Askerler, 2023 yılında Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde, altında ceset olduğu iddiasıyla Akboğa ailesinin oturduğu evi kepçelerle yıktı.
Çınar ilçesine bağlı Ruber köyünde gerçekleşen olayda, iddiaya göre bir genç öldürüldü ve cesedi de söz konusu evin altına gömüldü.
Ev sahibi Mahsum Akboğa, tanımadığı bu kişinin ölümünden sorumlu tutuldu.
İddianın kaynağını ve bu şüpheyi neyin doğurduğunu bilmeyen ailenin iki katlı evi, askerler tarafından yıkıldı. Ancak evin altında ceset bulunamadı.
2019 yılından beri açık olan cinayet soruşturmasında ise gizlilik kararı bulunduğu için tüm sorular cevapsız kaldı. Evi yıkılan ve aylarca çocuklarıyla konteynerde kalan Mahsum Akboğa ve Avukatı Mehmet Işık, yaşananları bianet’e anlattı.
"Sen birini öldürdün"
Yıkılan evin sahibi, üç çocuk babası Mahsum Akboğa, evini 2016 yılında hayvancılık ve çobanlık yaparak kazandığı para ile inşa etmiş.
25 Ocak 2023 tarihinde kapının çalması ile hayatının alt üst olduğunu söyleyen Akboğa yaşananları şöyle anlatıyor:
“Kızım geldi, dedi ki 'Baba evin etrafında askerler var, bir şey arıyorlar.' Kapı çaldı, bir baktım 3-4 araç ve yüzlerce asker var. Hava buz gibiydi. Engelli annemi, hamile eşimi ve beni hırpalayarak dışarı çıkardılar. Yani nasıl diyeyim, sanki evde silah, uyuşturucu vardı öyle bir muamele gördük.”
Eve giren askerlere ‘ne olduğunu’ sormasına rağmen cevap alamadığını dile getiren Akboğa, “Kaç kez sordum 'Suçum ne bari onu söyleyin' dedim ama söylemediler. Evi aradılar. Evin içine bir baktım, her yeri birbirine katmışlar. Sonra tekrar yalvardım dedim ki ‘Suçum ne?’, dediler ki ‘Sen birini öldürmüşsün’ çok şaşırdım. Nasıl? Kim attı bu iftirayı? Hiçbir şey söylemediler” dedi.
Ne ev var ne ceset
Jandarma evi aradıktan sonra Akboğa’yı karakola götürürken aileye de ‘Kendinize başka yer bulun’ demiş.
Karakol sorgusunda evin altında bir ceset olduğunu ve bu yüzden evinin yıkılacağını öğrenen Akboğa, “Ben de 'Yıkın ama bir şey bulamayacaksınız' dedim, hatta komutan bana kızdı ‘Kendinden eminsin yani' dedi. ‘Siz devletsiniz, ben ne yapabilirim, gücüm neye yeter ki?’ dedim. Nezarethaneden çıkınca eve gittim, bir de ne göreyim, evden eser yok. Evi yıkmışlar, o da yetmemiş 4 metre kazmışlar. Tabi bir şey de bulamamışlar. Evin etrafını tellerle kapatmışlar. O gün bugündür de kapalı,” diye konuştu.
Evsiz kaldıktan sonra bebeğini ve annesini kaybetti
Ev yıkıldıktan sonra Akboğa ailesine kira masraflarının karşılanacağı söylense de karşılanmamış. Akboğa, yetkililerin kendisine "Devletin işi gücü yok sana mı bakacak?" dediklerini de söylüyor.
Buna karşılık Akboğa, devletin kendisini mağdur ettiğini şöyle anlatıyor: “Evimi yıktılar, bizi kışın ortasında delil olmadan sokağa attılar. Eşim gebe olduğu için o stres ve üzüntüyle bebeğini düşürdü. Annem engelliydi, temiz bir yerde kalması gerekiyordu ama oradan oraya sürüklenirken öldü. Yani daha doğrusu annem öldürüldü benim.”
"Mahvettiler bizi"
Mahsum Akboğa, aylarca konteynerde kalan ailesiyle neler yaşadığını şu cümlelerle dile getirdi:
“Hepimizin psikolojisi alt üst oldu. Evim yıkıldı, iftira atıldı, annem ve çocuğum öldürüldü benim. Madem evi yıkacak kadar güçlü bir delil vardı ellerinde, ben neden dışarıdayım? Madem o kadar eminlerdi benim yaptığımdan, hakkımda neden bir dava bile yok? Şimdi bir köylünün evine geçtik. Acıdı bize, kış diye evini verdi ama o da bahara kadar. Baharda o gelince yine evsiz kalacağız. Ben adalet istiyorum, biri bu yaşananları bize izah etsin istiyorum. Çocuğum kepçe görünce kriz geçiriyor, çığlık atıyor. Eşim ölen bebeğin yasını bile tutamıyor. Mahvettiler bizi.”
"Soruşturmaya dair hiçbir şey bilmiyoruz"
Akboğa ailesinin avukatı Mehmet Işık, soruşturmanın 2019'dan beri yürütüldüğünü ve dosyada gizlilik kararı bulunduğu için kendileriyle hiçbir bilginin paylaşılmadığını söylüyor.
Evin yıkılma kararını veren savcıyla davanın açılması için defalarca konuştuğunu belirten Işık, “Dosyadaki lehte veya aleyhte herhangi bir belge bizimle paylaşılmadı. Bu evi yıktıran ya da müvekkilimi ve çocuklarını kışın ortasında dışarıya attıran delinin ne olduğunu maalesef öğrenemedik. Bu evi yıkmaları için ellerinde çok güçlü bir delil olmalıydı; ama böyle bir delil var mı, o bile meçhul” diye konuştu.
"Her yeni savcı atanana kadar dosyayı açık tutuyor"
Dosyanın Çınar'daki en eski esaslı dosya olduğunun altını çizen Işık, konuşmasına şöyle devam etti:
“Her yeni gelen savcı, atanana kadar bu soruşturmayı açık tutuyor. Davayı açmıyor. Şu anki savcı da davayı açmayacak gibi görünüyor. Ve dosyada yeni bir şey yapılmıyor. Bu hukuki fecaatler yüzünden bir aile evsiz kaldı. Ben meslek hayatımda ilk defa böyle bir şeyle karşılaşıyorum. Olaya konu kişinin hangi yılda öldürüldüğünü bilmiyoruz. Kaç yıldır kayıp olduğunu ya da nerede öldürüldüğünü dahi bilmiyoruz.”
"Ne ceset var ne maddi bir delil"
Tazminat davası açtıklarını belirten Işık, “Tazminat davamız da diğer dosya gibi. Bu dosya davaya dönüşmediği, yani soruşturma devam ettiği için, bu davamız da sürüncemede. Ve bu süreçte telafisi mümkün olmayan zararlar aldı bu aile. Anne bebeğini düşürdü, müvekkilimin annesi öldü, kış mevsiminde aylarca konteynerde kaldılar. Bir evin içinde ceset olup olmayacağını milyonlarca şekilde tespit edebilecekken onlar evi yıktılar; ama gelin görün ki ne ceset var ne de maddi bir delil,” dedi. (ED/TY)