KCK LİDERİ "SİLAHSIZLANMA KOŞULLARI YOK" DEDİ
Cemil Bayık: "Kayıtsız şartsız silah bırakmak, Türk devletine gelip bizi yok etmesi için bir davet olur"

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Öcalan’ın, silahlı mücadelenin sonlandırılması ve "demokratik toplum" için çağrısını sahiplendiklerini yineledi.
Bayık, BBC Farsça kanalına verdiği söyleşide Öcalan'ın çağrısının gerçekleşmesi için "Türkiye’nin saldırılara son vermesi; Öcalan'ın İmralı’daki koşullarının iyileştirilmesi ve özgürce çalışabileceği bir ortamın sağlanması gerektiğini" söyledi.
Bayık, mevcut durumda silahsızlanmanın hiçbir kuralla çerçevelenmediğine dikkat çekerek “Silahsızlanmak, ölüme hazırlanmak anlamına gelir. Biz henüz ölmedik. Türk devleti Kürtleri yok etmek istiyor. Biz bu politikaya karşı duracağız. Kayıtsız şartsız silah bırakmak, Türk devletine gelip bizi yok etmesi için bir davet olur. Kendimizi savunmaya ve mücadelemize devam edeceğiz.” dedi.
Bayık'ın BBC Farsça'dan Jiyar Gol'un sorularını yanıtladığı söyleşinin kimi önemli bölümlerini Almanya'da yayımlanan Yeni Özgür Politika'nın çevirisiyle aktarıyoruz.
Bayık: Kongre ancak savaş hali sona erince toplanabilir"
Öcalan'ın PKK’yi silahsızlandırma ve feshetme çağrısı sizin için ne ifade ediyor?
Bayık KCK'nin "ateşkes kararı aldı[ğını] ve savunma güçleri[nin] buna uy[duğunu]" söyledi.
KCK Yürütme Kurulu Başkanı çağrı sonrası TSK güçleriyle çatışmanın seyri konusunda "Bize saldırılmadığı sürece, hiçbir şartta saldırmayacağız, denil[mesine]" karşın "Türk devleti saldırılarını durdurmuyor; her gün bizi SİHA’larla, uçaklarla, tanklarla, toplarla bombalıyor." dedi.
Bayık bu kararların hayata geçirilebilmesi için Öcalan'ın yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve faaliyetlerine elverişli bir ortam sağlanmasının gerekliliğini yineledi: "Önderliğimiz kongreye katılamıyor. Bu durumda kongrenin yapılması mümkün değildir. Kongre ancak savaş hali sona erdikten sonra toplanabilir. O zaman geleceğe yönelik gerekli kararları alabiliriz."
"Öcalan bir çağrı yaptıysa sebebi vardır"
Öcalan'ın bu çağrıyı normal ve baskıdan uzak bir ortamda yaptığına dair garantiniz nedir, bu çağrıyı neden şimdi yaptı?
KCK Yürütme Konseyi Başkanı, bu soruyu Öcalan'ın her zaman, "Kürt sorununun şiddetten uzak, siyasi, demokratik ve hukuki yollarla çözülmesini istediğini" vurguladıktan sonra "bu karar bugüne ait değildir." diye yanıtladı. Öcalan'ın "Kürt sorununa hukuki ve demokratik bir çözüm ist[eyen] Turgut Özal'ın Cumhurbaşkanlığı döneminde de barışçı bir çözüm için çaba gösterdiğini" hatırlatan Bayık, "Türk devletinin, Kürt kimliğini inkâr etmek ve bir tür soykırımı dayatmak olan" politikasına karşı "1993'te başlayan bu süre[cin], silahlı mücadeleyi siyasi mücadeleye dönüştürmeye yönelik yeni bir yaklaşımın doğmasına yol açtı[ğını]" anımsattı.
Cemil Bayık, "Önder Apo’nun amacı, demokratik bir toplum yaratmaktı. Demokratik toplum paradigması, tüm halkların ve inanç gruplarının eşitlik, özgürlük ve demokrasi temelinde bir arada yaşamasını kapsamaktadır. Önder Apo, 2025'e kadar Kürt sorununda siyasi çözüm için ortamı uygun göremedi, bugün böyle bir çağrı yaptıysa mutlaka sebebi vardır." dedi.
"Devlet Öcalan'ı etkili bir aktör olarak kabule mecbur kaldı"
Türkiye'deki siyasi liderlerin tutumlarında bir değişiklik oldu mu?
