ÖNSÖZ
Cep telefonları baz istasyonlarının insan sağlığına etkileri kamuoyunda uzun süredir tartışılan bir konudur. Gündemde olan ve halen güncelliğini koruyan baz istasyonlarının etkileri konusunun yurttaşlar arasında büyük bir rahatsızlık ve kaygı yarattığı görülmektedir. Baz istasyonlarının yaymış olduğu elektromanyetik ışınlarının yoğun olması durumunda insan sağlığının ciddi boyutlarda zarar göreceği konusunda ciddi bilimsel veriler ve belgeler vardır.
Bu bilimsel veriler karşısında, çeşitli kişi ve kuruluşlar tarafından, Cep Telefonu Baz İstasyonları ile ilgili hukuksal başvuru yolları konusunda baromuzdan görüş istenmiştir.
Bilindiği gibi Anayasanın 17/1. maddesine göre; ".. Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.." Anayasanın 56/2 maddesine göre de ".. çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir..."
Barolar, Anayasanın 135. maddesinde tanımlandığı gibi; "kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu"dur. İzmir Barosu, kentimizdeki ve ülkemizdeki çevre sorunlarına karşı son derece duyarlı, bu konudaki yerel ve merkezi yönetimin işlem ve eylemlerinin hukuka uygunluğunu sağlamak amacıyla dava açan, mütalaa veren, hukuk devleti ilkesini sağlama ve geliştirme konusunda çaba harcayan bir hukukçu örgütüdür. Bu özelliğini bugüne kadar pek çok çalışmasında göstermiştir.
Sağlıklı çevrede Yaşama Hakkını yakından ilgilendiren bu konuda da Baromuz Kent ve Çevre Komisyonu, konunun hukuksal boyutu konusunda araştırma yapmış ve bu raporu hazırlamıştır.
Yaklaşık beş aydan bu yana araştırmalar yaparak, raporu hazırlayan Komisyonumuz üyesi Sayın Av. Yelda Kullap'a ve katkıları bulunan herkese teşekkürlerimi sunarım.
Av. Arif Ali Cangı
İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyesi
(Kent ve Çevre Komisyonu Koordinatörü)
SUNUŞ
Uzun zamandır kamuoyunun gündeminde olan ve halen güncelliğini koruyan baz istasyonlarının etkileri konusunun yurttaşlar arasında büyük bir rahatsızlık ve endişe yarattığı görülmektedir. Baz istasyonları ve yaydığı elektromanyetik ışınların, sağlığa olan etkileri gerek dünyada ve gerekse Türkiye'de hararetli bir biçimde tartışılmaktadır. Baz istasyonlarının yaymış olduğu elektromanyetik ışınlarının yoğun olması durumunda insan sağlığının ciddi boyutlarda zarar göreceği konusunda bilimsel veriler ve belgeler vardır. Elektromanyetik ışınlar sadece baz istasyonlarından değil, radyo, televizyon, bilgisayar, enerji hatları ve anten gibi bir çok cihazdan çevreye yayılmakta ve ortamda elektromanyetik kirlilik yaratmaktadır. Baz istasyonlarının, diğer elektromanyetik enerji yayan cihazlara göre çok daha fazla elektromanyetik enerji yaydığı bilimsel çevrelerce bildirilmektedir. Özellikle son zamanlarda baz istasyonları şehir içinde binaların çatılarına, bahçelerine, hastanelere, iş merkezlerine, kreşlere gittikçe çoğalarak kurulmaktadır.
Bir çok bilim adamı, baz istasyonlarının ve cep telefonlarının yaymış olduğu elektromanyetik ışınların insanlar üzerinde yaratacağı ciddi sağlık sorunlarının yıllar sonra ortaya çıkabileceği konusunda hemfikirdir. Toplum sağlığı risk altındadır. Bu tür elektromanyetik kirlenmenin etkilerinin hemen ortaya çıkmaması, belirsizlik ve kurumların yeterince önleyici, denetleyici çalışmalar yapmaması, halkı bu konuda bilgilendirmemesi nedeniyle kişilerde kaygı, korku, endişe gibi psikolojik sorunlar ortaya çıkmış ve toplum paranoya içine girmiştir. Toplum psikolojisinin bozulması en az fiziksel sağlığın bozulması kadar önemlidir ve bu durum toplum sağlığını gözetmekle yükümlü kamu kurumlarınca göz ardı edilmemelidir.
Baz istasyonları konusunda, bir çok akademisyenin ve çeşitli meslek kuruluşlarının (Elektrik Mühendisleri Odası, Tabipler Odası, Ege Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı, Tüketiciler Derneği gibi) incelemeler ve araştırmalar yaptığı ve bu konuda toplumu bilgilendirdiği gözlemlenmektedir. Kamu sağlığını korumakla yükümlü yetkililerin de, elektromanyetik kirlilikle mücadele yönünden tüm kamuoyunun bilinçlendirilmesi için, bu konuda bilimsel çalışmalar yapması, bilimsel çalışma yapan sivil toplum örgütlerini desteklemesi ve elde edilen sonuçlar çerçevesinde yeni bir mevzuat oluşturması gerekmektedir.
Devlet ve ilgili kamu kuruluşları, baz istasyonlarının zararlı etkilerinden yurttaşları korumak için baz istasyonları konusunda gerekli düzenlemeleri yapmalıdır. Bu konuda her türlü önlemi almalı, baz istasyonlarının işletimi sırasında gerekli denetlemeleri yapmalı ve kurulu bulunan baz istasyonlarının sayısı ve kurulu bulunduğu yerler konusunda kamuoyunu aydınlatmalıdır.
Elektromanyetik kirlenmenin ve baz istasyonlarının çevrede yarattığı elektromanyetik kirliliğin toplum için yarattığı tehlikenin bilincinde olan İzmir Barosu, Baz İstasyonlarının sağlığa olan zararları konusunda kamuoyunu bilinçlendirmek, bu konuda bireylerin yasal haklarının açıklığa kavuşturulmasını sağlamak ve en önemlisi kamu kuruluşlarını baz istasyonlarının etkileri konusunda hassasiyete ve çalışmaya davet etmek için bu raporu hazırlama gereği duymuştur.
BAZ İSTASYONLARININ İNSAN SAĞLIĞINA ETKİLERİ :
TÜBİTAK Başkanlık Tıp Danışmanı Doç. Dr. Selçuk Aslan'ın cep telefonlarının sağlığa zararlarını anlattığı yazısına göre; "..baz istasyonlarının genellikle 4 metre boyunda dolap biçiminde olan antenleri adeta radyo vericisi gibi küçüktür. Şirketler her ne kadar bu antenlerin 100 W'lık ampulle bir olduğunu söylemekteyse de, ampulün frekansı 50, anteninse 1 milyar kadardır. (1 GHz). Anten UHF üzerinden, her yöne veya tek bir yöne yayın yapmaktadır. Tek yönlü yayında MD'lar dar bir huzme şeklinde gönderilmekte huzme daraldıkça güç artmakta, dar huzme, civar binalara girmekte veya onlardan yansımaktadır. Şirketler elektromanyetik ışın şiddetinin mesafenin karesiyle ters orantılı olarak azaldığını söylemekte ise de azalan elektromanyetik alan şiddetidir. Kanser yapıcı etki mesafeyle azalmaz. Cep telefonu ve dam antenleri özellikle çocuklar için tehlikelidir."
Doç. Dr. Selçuk Aslan'ın baz istasyonlarının sağlığa olan etkileri hakkındaki yazısından kısaca aktardığımız bu bölüm, bize bir kez daha bu konunun ciddiyetini göstermektedir.
Çevre İçin Hekimler Derneği'nin ve İstanbul Tabip Odası'nın çağrısıyla, 17 Temmuz 2000 tarihinde Prof. Dr. Nesrin Seyhan'ın başkanlığında tıp çevrelerinden birçok değerli bilim insanı, elektromanyetik alanların, özellikle cep telefonları ve baz istasyonlarının insan sağlığı üzerinde ki etkileri konusunda bir bildirge hazırlamışlardır. Bu bildirgeye göre; "Elektromanyetik alanlara maruziyet ile ciddi sağlık problemleri arasında ilişki bulunmaktadır. Bildirgeye göre; cep telefonları ve baz istasyonlarının bireysel olarak ölçülebilir düzeyde olmasa da, toplum düzeyinde çok ciddi sağlık riskleri oluşturabileceği; önemli sağlık sorunlarının uzun yıllar sonra ortaya çıkabileceği gözönüne alınmalıdır. Bu nedenle toplumun taşıyacağı bu risk düzeyinin halk sağlığı değerlendirmelerinde kural olarak benimsenen "önlem (ihtiyat) ilkesi" temel alınarak en aza indirilmesi gereği ortaya çıkmaktadır."
Sağlık Bakanlığı Genelgesi'ne göre; elektromanyetik etkilerin insan sağlığına zararlı etkilerinin olduğu, çok sayıda kronik hastalık veya sağlık sorunu için bütün araştırmacıların üzerinde anlaştığı çok açık neden-sonuç ilişkileri gösterilmemekle birlikte, ortaya konan sağlık etkileri ve buna bağlı olarak getirilen maruziyet sınırlamaları dikkate alındığında, bu etkilerin bütün araştırmacılar tarafından kabul edilmesi ve kesinleşmesine kadar, kanıtlanmış sağlık risklerinin varlığı, maruziyet alanlarının çoğalması ve uzun vadedeki olası etkileri göz önünde bulundurulduğunda, toplum bireylerinin ve özellikle risk gruplarının önlenebilir tüm etkilerden korunması için iyonlaştırıcı olmayan radyasyon- elektromanyetik kirlilik ile ilgili tedbirlerin bir an önce alınması gerekliliği bulunmaktadır.
