağlıdır. Suçlunun geçmiş davranışı sorgulanmaya çalışılır. Suçu gerçekleştiren kişininin eylemi suç olarak tanımlanması itibariyle soyuttur ve bu şekilde davranılmaması gerektiği kabul edilir. Ama eylem gerçekleştiği için ceza söz konusudur. Cezanın odağıysa acıdır" dedi
Denkleştirici adaletin bu uygulamada nasıl gerçekleşeceğine ilişkin Tarhanlı "Sosyal, ahlaki, ekonomik yaklaşımla ele alması mümkün değil. Saf hukuki şekilde yaklaşılır. Mağdurun mağduriyetinin telafisi suçlunun cezalandırılmasıyla gerçekleştiğini varsayar" dedi.
Böyle bir durumda karşılıklı çıkarların çarpışarak yarıştığına dikkat çeken Tarhanlı çünkü esas olanın bir tarafın kazanması olduğunu vurgulayıp çözüm konusunda mağdurun etkisinin olmadığını, mağduriyetin giderilmediğini söyledi.
"Sorunun çözümünde mağdura rol düşer"
Onarıcı adalet içinse aynı analizi Tarhanlı şu şekilde yaptı:
"Suç topluma ve toplumsal ilişkilere yönelik olarak hukukun ihlalinden çok toplumun zedelenmesi yani mağduru mağdur konumuna getiren bir düzenleme. Sorunun çözümünde mağdura rol düşer"
Tarafların hakları ve gereksinimleri konusunda Tarhanlı denkleştirici adalette suçla ithamın kalkış noktası olduğunu hatırlatıp "Burada sorumluluk ve yükümlülük ortak. Suçlu kadar mağdur da sorumlu. Suç unsurlarının yasalarca tanımlı olup olmadığı değil, pişmanlık ve mağduriyet ön plana çıkar. Suçun sonuçları önemlidir" dedi.
"Eylem geçmişte kalmıştır. Etkisi sürer. Onarıcı adalet geçmişte eylemin suç olup olmadığıyla ilgilenmez."
Suçun sorumluluğu ne olacak?
Onarıcı adalette mağdura karşı sorumluluğun yerine getirilmesi gerektiğini söylleyen Tarhanlı denkleştirici adalette acıya bağlı cezanın öngörüldüğünü hatırlattı. Onarıcı adalette kusurlu olanla olmayanın uzlaşmacı iletişim sağlaması mağduriyetin giderilmesine etken olur
Tarhanlı Türkiye hukuk camiasının uzlaşmacı adalet kavramıyla yakında yüzleşmek zorunda kalacağını söyledi.
Ambos kendisine gelen normatif kavramların neye dayandırıldığı sorusuna vurgu yaptı. Bu sorunun cevabının hukuk tarafından bulunması gerektiğini kaydeden Ambos pratikte geçmişle hesaplaşmanın nasıl olacağına kafa yormak ve hız almak gerektiğine işaret etti. (EZÖ/NZ)
Hans Köchler kimdir?
Prof. Dr. Köchler felsefe profesörü ve İnnsbruck Üniversitesi'nde Felsefe Bölümü'nün başkanı. Köchler'in temel alanı fenomenoloji ve filozofik antropoloji. Çalışmaları medeniyetler diyalogu üzerine, özellikle İslam ve Batı ilişkilerini kapsıyor. Köchler'in felsefe, insan hakları, uluslar arası hukuk ve demokrasi teorileri üzerine 300'den fazla yayını var.
Kai Ambos kimdir?
Alamanya Göttingen Ünivrsitesi'nde Ceza Hukuku, Ceza Muhakemeleri Usulü, Karşılaştırmalı Hukuk Uluslararası Ceza Hukuku Kürsüsü'nün başında bulunan Prof. Dr. Ambos aynı zamanda 2006'dan beri Göttingen Eyalet Mahkemesi'nde hakimlik yapıyor. Aşağı Saksonya Eyaleti Adalet Bakanlığı Soruşturma üyesi olan Ambos 1998'de Roma'da Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin kurulması için BM konferansında Alman Delagasyonunda daha sonra da Uluslararası Ceza Hukuku Hareketinin geliştirilmesi uzman çalışma grubunda yer aldı. Ambos Alman Teknik İşbirliği Kurumunda (GTZ) danışmanlık yapıyor.
Turgut Tarhanlı kimdir?
İstanbul Hukuk Fakültesi'nden 1979'da mezun olan Tarhanlı 200'DEN İTİBAREN Bilgi Üniversitesinde uluslararası hukuk ve insan hakları hukuku, anlaşmalar hukuku ve mülteci hukuku dersleri veriyor. 2002'de profösor olan Tarhanlı mülteci hukuku konusunda UNHCR'ın eğitimlerine katıldı. İki yıl Başbakanlığa bağlı İnsan Hakları Konseyi üyeliği yaptı. İnsan Hakları Araştırma Merkezi Başkanlığı yapıyor. İstanbul Barosu, Amerikan Topluluğu Uluslar arası Hukuk, Helsinki Yurttaşlar Derneği ve Uluslararsı Af Örgütü üyesi.