Çetin Abayay, gazeteciliğe yeni başlamıştı, üç aydır Özgür Halk Batman bürosunda muhabirlik yapıyordu. 29 Temmuz 1992'de silahlı saldırıya uğradı. Ertesi gün öldü, 23 yaşındaydı.
Batmanlıydı. Annesi evde dört çocuğunu büyütmek için çalıştı, babası otel işletmeciliği yaparak evin geçimini sağladı. Abayay Batman Lisesi'ni bitirdi. Gazete çalışanları tehdit edilip işi bırakınca görevi devraldı.
Ölümünden önce ve sonra eve yapılan baskınlarda tüm fotoğrafları alındı, ailesinde sadece vesikalık fotoğrafı bırakıldı.
Abayay cinayeti 1992'den beri "faili meçhul".
Kardeşi Gülistan Abayay anlatıyor
Ağabeyim benden 10 yaş büyüktü, onu bütün Batman severdi. Çok espriliydi ve fedakârdı. Kışın bir seferinde eve yırtık ayakkabılar ve ince bir gömlekle dönmüştü. Ne olduğunu sorunca, kıyafetlerini ve ayakkabılarını ihtiyacı olan birine verdiğini anlatmıştı. Bir seferinde de ağabeyimin bir ay para biriktirip, arkadaşının ailesine bir çuval un aldığını duymuştum.
Çocukluğundan beri Kürt ulusal mücadelesinde yer aldı. Daha Lise ikinci sınıfta, 16 yaşındayken tutuklandı. Siirt'te Jandarma'da altı ay tutuldu. O dönemde ağabeyimin ellerinde olduğunu kabul etmediler ve kimseyle görüştürmediler. Sonra Diyarbakır Cezaevi'ne gönderildi ve beş ay kaldı. Annem o dönemde cezaevinde ziyarete gittiğinde ağabeyimi tanıyamamıştı.
"Hayatına pek çok şey sığdırdı"
Ağabeyim serbest bırakılınca liseyi bitirdi. Sonra yine yakalandı ve PKK davasından iki yıl cezaevinde kaldı. Daha sonra da sık sık gözaltına alındı. Çünkü Batman'da o dönemde ne zaman bir olay çıksa hep onu sorumlu tuttulardı.
Ağabeyim genç yaşına rağmen hayatına pek çok şey sığdırdı. Ben çocukken onun bilmediği hiçbir şey olamayacağını düşünürdüm. Çünkü çok kitap okurdu.
Hatta bir seferinde o yokken eve baskın düzenlediler ve annemle beni Emniyet'e götürdüler. Polisler evden ağabeyimin kitaplarını da almıştı.
Emniyet Müdürü o zaman kitaplara bakıp şaşırmıştı, "Bu kitapları kim okuyor? Ağabeyin ne mezunu?" diye sormuştu.
"Sorumlu hissetti, gazeteciliğe başladı"
Gazete bürosuna sürekli gidip gelirdi. Özgür Halk çalışanları o dönemde tehdit edilip işi bırakmak zorunda kalınca, ağabeyim gazeteyi açık tutma konusunda kendini sorumlu hissetti ve gazeteciliğe başladı.
Batman'da peş peşe faili meçhuller yaşanırken ailece Çetin için çok endişelendik. O yüzden bizi tedirgin etmemek için işini çok anlatmazdı, yaptığı haberler hakkında evde çok konuşmazdı.
Ağabeyimin gazetecilik yaptığı dönemde eve telefonlar gelirdi. Arayanlar, telefona biz çıkınca konuşmazdı; ama ağabeyim telefonu açınca duyduklarına sinirlenirdi. Öldürüldükten sonra arkadaşlarından öğrendiğimize göre, o telefonlarda tehdit ediliyormuş, "Seni öldüreceğiz" diyorlarmış.
Canı pahasına gazetecilik
Ağabeyim tehdit edilmesine ve arkadaşlarının öldürülmesine rağmen, her sabah o büronun kapısını açtı ve canı pahasına gazetecilik yaptı. 29 Temmuz'da arkadaşıyla eve dönerken üç kişinin saldırısına uğramış, kafasından silahla vurulmuş. Arkadaşı olay sırasında kaçmış ve anneme haber vermiş. O gün ağabeyimin kafasına silah dayadıklarını, irkildiğini ve yere düştüğünü söylemişti. Kendisinin sadece silah sesini duyduğunu, saldırganları görmediğini anlatmıştı.
Tanıkların anlatımına göre polisler ağabeyimin vurulmasından hemen sonra olay yerine gelmiş, Çetin'i Batman Devlet Hastanesi'ne götürmüşler. Mahalledekiler Metin ağabeyime haber vermişler. Ben ve ablam olay sırasında çarşıdaydık. Dönüşte mahallede insanlar toplanmıştı. Annem ve ağabeyim kötü durumdaydı.
Çetin'in vurulduğunu duyunca hastaneye koştuk, ağabeyimin bilinci kapalıydı. Ambulansla Diyarbakır Tıp Fakültesi'ne kaldırıldı ve geceyi orada geçirdi. Ertesi gün 30 Temmuz'da vefat etti.
Aynı gün cenazeyi Batman'a getirdik ve İpragaz Mezarlığı'na defnettik. Ağabeyimin cenazesi kitlesel törenle kaldırıldı. Ölümünden sonra da Özgür Halk bürosu kapandı.
"Bu kadar tavuk bile öldürülse..."
O gün ağabeyimin vurulmasından sonra 50 civarında polis olay yerine geldi. Bize sadece şüphelendiğimiz birileri veya düşmanımız olup olmadığını sordular. Nasıl bir soruşturma yürütüldüğünü takip edemedik, hukuki olarak da bir şey yapamadık. Batman'da aynı yıl pek çok cinayet işlendi. Kime dava açacaktık ki?
Cinayetten sonra kamu davası açıldıysa bile aileye bu konuda bilgi verilmedi. Oysa bir şehirde bu kadar çok tavuk bile öldürülse kimin yaptığı bulunur değil mi?
1997'de Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş'ın Susurluk Raporu ortaya çıktı ve faili meçhullerle ilgili Meclis Araştırma Komisyonu kuruldu.
O dönemde TV'deki bir programda devlet eliyle öldürülen gazeteciler arasında ağabeyimin de adı geçmişti. Biz o programdan sonra Batman Savcılığı üzerinden İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na dilekçe gönderdik.
Süleyman Demirel, Tansu Çiller, Doğan Güreş hakkında suç duyurusunda bulunduk, bir sonuç çıkmadı. Davayla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne de gitmedik. (EG/BA)
* Öldürülen Gazeteciler ve Cezasızlık dizisindeki diğer yazılar için tıklayınız.