Ankara Üniversitesi Çevre Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nükhet Turgut'un 4 Şubat 2001 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanan baz istasyonları hakkındaki yazısına göre de; "..baz istasyonları hakkında çıkarılacak yönetmelikte, bir çok ülkedeki gibi çevre hukukunun "ihtiyat ilkesi" hareket noktası olmalıdır. İlkenin özü, her şeyden önce insan sağlığının düşünülmesi, bilimsel veriler kesin bir 'neden-sonuç' bağı çerçevesinde belirgin bir zarar ortaya koymasa bile 'risk olasılığı' düşünülerek önlemler alınmasıdır. Prof. Dr. Nükhet Turgut'a göre böylece risk ile ihtiyat arasındaki seçimde bu ikincisinden yana tavır takınılmakla, riskten kaçınılmaktadır.
Yine bağımsız bilim kuruluşları, çocuklarda aşırı manyetik alanların hücrelerin genetik yapılarına zarar verdiğini, insanlarda kanser riskinin ve doğum kusurlarının artmasına ve yetişkinlerde beyin ve kan kanserlerine, üreme özelliklerinin yitirilmesine, kalp sağlığı sorunlarına, stres düzeyinde artışa ve uyku bozukluklarına, kan basıncında artış, başağrısı, baş dönmesi gibi sorunlara neden olduğunu açıklamaktadırlar.
HUKUKİ DURUM
Anayasamızın 56. maddesine göre "Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir." hükmü yer almaktadır. Anayasanın bireylere vermiş olduğu bu hakkın kullanılması için devlet ve bireyler her türlü çabayı göstermek zorundadır. Bu hakkın kullanılması doğrudan veya dolaylı olarak engellendiği takdirde, anayasaya aykırılık suçu oluşur.
Avrupa Konseyine bağlı olarak çalışan Avrupa Yerel ve Bölgesel Yetkililer Sürekli Toplantısı'nın 17-19 Mart 1992'de Strasburg'da yaptığı 27. oturumunda kabul edilen Avrupa Kentsel Şartı'na göre; "Herkes sağlıklı, güvenli, yerleşik, hoş ve özendirici bir çevrede yaşama hakkına sahiptir." Yine aynı Şart'a göre "Kentsel çevre bütün sakinlerin sağlığına elverişli olmalıdır."
2872 Sayılı Çevre Kanunu 3/a bendinde "Çevrenin korunması ve çevre kirliliğinin önlenmesi gerçek ve tüzel kişilerle, vatandaşların görevi olup, bunlar bu konuda alınacak tedbirlere ve belirlenen esaslara uymakla yükümlüdürler." denmektedir.
3194 Sayılı İmar Yasası, yapılara ilişkin her türlü yetki ve sorumluluğu mücavir alan sınırları içinde belediyelere, mücavir alan sınırları dışında ise valiliklere vermiştir. Dolayısıyla baz istasyonlarını kuran firmaların belediyelerden ruhsat alması gerekmektedir.
23028 sayılı 23 Haziran 1997 tarihli ÇED (Çevresel Etki Değerlendirilmesi) Yönetmeliği' nin Ek II madde 12' de "her türlü elektronik ve elektromekanik" tesisleri ifadesinin yer alması, Baz İstasyonları'nın da bu yönetmelik kapsamında değerlendirilmesini gerektirmektedir. ÇED Yönetmeliğinin bu maddesine göre, baz istasyonları için çevresel etki değerlendirilmesi sürecinin işletilmesi gerekmektedir. Prof. Dr. Nükhet Turgut'a göre; bu bendin, idari ya da yargısal başvuru yolları harekete geçirilmek suretiyle uygulanması olanaklıdır. Özellikle Çevre Bakanlığının yetkisini gerektiği şekilde kullanmaya zorlanması yolu halihazırda da kullanılabilir.
BAZ İSTASYONLARININ YASAL DAYANAĞI
1. Çevre Bakanlığının 11.5.2000 tarihli "Elektromanyetik Kirlilik" konulu Genelgesi (Ek I)
Söz konusu genelge baz istasyonları konusundaki mevzuat boşluğunu bir nebze hafifleten, baz istasyonlarının çevrede yarattığı elektromanyetik kirliliği ciddi bir tehlike olarak gören ve toplumun hassasiyetine cevap veren bir genelgedir. Çevre Kanunundan aldığı yetkiyle Çevre Bakanlığı tarafından çıkarılan Genelgede, çevre kirliliği yaratan baz istasyonları hakkında somut yaptırımlar getirilmese de insan sağlığına, insanın sağlıklı çevrede yaşama hakkına önem veren bir yaklaşım getirilmiş, kurumlara ve topluma çok önemli mesajlar verilmiştir.
Genelgede, cep telefonları baz istasyonlarının içerisinde yer aldığı 900 MHz ve 1800 MHz frekansları için Uluslararası İyonlaştırıcı Olmayan Radyasyondan Koruma Komitesi (ICNIRP) tarafından getirilen sınır değerler 900 MHz için elektrik alan şiddeti 42 V/m, 1800 MHz için ise elektrik alan şiddeti 59 V/m olarak belirlenmiştir. Burada önemli olan nokta ÇEVREDE MARUZ KALINABİLECEK MAKSİMUM değerlerin dikkate alınacak olmasıdır. Bu değerler üzerinde elektrik alan şiddetine maruz kalınmasının insan sağlığı açısından zararlı olduğunun bilim çevrelerince kabul edildiğinin altı çizilmiştir. Baz istasyonunun kurulacağı yerde ORTAMIN TOPLAM ELEKTRİK ALAN ŞİDDET DEĞERİNİN, TÜBİTAK ve üniversitelerce hesaplanması gerektiği belirtilmiştir.
Genelgede cep telefonu baz istasyonlarının kamu binaları, okul, hastane, kreş, kışla ve park gibi yapı ve alanlarda kurulmaması gerektiği belirtilerek çok önemli bir hususa değinilmiştir.
Genelgenin yayın tarihinden itibaren kurulacak cep telefonu baz istasyonlarının meskun mahal dışına kurulması gerektiği hususu belirtilerek toplum sağlığı öne çıkarılmıştır.
Bu genelge ile baz istasyonlarının kurulması valiliklerin iznine bağlanmıştır. Şöyle ki; sınır değerlerin altında elektromanyetik enerji yayan baz istasyonlarının kuruluşu için, valiliklerce İl Mahalli Çevre Kurulunda istasyonun kurulacağı mekan da incelendikten sonra baz istasyonlarının kurulmasına izin verilecek, yine İl Mahalli Çevre Kurulunca gerekli görülmesi halinde üniversiteler ve Tübitak'dan görüş alınacaktır. Baz istasyonu çalıştığı sürece yukarıda yer alan sınır değerlerin sağlanıp sağlanmadığı ve baz istasyonlarının kamu binaları, okul, hastane, kreş, kışla ve park gibi yapı ve alanlarda kurulup kurulmadığı valiliklerce denetlenecektir.
Genelgenin yayın tarihinden itibaren kurulacak cep telefonu baz istasyonlarının meskun mahal dışına kurulmasının ve mevcut baz istasyonlarının ise ölçümler sonunda yukarıda belirtilen elektrik alan şiddeti sınır değerlerinin üzerinde olması halinde meskun mahal dışına taşınmasının sağlanması valiliklerin görev alanına girmektedir.
Yukarıda özetlemeye çalıştığımız hususlarda bakanlığın genelge çıkarması elektromanyetik çevre kirliliği ile mücadele bağlamında önemli bir girişimdir. Bu girişimden sonra yukarıda belirtilen temel noktalardan hareket edilerek daha gelişmiş, yaptırım gücü daha fazla olan bir yasal düzenleme beklenirken, daha çok GSM firmalarını koruyan, toplum sağlığını ve insanı göz ardı eden, baz istasyonlarının kurulmasını kolaylaştıran bir yönetmelik Ulaştırma Bakanlığı tarafından 4 Ağustos 2000 tarihinde çıkarılmıştır. Yönetmelikte, Ulaştırma Bakanlığı bu konuda tek yetkili mercii sayılarak sözünü ettiğimiz genelge bertaraf edilmiştir. Baz istasyonları mağdurlarının Çevre Bakanlığının bu genelgesine dayanarak yoğun bir şekilde mülki amirlere başvurarak şikayette bulunduğu ve bu şikayetler üzerine, birçok baz istasyonlarının ilgili mülki amirlerce durdurulduğu ve baz istasyonlarının yerlerinden söküldüğü görülmüştür. GSM Şirketlerinin bu durumdan rahatsız oldukları ve hatta bu nedenle GSM şirketlerinden birinin genelgenin iptali için Çevre Bakanlığı aleyhine Danıştay 6. Hukuk Dairesi'nde yürütmenin durdurulması istemiyle idari dava açtığı bilinmektedir. Danıştay 6. Dairesi, 27.9.2000 tarih ve 2000/3862 sayılı kararıyla yürütmenin durdurulması isteminin reddine karar vermiştir. Kararda; elektromanyetik kirliliğe yol açma potansiyeli olan baz istasyonlarının yer seçimine ilişkin olarak düzenleme yapmanın Çevre Bakanlığının yetki ve görevinde bulunduğu; Bu durumda, çevre sağlığını korumak amacıyla yasal yetkisi çerçevesinde Çevre Bakanlığı tarafından tesis edilen genelgede hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Tüm bu gelişmeler olurken her nasılsa, Çevre Bakanlığının genelgesinde yer alan GSM firmalarının aleyhine olan hükümlerin bertaraf edilerek, Ulaştırma Bakanlığı'nca baz istasyonlarını düzenleyen bir yönetmeliğin çıkması tek yetkili mercii olarak Ulaştırma Bakanlığı'nın kabul edilmesi düşündürücüdür.
2. 29.05.2000 tarihli 2000/56 sayılı Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün "İyonlaştırıcı Olmayan Radyasyon Elektromanyetik Kirlilik" hakkındaki Genelgesi (Ek II)
Genelgede, elektromanyetik alanların bulundukları yer, topoğrafik ve meteorolojik koşullar, işletme koşulları, alınan tedbirler, frekansları, boy ve şiddetleri, maruziyet miktar ve sürelerine bağlı olarak, önemli olumsuz etkilere sahip olduğu belirtilmiştir. İnsan ve çevre sağlığı üzerindeki etkiler ve riskler açısından, bunların uygun yer seçimlerinin yapılması, kurulmaları, işletilmeleri ve kullanılmalarında gerekli tedbirlerin alınması ve tedbirlerin kontrolünün önemli olduğu vurgulanmıştır.
Genelgede; İyonlaştırıcı olmayan radyasyonla ilgili, Sağlık Bakanlığı'nın da katıldığı, Çevre Bakanlığının eşgüdümündeki çalışmaların sürmekte olduğu, bugüne kadar yapılan bilimsel araştırmalarda elektromanyetik alan ve dalgaların biyolojik etkileri olduğunun ortaya çıktığı, elektromanyetik kirliliğin sağlığa etkileri anlatılmış ve bu konuda ilgili tedbirlerin bir önce alınması gerektiği belirtilmiştir.
Sağlık Bakanlığı genelge ile valiliklere elektromanyetik kirlilik konusunda geniş bir biçimde görev ve yetki vermiştir. Genelgede, elektromanyetik kirlilik ile ilgili etkiler ve risklerin gözönüne alınarak, ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği ve koordinasyon içerisinde valiliklerce gerekli her türlü tedbirlerin alınması, etkiler, riskler ve tedbirler hakkında kamuoyunun ve ilgililerin bilgilendirilmesi ve gerekli uyarımda bulunulması gereği belirtilmiştir.
Genelgede belirtilen bütün bilgilerin ve hükümlerin Kaymakamlıklara, Belediye Başkanlıklarına, İl ve İlçe Umumi Hıfzıssıhha Meclislerine ilgili valiliklerce duyurulması gereği üzerinde durulmuştur.
Bu genelge, elektromanyetik kirliliğinin insan ve toplum sağlığına ve çevre kirliliğine etkilerinin ne kadar ciddi boyutta olduğunu göstermesi bakımından çok önemli bir düzenlemedir.
3. Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun 7.8.2000 Tarihli Cep Telefonları ve Baz İstasyonları Konusu'ndaki Genelgesi (Ek III)
Bu genelge ile de valiliklere geniş yetki verilmiştir. Genelgeye göre ; "Cep telefonu baz istasyonlarının sosyal hizmet kuruluşları (çocuk yuvaları, yetiştirme yurtları, huzurevleri, rehabilitasyon merkezleri, çocuk ve gençlik merkezleri, kreş ve gündüz bakımevleri, toplum merkezleri, kadın konukevleri ve diğer kuruluşlar) binalarının çatısına, bahçesine ve yakın çevresine kurulmasına izin verilmeyecektir. Daha önce bu yerlere kurulmuş olan cep telefonu baz istasyonları söktürülecektir. Ayrıca, elektromanyetik kirlilik konusunda Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu bünyesindeki tüm idari ve mesleki personel ile koruma ve bakım altında bulunan çocuk, genç, yetişkin ve kadınların bilinçlendirilmesi ve çevrenin korunması yönünde her türlü önlemler alınacaktır." Yukarıda belirtilen bütün önlemler, denetimler ve çalışmalar valiliklerce yapılacaktır.
Çevre ve Sağlık Bakanlıklarının genelgeleri gibi bu genelgede, valilikleri yetkili ve görevli sayan, sağlık ve çevre gibi hususlara öncelik ve önem veren hükümleri ihtiva etmektedir.
4. Ulaştırma Bakanlığı 4 Ağustos 2000 tarihli ve 24130 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Mobil Telekomünikasyon Şebekelerine Ait Baz İstasyonlarının Kuruluş Yeri, Ölçümleri, İşletilmesi ve Denetlenmesi Hakkındaki Yönetmelik (Ek IV)
Bu Yönetmelikle, baz istasyonlarının kurulması ve işletilmesi hukuksal bir zemine oturmuş ve mevzuat boşluğu bir nebze doldurulmuştur. Yine bu yönetmelikle ölçüm esasları ve ölçüm kriterleri belirtilmiş, kuruluş ve ölçüm esasları konusunda bir düzenleme getirilmiştir. Bu söylediklerimiz yönetmeliğin olumlu görünen yanıdır. Ancak görüyoruz ki, önemli olan mevzuat boşluklarının doldurulması değil, nasıl doldurulduğudur. Şöyle ki, bu Yönetmelikle, çevre hukukunun önlem (ihtiyat) ilkesi , sağlıklı çevrede yaşama hakkı gibi ilkeler göz ardı edilmiştir. Daha çok ölçüm esasları konusuna açıklık getirilmiş, toplumumuzda endişe kaynağı, korku kaynağı olan baz istasyonlarından kaynaklanan elektromanyetik kirlilik sorunu göz ardı edilmiş ve bireylerin bu konudaki hukuksal mücadele olanakları kısıtlanmıştır.
Yönetmeliğin 1. maddesine göre; ölçüm esaslarında, ICNIRP (Uluslararası İyonize Olmayan Radyasyondan Korunma Komitesi) tarafından önerilen limit değerleri esas alınacaktır. Limit değerleri konusunda bir çok uluslararası kuruluş çalışma yapmaktadır. Bütün dünya elektromanyetik kirlilik konusunda kaygı ve telaş içindedir ve bu konuda bilimsel araştırmalar bütün hızıyla devam etmektedir. Bu noktadan hareket edersek, ICNIRP tarafından belirlenen limit değerlerinin insan sağlığına vereceği zarar bakımından yetersiz kalabileceği ihtimali gözden kaçırılmamalı, bu konuda kamu kurumları ihtiyatlı davranmalı, nasıl olsa ölçüm yapıldı, zarar vermez diyerek gevşek davranılmamalıdır. Bunun yerine aşağıda belirteceğimiz hukuki düzenlemeler yapılarak, elektromanyetik etkinin zararlarının azaltılması için önlemler alınmalıdır.
Yönetmeliğin 9. maddesinde ölçümün kademeli yapılacağı belirtilmiştir. Yani ölçülecek baz istasyonu çalıştırılmadan önce çevredeki elektromanyetik ışın miktarının toplamı tespit edilecek, daha sonra ölçümü yapılacak olan baz istasyonu çalıştırılarak tekrar ölçüm yapılacak ve ikisi arasındaki elektromanyetik enerji farkı, kurulacak baz istasyonu için ölçümlerde esas alınacaktır. Bunun anlamı, ortamdaki toplam elektromanyetik etkinin esas alınmayacağı, baz istasyonunun tek başına etrafına yaydığı elektromanyetik etkinin esas alınacağıdır. Oysa, insan sağlığı için önemli olan ortamdaki toplam elektromanyetik etkidir. Söz konusu yönetmelikte baz istasyonları için yer bakımından bir sınırlama getirilmemiş, aynı mahalde birden fazla baz istasyonu kurulabilmesi serbest bırakılmıştır. Sadece baz istasyonları değil, radyo ve televizyon antenleri, çanak antenler vs... gibi bir çok cihaz elektromanyetik kirlilik yaratmaktadır. Bu bakımdan baz istasyonu kurulurken ortamdaki toplam elektromanyetik enerjinin esas alınması gerekmektedir. Ölçümlerin amacı insan ve toplum sağlığı olduğuna göre, bu husus öncelikle dikkate alınmalıdır. Baz istasyonu kurulurken, belirttiğimiz biçimde yapılan ölçümlerde sınır değer aşılıyorsa o baz istasyonu kurulmamalıdır.
Yönetmeliğin 15. maddesine göre baz istasyonlarının kurulacağı yeri işletmeci, Ulaştırma Bakanlığının onaylı yatırım plan ve programına uygun olarak belirleyecektir. Kamu sağlığını yakından ilgilendiren bu konuda baz istasyonlarının yerini GSM firmalarının belirlemesi yerine, GSM firması baz istasyonu kurmak istediği birden fazla yeri belirlemeli, listeyi bakanlığa yollamalı ve baz istasyonunun yeri konusunda bakanlık karar vermelidir. Valiliklerce il sınırları dahilindeki bütün baz istasyonlarının yeri belirlenmeli, belli bir mahalde birden fazla baz istasyonu kurulmasına izin verilmemeli, kurulacak baz istasyonları da meskun mahal dışında kurulmalıdır.
Yönetmeliğin 16. maddesi ile sağlık kurumları ile okul öncesi eğitim, temel eğitim ve orta öğretim kurumlara ait alanlara baz istasyonu kurulması konusu düzenlenmiştir. Düzenlemeye göre; İl veya ilçenin mülki amirinden izin almak bu yerlerde baz istasyonu kurabilmek için yeterli olacaktır. Elektromanyetik kirliliğinin yaratabileceği etkiler ortadayken, insanların, özellikle çocukların, kadınların ve hastaların yoğun olarak yaşadığı yerlerde baz istasyonu kurulması imkanının verilmesi ve kurulması için basit bir sürecin yani iznin yeterli bulunması şaşırtıcı ve aynı zamanda insan sağlığına verilen önemi göstermesi bakımından üzücüdür. İşin ilginç yanı da eğitim kurumlarından genç insanların yoğun olarak yaşadığı üniversiteler bu maddeye dahil edilmemiştir.
Özellikle hastaların, hamilelerin, çocukların ve gençlerin baz istasyonlarının olumsuz etkilerinden daha çok zarar görecekleri hususu öncelikle göz önünde bulundurulmalıdır.
Hiç istisnasız tüm eğitim kurumlarında, okullarda, sağlık kurumlarında, kreşlerde, kültür salonlarında (sinema, tiyatro vs. gibi) kesinlikle baz istasyonu kurulmamalı, daha önce kurulu bulunan baz istasyonları da yine yetkili kurumlarca insan sağlığı "baz" alınarak uygun bulunan yerlere kaldırılmalıdır.
Yönetmeliğin 21. maddesine göre sistemin işletilmesiyle ilgili şikayetler, Ulaştırma Bakanlığına yapılacak, yargı kararları haricinde, baz istasyonlarına Bakanlığın izni dışında müdahalede bulunulamayacaktır. Baz istasyonlarının etkileri toplum sağlığı bakımından önemli olup bu konuda tek yetkili yerin Ulaştırma Bakanlığı olarak kabul edilmesi bireylerin hak arama özgürlüğünü sınırlamaktadır. Ayrıca yargı kararları haricinde baz istasyonlarına müdahale edilememesi, halk sağlığını korumakla yükümlü belediyelerin ve valiliklerin yetkilerini sınırlamakta ve bireyleri masraflı ve uzun bir hak arama mücadelesine itmektedir. Bireylerin başvuru yollarının bu derece kısıtlanması, bu hükmün baz istasyonlarını kuran şirketleri korumaya yönelik olduğunu düşündürmektedir.
Ulaştırma Bakanlığı tek yetkili sayılarak Çevre Bakanlığı devre dışı bırakılmış, kanunun Çevre Bakanlığına vermiş olduğu yetkiler Ulaştırma Bakanlığı tarafından gasp edilmiştir. Çevre Kanununa göre çevrenin korunması ve çevre kirliliğinin önlenmesi için gerekli tedbirleri alma görevi hiçbir ayrım gözetilmeden gerçek ve tüzel kişilere ve aynı zamanda bireylere verilmiştir. Çevre Bakanlığının kuruluş ve görevleri hakkındaki 443 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye göre "Çevre Bakanlığı çevreye olumsuz etkileri olan her türlü faaliyeti ülke bütününde izlemek ve denetlemek" görevine dayanarak mevzuat oluşturmak için çalışma yapma hakkına sahiptir. Bütün bu yasal düzenlemelere rağmen Ulaştırma Bakanlığının yasal dayanak olmadan kendini tek yetkili sayması, yetki gaspı oluşturduğu gibi haksız ve yasaya aykırıdır.
Prof. Nükhet Turgut'un 3 Ekim 2000 tarihli yazısında da belirttiği gibi; "Bir hukuk devletinde bireylerin anayasa ile tanınmış hak arama özgürlükleri ve bu bağlamda tüm yetkili ve görevli birimlere başvurma hakları bu yönetmelikle iptal edilemez. Yine bir hukuk devletinde hiçbir idari birim kendi başına bir yönetmelik çıkararak başka idari birimlere, onların görev alanlarıyla ilgili mevzuatı çerçevesinde, verilen yetkileri ortadan kaldıramaz. Yetkilerin kullanılmasını engelleyemez. İdari birimler ancak kendi yetki alanları çerçevesindeki konularda söz hakkı sahibidirler."
Ulaştırma Bakanlığının çıkardığı yönetmeliğin düzenlediği alan Ulaştırma Bakanlığının değil Çevre Bakanlığının yetki alanına girmektedir. Çünkü ortada telekomünikasyon hizmetinin yerine getirilip getirilmemesi ile ilgili bir durum olmayıp, bu hizmetin yerine getirilmesi yüzünden ortaya çıkan elektromanyetik kirlilik ve bunun yurttaşların sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri söz konusudur. Elektromanyetik kirlilik Çevre Kanunundaki (madde 2) kirlilik tanımının geniş kapsamı içine girmektedir. Baz istasyonları konusunda gerekli düzenlemeleri Çevre Bakanlığı yapmalı, düzenleme yapılırken Sağlık Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanlığının görüşleri alınmalıdır.
Yönetmeliğin 22. maddesine göre; herhangi bir mahalde kurulu bulunan baz istasyonlarının ölçümlerinin, kişi, kurum ve kuruluşlar tarafından yaptırılmasının talep edilmesi halinde; ölçüm bedelini kişi, kurum ve kuruluşlar ödeyecek, ölçüm sonucunda baz istasyonunun yaymış olduğu elektromanyetik ışın limit değeri aşıyorsa, ölçüm giderleri işletmeci tarafından ölçümü yaptıran kişi veya kuruluşlara ödenecektir. Ölçüm giderlerinin çok yüksek olduğu düşünülürse, tehlikeye maruz kaldığını düşünen vatandaşın ölçüm giderlerini ödemeye mahkum edilmesi, tehlike riski oluşturan baz istasyonu sahibi ticari firmaların ise ancak limit değerler aşıldığında ölçüm giderlerinden sorumlu olması bireyleri cezalandıran bir hükümdür. Ekonomik yönden zayıf olan bireyler ile kazanç amacıyla baz istasyonu kuran GSM firmaları arasında bir denge kurulmamış, aksine yüksek ölçüm bedellerini karşılayamayacak durumda olan bireylere ölçüm masraflarını ödeme yükümlülüğü getirilerek haksızlık yapılmıştır. Adeta ölçüm yapılmasını talep etme imkanı sınırlandırılmıştır.
Yukarıda özetlemeye çalıştığımız üzere, yönetmelik bir çok yönden yetersiz ve kamuoyunun ihtiyaçlarına cevap vermekten uzaktır. Elektromanyetik kirlilik konusunda gerekli önlemleri içeren, toplum sağlığının korunması konusuna önem ve öncelik veren bir yasal düzenlemenin ivedilikle yapılması gerekmektedir. Yönetmelikte baz istasyonlarının kapatılma nedenleri arasında "sağlığa zarar verme" nedeni yer almamaktadır. Baz istasyonları hakkında yapılması gereken düzenlemelerin toplum sağlığına yönelik olması gerektiği düşünülürse, Yönetmelikte sağlıkla ilgili bir hükmün yer almaması şaşırtıcı ve düşündürücüdür.
Yukarıda belirtmiş olduğumuz hususlar nedeniyle yönetmeliği iptali gerekmektedir. Nitekim Elektrik Mühendisleri Odası, Yönetmeliğin 9. madde (g) fıkrasının, 16. maddesinin, 17. madde (f) fıkrasının ve 22. maddesi ile geçici 1. maddesinin iptali için 2.10.2000 tarihinde Ulaştırma Bakanlığına dava açmış olup, dava halen devam etmektedir.
Elektrik Mühendisleri Odası'nın yanı sıra, Tüketiciler Derneği ile Cihangir Güzelleştirme Derneği gibi sivil toplum örgütleri ile Ankara Üniversitesi Çevre Hukuk Anabilim dalı Başkanı Prof. Dr. Nükhet Turgut gibi değerli bir akademisyen de, Ulaştırma Bakanlığı'nın çıkardığı yönetmeliğin iptali için Danıştay'da ayrı ayrı dava açmışlardır.
Tüketiciler Derneği adına Başkan Engin Başaran'ın açmış olduğu "4 Ağustos 2000 tarih ve 24130 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan "Mobil Telekomünikasyon Şebekelerine Ait Baz istasyonlarının Kuruluş yeri, ölçümleri , İşletilmesi ve Denetlenmesi Hakkında" Yönetmeliğin iptali davasında Danıştay 10. Dairesi, 2000/5396 Esas sayılı dosyası ile yürütmenin durdurulması kararı vermiştir.
Ulaştırma Bakanlığı Yönetmeliğine ilişkin yürütmesinin durdurulması kararında; "dava konusu yönetmeliğin teknik, çevre ve sağlık boyutlarının olduğu, uluslararası düzenlemeler ve uygulamalarında belirtilen boyutları içerdiğini kabul zorunluluğu bulunduğu" belirtilmiştir. Danıştay'ın kararına göre; "baz istasyonları konusunda yapılacak düzenlemede gerekli standartların belirlenmesinde, baz istasyonlarının nasıl ve nerelerde kurulacağına ilişkin esaslarda, yapılacak denetimlerde ve alınacak önlemlerde Ulaştırma Bakanlığı tek yetkili Bakanlık olmayıp, Çevre ve Sağlık Bakanlığının doğrudan görev ve yetki alanında bulunan çevre ve sağlık yönleri dolayısıyla bu konudaki gerekli düzenlemelerin ortaklaşa yapılması, bu bakanlıklarca yürütülen hizmetin bir gereğidir. Esasen 3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkındaki Kanunun 35. maddesi bakanlıkların, diğer bakanlıkların hizmet alanına giren konulara ilişkin faaliyetlerde bakanlıklar arasında işbirliği ve koordinasyon sağlanmasını öngörmektedir. Dolayısıyla Sağlık ve Çevre Bakanlığının dava konusu Yönetmelik düzenlemesiyle ilgili bir görev ve yetkisi bulunmadığı yolundaki davalı Ulaştırma Bakanlığı savunmasının da kabulü mümkün değildir. Dava konusu yönetmeliğin tek başına Ulaştırma Bakanlığınca çıkarılmasında hukuka uygunluk bulunmamaktadır." Danıştay yukarıda belirtilen gerekçelerle 2577 sayılı yasanın 27 maddesi uyarınca , dava konusu yönetmeliğine ilişkin yürütülmesinin durdurulmasına karar vermiştir. Danıştay'ın belirtmiş olduğumuz yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararı Ek IV. de sunulmuştur.
Yürütmenin durdurulması kararının etkisini açıklamak, şu anki yasal durumu açıklamak açısından bir zorunluluktur.
Yürütmenin durdurulması kararı, dava konusu idari işlemin kanunilik ve icrailik niteliğini askıya alır. Yürütmenin durdurulması kararı geriye yürür. İptal davasına konu işlem ve buna bağlı diğer işlemler yapıldıkları tarihten itibaren askıya alınmış olur. İptal davasına konu olan işlemden önceki durum geri gelir. (Yrd. Doç. Dr. Ramazan Çağlayan - " İdari Yargı Kararlarının Sonuçları ve Uygulanması" s. 229 )
Danıştay'ın bu konuda içtihat kararı vardır. "...Gerek öğreti, gerek uygulamada, yürütmenin durdurulması kararlarının geçmişe etkili olarak, işlemin tesis ve icrasından önceki hukuki durumun yürürlüğünü sağlayacağı idare hukuk ilkelerindendir...." ( D8.D, E.76/1492, K.78/658 T.9.2.1978, s.585 )
"Yürütmenin durdurulması kararları, ittihaz edilmiş bulunan idari tasarrufu kendiliğinden geçersiz hale getirir ve o idari karar hiç alınmamışcasına hukuki neticeler hasıl eder." (D8.D, E.67/1695,K. 68/2580 T.10.7.1968 - Yrd. Doç. Dr. Ramazan Çağlayan S. 229)
Böylece Çevre Bakanlığının Genelgesi ve Sağlık Bakanlığının Genelgesi yürürlük kazanmış ve Ulaştırma Bakanlığı Yönetmeliği'nin uygulanma kabiliyeti kalmamıştır. Bunun en önemli sonucu; Çevre Bakanlığı Genelgesinde yer alan "meskun mahalde baz istasyonu kurulamaz" maddesinin işlerlik kazanması, halen meskun mahalde, yani insanların yoğun olarak oturduğu yerlerde kurulu bulunan baz istasyonlarının yasa dışı hale gelmesidir. Çevre Bakanlığı Genelgesine göre mülki amirlerin, meskun mahalde kurulu baz istasyonlarını sökme yetkisi doğmuştur.
Yürütmenin durdurulması kararı ile birlikte, Çevre ve Sağlık Bakanlıklarının Genelgeleri ile valiliklere verilen yetki ve görevler işlerlik kazanmıştır (yukarıda bu görev ve yetkiler detaylı olarak belirtilmişti). Valiler bu konuda ki görevlerini en kısa zamanda yerine getirmeli, yetkilerini kullanmalıdır.
Halk sağlığını korumakla yükümlü olan belediyelerin gerek res'en gerekse bireylerin şikayeti üzerine meskun mahalde kurulu baz istasyonlarına Çevre Bakanlığı Genelgesine uygun olarak müdahalede bulunmalı, gerekli her türlü yaptırımı insan ve çevre sağlığı adına en kısa zamanda yapmalıdır.
Danıştay'ın vermiş olduğu kararın en kısa zamanda uygulanarak, Çevre Bakanlığının yetkilerini kullanmaya ve Genelge gereklerini yerine getirmeye başlaması hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir. Bu karara işlerlik kazandırılması, bireylerin bu konuda aydınlatılması gerekmektedir.
BİREYLERİN BAŞVURABİLECEĞİ YOLLAR
Yurttaşlar bu konuda çeşitli mercilere başvurmakta sonuç alamadığı zaman hukuki yollara gitmekte ve fakat tüm bunları bilinçsiz ve bilgisiz bir biçimde yapmaktadır. Hangi merciilere ve hangi hukuki yollara başvuracağının bilinmemesi nedeniyle de toplumda bir karmaşa yaşanmaktadır.
Kat Mülkiyeti Yasası Açısından
1- Kat Malikleri Açısından
Baz istasyonlarının çoğu apartmanların ve iş hanlarının çatılarına kurulmaktadır. Kat Mülkiyeti Yasasına göre ortak alanların apartman sakinlerinin ortak kullanımı dışında bir kullanıma tahsis edilebilmesi için bu konuda bütün kat maliklerinin oybirliği ile almış oldukları karara ihtiyaç vardır. Kat maliklerinden biri dahi baz istasyonunun apartmanına kurulmasına karşı çıkarsa ve buna rağmen baz istasyonu apartmanda kurulursa, geçersiz bir hukuki işlem yapılmış olur. Baz istasyonunun ortadan kaldırılması amacına yönelik olarak alınan kat malikleri kurulu kararının iptali için Sulh Hukuk Mahkemesine başvurulabilir.
2- Kiracı Açısından
Borçlar Yasası hükümlerine göre ( M. 249, 250, 251 ) kiraya veren gayrimenkulü kiracının kullanımına elverişli bir şekilde tutmaya zorunludur. Eğer akdin yapıldığı sırada veya sonradan kiracının veya ailesinin sağlığını tehlikeye düşürecek bir ayıp var ise bu durumda kiracı akdi feshetmek ve/veya kira bedelinin indirimini talep etmek hakkına sahiptir. Ayrıca bu sebep kiralayanın kusurundan kaynaklanmış ise kiracının zararını tazmin etmekle yükümlüdür. Böylece baz istasyonu kurulduğu sırada kiracı olarak apartmanda oturan kişiler, akdin feshini ve uğradıkları zararın tazminini oturdukları evin maliklerinden talep edebilirler.
Medeni Yasa Açısından
Medeni Yasa komşuluk hukuku bakımından kişilerin gayrimenkulu kullanmasına sınırlamalar getirmiştir. Medeni Yasanın 661. maddesine göre bir kimse mülkünü kullanırken hele sınai işler yaparken komşusuna zarar verecek her türlü taşkınlıklardan çekinmeğe mecburdur.
Medeni Yasanın bu maddesine göre, bireylerin komşuluk hakkına dayanarak komşularından bu istasyonu kaldırmasını istemeye hakkı vardır.
İdare Hukuku Bakımından
Mevcut yasalara ve Çevre ve Sağlık Bakanlığının Genelgelerine göre valilikler elektromanyetik kirlilik yaratan baz istasyonları hakkında her türlü tedbiri almak, istasyonların denetlemelerini yapmakla görevlidir. Bireylerin baz istasyonları konusundaki şikayetlerini valiliklere bir dilekçe ile bildirmesi gerekmektedir. Valilikler baz istasyonu konusunda bireylerin bütün şikayetlerini dikkate alarak gereğini yapmak zorundadır. Dilekçe ile başvurduğundan itibaren başvuru dilekçesinden sonuç alamayan, yani baz istasyonu ile ilgili talebi red edilen veya hiçbir biçimde cevap alamayan kişi, talebinin açıkça ya da zımni olarak reddedilmesi tarihinden itibaren 60 günlük yasal süre içinde idare mahkemesinden olumsuz idari işlemin iptalini isteme hakkına sahiptir.
Ö N E R İ L E R İ M İ Z
1. Okul, kreş, üniversite gibi tüm eğitim kurumlarında, sağlık kurumları gibi kamu kurumlarında ve bu kurumların yakınlarına kesinlikle baz istasyonu kurulmamalıdır. Baz istasyonları, GSM firmalarınca belirlenen yerlere değil, yetkili kamu kurumlarınca, kamu sağlığı gözönüne alınarak, okullar, hastaneler gibi toplu yaşam alanlarına yakın olmayacak ve aynı ortamda çok sayıda baz istasyonu (ortamdaki toplam elektromanyetik etki bakımından) olmayacak şekilde belirlenecek yerlere kurulmalıdır. Uluslararası kuruluş ICNIRP tarafından belirlenen standartlara uygun olarak ölçüm yapılırken, ortamdaki toplam elektromanyetik etki dikkate alınmalıdır. Kurulu bulunan baz istasyonlarının bireyler tarafından ölçümü talep edildiği zaman ölçüm masrafları, ölçümü yapılacak baz istasyonu sahibi firma tarafından karşılanmalıdır.
2. GSM firmaları kuruluş aşamasında, istasyonun faaliyeti sırasında ve düzenli aralıklarla bağımsız ve yetkili kuruluşlara yaptırdığı ölçüm raporlarını mevzuat ile yetkili kılınan kurumlara sunulmalıdır. Yine kurumlarca ne zaman gerekli görülürse, GSM firmalarınca bağımsız kuruluşlara ölçüm yaptırarak ölçüm raporunu sunmalıdır.
3. Baz istasyonlarının tüm çevresinin en aşağı 6 metre uzaklığına hiçbir canlının yaklaşmaması için gerekli önlemler alınmalıdır.
4. Çevre İçin Hekimler Derneği ve İstanbul Tabip Odası'nın çağrısıyla toplanan bilim insanlarının 17 Temmuz 2000 tarihli bildirgesi'ne göre; baz istasyonlarının kurulduğu yerlere, oluşturduğu elektromanyetik alan şiddetine göre değişik uyarı işaretleri konmalı (ışıklı veya fosforlu tabela gibi) ve açık alanlardaki istasyonların çevresi uyarı işaretleri ile sınırlandırılmalıdır.
Aynı bildirgeye göre; çocukların, hamilelerin ve yaşlıların elektromanyetik alanların sağlık etkilerinden en çok zarar görecek risk grupları oldukları konusunda aydınlatılmaları ve medyanın çocuklara cep telefonunu özendirecek yayın ve reklamları konusunda duyarlı olmaları sağlanmalıdır.
5. Elektrik Mühendisleri Odası'nın Ağustos 2000 tarihli raporuna göre; "Elektromanyetik Kirlilik İzleme ve Araştırma Kurulu" (EKAK) oluşturulmalıdır. Bu kurul, elektromanyetik kirlilik haritalarının oluşturulması, enerji nakil hatları, telsiz istasyonları, radyo ve televizyon istasyonları dahil GSM baz istasyonlarının kurulması, planlanması, ölçülmesi, denetlenmesi ile sorumlu olmalıdır.
Yukarıda sözünü ettiğimiz 17 Temmuz 2000 tarihli bildirgeye göre; ülkemizde Ulusal Noniyonizan Radyasyon Kurum, (UNRK) bağımsız bir bilimsel kuruluş olarak en kısa sürede kurulmalıdır. Bu kuruluş Türkiye'nin noniyonizan (iyonlaştırmayan) radyasyondan korunma politikasının oluşturulmasında hükümete ve yerel yönetimlere önerilerde bulunmalıdır.
6. Baz istasyonlarının etkisi ve elektromanyetik tehlikeden korunma yolları konusunda kamuoyu bilinçlendirilmeli ve bilgilendirilmelidir. İlgili kurumlarca, baz istasyonları konusundaki şikayetlerin kolaylıkla iletilebileceği ve çözümlenebileceği merkezler oluşturulmalıdır.
7. İlgili Bakanlıkça bu konuda kitapçık, broşür, el ilanı hazırlanmalı ve kamuoyuna dağıtılmalı, okullarda öğrencilere eğitim verilmeli, yine basın yayın araçlarıyla kamuoyuna gerekli uyarılar yapılmalıdır. Bireyler bulundukları bölgedeki baz istasyonuyla ilgili her türlü bilgiyi yetkili kamu kuruluşlarından (yerel yönetimler, Ulaştırma Bakanlığı gibi) telefon ve internet aracılığı ile öğrenebilmelidir.
8. İlgili kamu kurumlarınca yerleri belirlenen baz istasyonları, basın yayın organları aracılığı ile kamuoyuna bildirilmeli ve bir kitapçık hazırlanmalıdır. Bu sayede yurttaşlar nerelerde baz istasyonları kurulu bulunduğu konusunda bilgi edinme hakkına sahip olacaktır.
S O N U Ç
Bilim ve teknolojinin gelişmesiyle birlikte toplumsal yaşantı büyük ölçüde kolaylaşmış, özellikle ulaşım ve haberleşmedeki teknolojik gelişmeler dünyayı küçültmüş, insanlar arasındaki fiziksel mesafeler sorun olmaktan çıkmıştır. Bilgisayar sektörünün gelişmesiyle internet kullanımının yaygınlaşması, telekomünikasyon sektöründeki gelişmeler ve cep telefonlarının kullanımının artması hayatımızı büyük ölçüde kolaylaştırmıştır. Bütün bu gelişmeler çok sevindirici olmakla birlikte, teknolojinin getireceği bir takım tehlikelerin başka bir deyimle olumsuz yan etkilerin olabileceği ve bu etkilerin giderilmesi için önlemlerin alınması gerektiği gerçeği gözden kaçırılmamalıdır.
Ülkemizde bulunun GSM şirketleri, rekabette öne geçebilmek amacıyla haberleşme kalitesini yükseltebilmek için baz istasyonlarının sayısını gittikçe arttırmakta, bu sayede bir yandan haberleşme kalitesini yükseltirken, diğer yandan da çevremizde yoğun bir biçimde (insan sağlığına zarar verebilecek boyutlarda) elektromanyetik kirlilik yaratmaktadır. Sadece kendi ekonomik çıkarlarını ve ticari prestijlerini düşünen GSM şirketleri, baz istasyonlarını kurarken hiçbir şekilde elektromanyetik kirliliği ve toplum sağlığını dikkate almamaktadır.
Baz istasyonlarının çevrede elektromanyetik bir kirlilik yarattığı ve insan sağlığında bir risk oluşturduğu bilimsel çevrelerce belirtilmektedir. Elektromanyetik kirlililiğin ciddi boyutlarda olduğu ve tehlike yarattığı gerçeği ortadayken bu konuda toplumun duyduğu kaygıyı anlayışla karşılamak gerekir.
Rastgele, düzensiz ve yoğun bir biçimde kurulan baz istasyonlarının zararlı etkilerinin giderilmesi ancak baz istasyonlarının toplum sağlığı ölçü alınarak yapılan plan ve proje çerçevesinde, düzenli ve sınırlı sayıda kurulmasıyla mümkündür.
En kısa zamanda yukarıda belirttiğimiz doğrultuda gerekli tedbirlerin alınması ve geniş çaplı düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
Toplumun duyduğu kaygıları gidermekten ve baz istasyonları ile ilgili sorunlara çözüm bulmaktan uzak olan ve yetersiz kalan Ulaştırma Bakanlığınca çıkarılan Yönetmelik, insan sağlığı esasına dayanmaktan çok baz istasyonlarının tanımı, ölçüm değerleri ve kuruluşu ile ilgili bilgiler içeren teknik yönü ağırlıklı olan bir düzenlemedir.
Yürütmenin durdurulması kararı her ne kadar yetki yönünden, yani "Ulaştırma Bakanlığı'nın tek yetkili olmadığı" gerekçesi ile verilmiş olsa da; kararın gerekçesinin temelinde, baz istasyonları ile ilgili düzenlemelerde sağlık ve çevre koşullarının dikkate alınması gerekliliği yatmaktadır.
Danıştay'ın vermiş olduğu yürütmenin durdurulması kararıyla Çevre Bakanlığı Genelgesi ve Sağlık Bakanlığı Genelgesi geçerlilik kazanmıştır. Çevre Bakanlığı'nın Genelgesi'ne göre; "Meskun mahalde baz istasyonu kurulamaz." Böylece Ulaştırma Bakanlığının Yönetmeliğine dayanarak yapılacak işlemlerin hiçbir dayanağı kalmamıştır. Hukuk Devleti ilkesi gereği, Genelgeye aykırı olarak meskun mahalde kurulu bulunan baz istasyonları mahalli mülki amirler tarafından sökülmelidir.
Çevre Kanunu, İmar Kanunu, Çevre Bakanlığının Genelgesi çerçevesinde yetkili olan valilikler, belediyeler ve ilgili mülki amirler bireylerin baz istasyonları ile ilgili başvurularının gereğini ivedilikle yerine getirmelidir.
Baz istasyonlarının kuruluş, işletme ve kaldırılması gibi baz istasyonuna ilişkin tüm faaliyet ve işlemlerde gerekli denetlemeyi, idari işlemleri yapmak yetki ve görevi Valiliklere aittir valilikler, Çevre Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı Genelgesine göre sahip olduğu yetki ve görevlerini, insan ve toplum sağlığı, çevre kirliliğinin önlenmesi ilkelerini baz alarak yerine getireceklerdir.
Valilikler gerek görevleri gereği re'sen, gerekse kişilerin ve kurumların başvuruları üzerine, yasal düzenlemeye aykırı olarak kurulan baz istasyonlarını kuran şirketler hakkında gerekli işlemleri yapmak, gerekirse baz istasyonlarını sökmek zorundadır.
İnsanların yoğun olarak yaşadığı yerlerde, kamu binalarında çok sayıda baz istasyonunun kurulu bulunduğu görülmektedir. Yasal dayanaktan yoksun olan bu baz istasyonlarının yerlerinden sökülmesi gerekmektedir.
Elektromanyetik kirlenmenin yarattığı sağlık riskleri ve çevrede oluşan kirlilik nedeniyle valilikleri acilen görevlerini yerine getirmeye, bireyleri de bu konuda duyarlı olmaya çağırıyoruz.
Ulaştırma Bakanlığı Yönetmeliği hakkında yürütmenin durdurulması kararı verilmiş olması da göz önüne alınarak; Yukarıda belirtmiş olduğumuz hususları kapsayacak ve sağlığa zarar veren baz istasyonlarını kuran firmalara ağır yaptırımlar uygulayacak, baz istasyonlarının kurulmasını çok sıkı ve uzun bir inceleme süreci sonunda izne tabi kılacak, daha detaylı ve bireylerin mağduriyetini giderici hükümler içeren, önlem (ihtiyat) ilkesinin gereklerini karşılayacak bir yasal düzenleme derhal yapılmalıdır.
EK 1
T.C.
Çevre Bakanlığı
Çevre Kirliliğini Önleme ve Kontrol Genel Müdürlüğü
Sayı: B.19.0.ÇKÖ.0.02.00.03-1609-5031
Konu: Elekromanyetik Kirlilik
11 Mayıs 2000
GENELGE
(2000/11)
Bilim ve teknolojideki gelişmelere paralel olarak, bireysel, endüstriyel ve ticari amaçlı, yaşamın her alanında yaygın biçimde kullanılmaya başlanan, televizyon, radyo vericileri, bilgisayar, cep telefonu ve baz istasyonu, yüksek gerilim hatları, mikro dalga fırınlar, endüstriyel ve tıbbi tanı için kullanılan aletler, radarlar vb. iyonlaştırıcı olmayan radyasyon kirliliği yaydığı bilinen sistemlerin, çevre ve insan sağlığı açısından birtakım risklere yol açtığı, bilim adamları arasında tartışmalara ve sonucunda birçok araştırmalar yapılmasına neden olmuştur. Yapılan araştırmalardan iyonlaştırıcı olmayan radyasyon kaynaklarının yarattığı manyetik alandan çevre ve insan sağlığı etkilenmelerinin, kaynakların yoğunluğuna ve frekanslarına bağlı olarak değişiklik gösterdiği anlaşılmıştır.
Radyo dalgaları, mikro dalgalar, kızıl ötesi ve görünür ışınlar, yeteri kadar enerjiye sahip olamadıkları için iyonlaştırıcı olmayan radyasyon olarak isimlendirilirler.
Elektromanyetik kirliliğe neden olan kaynaklardan biri de cep telefonu baz istasyonu olup, söz konusu istasyonların son yıllarda kontrolsüz olarak kurulup faaliyete geçmesine ilişkin Bakanlığımıza kurum ve kuruluş ve kişilerden çok sayıda şikayet dilekçesi ulaşmaktadır. Bu şikayetlerde cep telefonu baz istasyonlarından kaynaklanan elektromanyetik dalgaların insan sağlığı ve çevre üzerindeki olumsuz etkilerinden bahisle önlem alınması ve konuya ilişkin yasal mevzuatın oluşturulması talep edilmektedir.
Ulaştırma Bakanlığının konuya ilişkin yetki ve sorumluluğu; söz konusu cihazların ülkemizin de üyesi bulunduğu Avrupa Telekomünikasyon Standartları Enstitüsü (ETSI)nün Radyo Frekans (RF) ve Elektromanyetik Uyumluluk (EMC) standartlarına uygunluğunu denetleyerek ve bu sistemlere ithalat ve imalat uygunluk izinleri verme ve ayrıca GSM operatörlerine frekans tahsisi ve ruhsatname düzenlenmesini kapsamaktadır. Ulaştırma Bakanlığının bu izin ve ruhsat verme işlemleri sırasında başvuruda bulunan firmalara, kurulması planlanan cep telefonu baz istasyonuna ait yer seçimi için valilikten izin alınmasına ilişkin bu genelgede yer alan hususlar hakkında düzenleme yapılması uygun olacaktır.
3. Yüksek Çevre Kurulunda konuya ilişkin alınan karar doğrultusunda Bakanlığımız tarafından 2872 sayılı Çevre Kanunu, Madde -3 (a) bendine, "Çevrenin korunması ve çevre kirliliğinin önlenmesi gerçek ve tüzel kişilerle vatandaşların görevi olup, bunlar bu konuda alınacak tedbirlere ve belirlenen esaslara uymakla yükümlüdürler" Madde 3 (b) bendine "Çevre korunmasına ve kirliliğine ilişkin karar ve önlemlerin alınması ve uygulanmasında; insan ve diğer canlı varlıkların sağlığının korunması, alınacak önlemlerin kalkınma çabalarına olumlu ve olumsuz etkileri ile fayda ve maliyetleri dikkate alınarak kısa ve uzun vadede değerlendirmelerin yapılması esastır" Madde-8 2. paragrafına, "Kirlenme ihtimalinin bulunduğu durumlarda ilgililer kirlenmeyi önlemekle; kirlenmenin meydana geldiği hallerde kirleten, kirlenmeyi durdurmak, kirlenmenin etkilerini gidermek veya azaltmak için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdürler" ve Çevre Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında 443 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin 2. maddesinin (k) bendine "Çevreye olumsuz etkileri olan her türlü faaliyeti ülke bütününde izlemek ve denetlemek" dayanılarak, konuya ilişkin mevzuat oluşturma çalışmalarına başlanmıştır. Ancak mevzuat çalışmalarının zaman alacağı dikkate alınarak bu süre zarfında baz istasyonlarının kurulmasında izlenecek yöntemde valiliklerin aşağıda belirtilen hususlara azami derecede dikkat etmesi gerekli görülmektedir. Elekromanyetik Kirlilik yaratan diğer frekans aralıklarına (yüksek gerilim hatları, radyo TV vericileri vb) ilişkin mevzuat oluşturma çalışmaları orta ve uzun vadeli olarak planlanmaktadır. Bu konuda yapılacak çalışmalar sonucu belirlenecek esaslar bilahare bildirilecektir.
1. Cep telefonu baz istasyonlarının içerisinde yer aldığı 900 MHz ve 1800 MHz frekansları için Uluslararası Iyonlaştırıcı Olmayan Radyasyondan Koruma Kurulu (International Commisson on Nonionizing Radiation Protection) tarafından getirilen sınır değerler 900 MHZ için elekrik alan şiddeti 42 Wm. 1800 MHz için ise elektrik alan şiddeti 59 V/m olarak belirlenmiştir. Söz konusu bu değerler cihazdan kaynaklanan değerler olmayıp, çevrede maruz kalınabilecek maksimum değerlerdir. Bu değerler üzerinde elektrik alan şiddetine maruz kalınmasının insan sağlığı açısından zararlı olduğu bilim çevrelerince kabul edilmektedir. Bu bağlamda cep telefonu baz istasyonu kuracak firmalarca, bu istasyonun kurulacağı bölgede kurulma öncesinde ortamın elektrik alan şiddeti değeri ölçümünün, konuyla ilgili laboratuvar donanımına sahip üniversitelere veya TÜBİTAK'a yaptırılması,
2. Ölçüm sonuçları ve kurulacak antenin gücüne bağlı olarak yapılacak teorik hesaplamalarda dikkate alınarak ortamın toplam elektrik alan şiddeti değerinin hesaplanması ve bu değerin yukarıda verilen frekanslara bağlı sınır değerlerin altında kalması halinde Valiliklerce İl Mahalli Çevre Kurulunda alınacak karar doğrultusunda istasyonun kurulacağı mekan da incelendikten sonra kurulma izninin verilmesi, İl Mahalli Çevre Kurulunca gerekli görülmesi halinde üniversiteler veya TÜBİTAK'tan görüş alınması,
3. Baz istasyonu kurulduktan sonra konuyla ilgili laboratuvar donanımına sahip üniversiteler veya TÜBİTAK'a firmalar tarafından tekrar ölçüm yaptırılması ve yukarıdaki sınır değerlerin sağlanması,
4. Cep telefonu baz istasyonu çalıştığı sürece yukarıda yer alan sınır değerlerin sağlanıp sağlanmadığının valiliklerce denetlenmesi,
5. Söz konusu cep telefonu baz istasyonlarının kamu binaları, okul, hastane, kreş, kışla ve park gibi yapı ve alanlarda kurulmaması ve kurulu bulunanların da yukarıda yer alan esasları sağlaması,
6. Genelgenin yayın tarihinden itibaren kurulacak cep telefonu baz istasyonlarının meskun mahal dışında kurulmasının ve mevcut baz istasyonlarının ise ölçümler sonunda yukarıda belirtilen elektrik alan şiddeti sınır değerlerinin üzerinde olması halinde meskun mahal dışına taşınmasının sağlanması,
7. Yukarıdaki esasları sağlamayan uygulamalar söz konusu olduğunda, Çevre Kanunu çerçevesinde gerekli yasal işlemlerin yapılması,
kamuoyunda, bu konuda gelişen duyarlılığa bir cevap olarak, çalışmaların titiklikle sürdürülmesi ve yapılan uygulamalarla ilgili Bakanlığımıza sürekli bilgi verilmesi hususunda bilgilerinizi ve gereğini önemle arz/rica ederim.
Fevzi AYTEKİN
Çevre Bakanı
EK II
T.C.
Sağlık Bakanlığı
Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Sayı: B.100TSH100000/(3424) 7384
Konu: İyonlaştırıcı Olmayan Radyasyon-
Elektromanyetik Kirlilik
29 Mayıs 2000
GENELGE
(2000/56)
Ultraviyole, Infrared, Laser, Mikrodalga, Radyofrekans, Ultrasound, Elektrik ve Manyetik Alanlar olarak sayılan ve çeşitli kaynaklardan oluşan İyonlaştırıcı Olmayan Radyasyonnun (NIR-Non İonizing Radiation) insan ve çevre sağlığı üzerindeki etkileri ve riskleri literatürde belirtilmektedir.
Bu kaynaklar arasında radyo, televizyon, telefon, telsiz, radar ve uydu istasyonları, vericileri, aktarıcıları, tesisleri, antenleri, baz istasyonları, terminalleri, link istasyonları, anten çiftlikleri ve benzerleri ile yüksek ve orta gerilim hatları, trafo istasyonları, çeşitli alet, cihaz, ekipman ve sistemler, evlerde kullanılan alet ve cihazlar, tıbbi tanı ve tedavide kullanılan alet, cihaz, ekipman ve sistemler yer almaktadır.
Bunlardan yayılan radyo dalgaları, mikrodalgalar, elektromanyetik dalgalar, akustik dalgalar, optik radyasyon (infrared, ultraviyole, laser) ve benzerleri ile oluşturdukları elektromanyetik alanların, bulundukları yer, topografik ve meteorolojik koşullar, işletme koşulları, alınan tedbirler, frekansları, boy ve şiddetleri, maruziyet miktar ve sürelerine bağlı olarak, önemli olumsuz etkilere neden olmaktadırlar.
İnsan ve çevre sağlığı üzerindeki etkileri ve riskleri açısından, bunların uygun yer seçimlerinin yapılması, kurulmaları, işletilmeleri ve kullanımlarında gerekli tedbirlerin alınması ve tedbirlerin kontrolü önem arz etmektedir.
Dünyada insan vücudu ve iyonlaştırıcı olmayan radyasyon-elektromanyetik kirlilik arasındaki ilişkiler ve etkilenmelerle ilgili çalışmalar uzun süredir devam etmektedir. Bu çalışmalar ışığında maruz kalınan alanlar ve maruziyetle ilgili limit seviyeler tanımlanmaktadır. Maruziyeti sınırlandıran uluslararası limitler bulunmaktadır. Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO) tarafından resmen gönüllü kuruluş (NGO-Non Governmental Organization) olarak tanınan Uluslararası Radyasyondan Korunma Birliği İyonlaştırıcı Olmayan Radyasyon Komitesi (IRPA/INIRC International Radiation Protection Association/International Non-Ionizimg Radiation Commitee) limitleri ve 18 Avrupa ülkesi için Avrupa Elektronik Standardizasyon Komitesi (GENELEC: European Committee for Elektrotechnical Standardization) limitleri, bu uluslararası limitlerdendir. 46 Avrupa ülkesinin üzerinde anlaşmaya vardığı, IRPA/INIRC'nin iyonlaştırmayan radyasyondan korunmaya ilişkin yönetmelikleri Avrupa Birliği (EU) tarafından Birliğe üye ülkelerce uyulması gerekli standartlar olarak kabul edilmiştir. Ayrıca bazı ülkeleri de limit ve standartları bulunmaktadır. Dünya Sağlık Teşkilatı, 10 yıl sürecek olan ve 44 ülkenin katıldığı Uluslararası Manyetik Alan Projesini (WHO, International Electromagnetic Field Project) 1996 yılında başlatmıştır. Bu projeyi aralarında EC, ILO, NATO'nun da bulunduğu Uluslararası kuruluş ise 8 Araştırma Laboratuvarı ve Merkezi desteklemektedir. Ülkemizin projeye katılma çalışmaları yakın zamanda sonuçlanabilecektir. Bu proje çalışmaları sonucunda maruziyeti sınırlandıran uluslararası limitler, araştırma sonuçlarına göre aşağıda çekilebilecektir.
Amerikan Ulusal Çevre Sağlığı Bilimleri Enstitüsü (US, National Institute of Environmental Health Sciences - NIEHS) tarafından yapılan ve 1998'de tamamlanan araştırma prajesinde, iyonlaştırmayan radyasyonun ELF (Extremely Low Frequency, O-300 Hz) bölgesi Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC) tarafından 3° ile sınıflandırmıştır. 3° insanlar üzerined karsinojenik olabilecekler ile ilgili sınıftır (possibly carsinogenic to humans).
Dünya Sağlık Teşkilatının "Çevre Sağlığı Kriterleri Serisi"den (Environmental Health Criteria Series): Lazerler ve Optik Radyasyon (Lasers and Optical Radiation, No: 23, 1982), Manyetik Alanlar (Magnetic Fields, No: 69, 1967), Radyofrekans ve Mikrodalgalar (Radiofrequency and Microwaves, No:16, 1981), Ultrasound (No: 22, 1982), Ultraviyole Radyasyon (Ultraviolet Radiation, No: 14, 1979) ve Elektromanyetik Alanlar [Electromagnetic Fields (300Hz to 300 GHz), 137, 1993], Avrupa Bölgesi Yayınları Serisinden (Regional Publications European Series), İyonlaştırıcı Olmayan Radyasyondan Korunma (Nonionizing Radiation Protection, No:10, 1982, No: 25, 2.Ed. 1989) adlı yayınlarında da iyonlaştırıcı
olmayan radyasyon detaylı irdelenmektedir.
Ülkemizde ihtiyari standart niteliğinde olan, 10 kHz ile 300 GHz frekans bölgesindeki elektrik ile manyetik alanlara maruz kalan insandaki kısa dönemli olumsuz etkilerin önlenmesiyle ilgili tedbirleri kapsayan "TC ENW 50166-1 - İnsanların Eletromanyetik Alanlara Maruz Kalması - Yüksek Frekanslar (10 kHz-300 GHz)" Standardı ve sıfır ile 10 kHz aralığındaki statik ve düşük frekanslı elektrik ve manyetik alanlara maruz kalan insandaki kısa döremli olumsuz etkilerin önlenlemiyle ilgili tedbirdelir kapsayan "TS ENV 50166-2 - İnsanların Elekromanyetik Alanlara Maruz Kalması - Düşük Frekanslar (0Hz-10 kHz)" Standardı bulunmaktadır. Bu standartlarda, işçiler ve genel halk için, doğrudan ve dolaylı zararlara karşı koruma, temel sınırlamalar, referans seviyeleri, ölçüm metotları, cihazlar, ölçme işlemleri, naruz kalma sınırlarının tespiti esasları, elekromanyetik alan kaynakları, alan değerlerinin ölçümünde pratik öneriler, alan değerlerinin ölçüm sistemleri, hesap işlemleri, alan seviyeleri ile uyumun kontrolü, maruziyeti kontrol etme metotları yer almaktadır.
Standartların bir örneği Valiliğiniz çalışmalarında yaralanılmak üzere ekte gönderilmektedir.
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Türkiye Bilişim Derneğince Kasım-1999'da düzenlenen "Bilişim Toplumuna Giderken Eletromanyetik Kirlilik Etkileri Sempozyumu-1999"da da etkiler, riskler ve alınması gerekli tedbirler tartışılmış ve etkiler, riskler ve alınması gerekli tedbirler sempozyum kitabında yer almıştır.
Bakanlığımız önerisi ile kabul edilen Yüksek Çevre Kurulu kararı çerçevesinde, İyonlaştırıcı Olmayan Radyasyonla ilgili, Bakanlığımızın da katıldığı, Çevre Bakanlığının eşgüdümündeki çalışmalar sürdürülmektedir.
Bugüne kadar yapılan bilimsel araştırmalar elektromanyetik alan ve dalgaların biyolojik etkileri olduğunu göstermiştir. Araştırmalar devam etmektedir. Bu etkiler arasında çeşitli faktörlere bağlı olarak insan sağlığına zararlı etkiler de bulunmaktadır. Bu alanlarla sebep oldukları belirtilen çok sayıdaki kronik hastalık veya sağlık sorunu için bütün araştırmacıların üzerinde anlaştığı çok açık neden-sonuç ilişkileri gösterilmemekle birlikte, ortaya konan sağlık etkileri ve buna bağlı olarak getirilen maruziyet sınırlamaları dikkate alındığında, bu etkilerin bütün araştırmacılar tarafından kabul edilmesi ve kesinleşmesine kadar, kanıtlanmış sağlık risklerinin varlığı, maruziyet alanlarının çoğalması ve uzun vadedeki olası etkileri gözönünde bulundurulduğunda, toplum bireylerinin ve özellikle risk gruplarının önlenebilir tüm etkilerden korunması için iyonlaştırıcı olmayan radyasyon-elekromanyetik kirlilik ile ilgili tedbirlerin bir an önce alınması gerekliliği bulunmaktadır.
Fert, toplum ve çevre sağlığının korunması çerçevesinde;
Valiliğinizce, yukarıda bahsedilen hususlar ile etkiler ve risklerin dikkate alınarak, ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği ve koordinasyon içerisinde, İyonlaştırıcı Olmayan Radyasyon Elektromanyetik Kirlilik ile ilgili gerekli her türlü tedbirin alınması, etkiler, riskler ve tedbirler hakkında kamuoyunun ve ilgililerin bilgilendirilmesi ve gerekli uyarılarda bulunması, hususlarında bilgilerinizi ve gereğini, genelgemiz hükümlerinin Kaymak