Bayık, siyasi liderlerin tutumundaki en önemli değişikliğin devletin "Öcalan ve PKK'nin etkisini kırma"ya dayanan temel politikasının "Ortadoğu’da köklü ve büyük değişimler ve krizler"in, "Türk devletini korkut[ması]" dolayısıyla Öcalan'ı "etkili bir aktör olarak kabul etmek zorunda kal[ması olduğunu]" söyledi.
Cemil Bayık değişikliği şöyle özetledi: "Türkiye ve Ortadoğu’daki mevcut durum, Türkiye’yi Kürtlerle ilişki kurmaya mecbur bıraktı. İran ve Türkiye, Ortadoğu’daki eski nüfuzlarını kaybetti. Türkiye, elde ettiği kazanımların çoğunu yitirdi ve bu nedenle endişelidir. Kürtlerin durumu değişti ve uluslararası alanda rolleri var. Şimdi herkes Kürtleri kendi yanına çekmeye çalışıyor. Bunu başaran taraf, Ortadoğu’da kazanan olacaktır."
"Kürt sorununu askeri değil, siyasi ve hukuki yollarla çözmek istiyoruz"
PKK, çağrıdan önce Öcalan ile Türk devleti arasındaki görüşmelerden haberdar mıydı?
KCK Yürütme Konseyi Başkanı, Öcalan'ın Kürt meselesini siyasi ve hukuki bir zemine taşıyarak çözmek istemesi dolayısıyla "PKK’nin silahsızlandırılması ve feshedilmesi konusunda kimseyle pazarlık yapmamış, uzlaşmamış" olduğunu, "çünkü Bunun için Türk devletinin sorumluluk alması ve gerekli adımları atması gere[tiğini]" vurguladı.
Bayık, "Biz Türkiye’nin bu süreçte ciddi olup olmadığını sorgulamıyoruz; ciddi olan biziz. Kürt sorununu askeri yollarla değil, siyasi ve hukuki yollarla çözmek istiyoruz." dedi. "Türkiye’yi bu yönde adım atmaya zorlamak istiyoruz. Bugün yapmaya çalıştığımız şey tam da budur."
Türk devletiyle aralarında hiçbir temas, görüşme ya da müzakere olmadığını vurgulayan Bayık, Öcalan'ın "yazışmalarından ve taleplerinden, İmralı Cezaevi’nde devlet yetkilileriyle bir müzakere süreci yürüttüğü[nü] anla[dıklarını], ancak bu müzakerelerin içeriğini ve sonucunu bilm[ediklerini]" belirtti.
"Türk devleti, bizi yok etme politikasında ısrarcı. Ne zaman Önder Apo ateşkes önerse, bunu bozdular ve Kürt sorununun çözümünü istemediler." diyen Bayık bunu devletin "Kürt sorunu çözülürse kendilerine faydası olmayaca[ğı] ama savaş devam ederse, bu durumdan çıkar sağlayaca[ğı]" anlayışına bağladı.
"Türkiye'ye dönmek hapse girmek anlamına gelir"
PKK yönetimi ve üyeleri, silahsızlanmanın ardından Türkiye’ye dönmeye hazır mı?
Bayık, mevcut koşullarda Türkiye’ye dönemeyeceklerini açıkça dile getirdi: "Türkiye’ye dönmek, hapse girmek anlamına gelir. Hiç kimse böyle bir esareti kabul etmek istemez. Bu baskı ortamı olmasaydı, yıllarca özgürlük mücadelesi verir miydik? Biz dağa çıkarken savaşı ya da silahı sevdiğimizden değil, tüm demokratik yollar kapalı olduğu için silahlı mücadeleye başladık." dedi.
Bayık, tek şartlarının İmralı Cezaevi’nde Önder Apo’ya uygulanan kısıtlamaların kaldırılması ve onun özgürce çalışabileceği bir ortamın sağlanması" olduğunu söyledi. "Türk devleti bunu kabul ettiği takdirde, diğer meseleler de çözülecektir. Önder Apo cezaevinden çıkıp özgür bir şekilde çalışabildiği zaman, Kürt meselesi çözüm sürecinde devletin gündemine girmiş demektir." dedi.
Bayık, aralarında "milletvekilleri, belediye eşbaşkanları, belediye meclisi üyeleri, siyasi aktivistler, gazeteciler ve sanatçılar[ın da olduğu] mahpusların serbest bırakılmasını" istedi: "Şu anda cezaevinde bulunanların tamamı, siyasi ve demokratik faaliyetlerde bulunmuş kişilerdir. Neden hapisteler? Çünkü Kürttüler, çünkü kendi kimlikleriyle yaşamak istiyorlardı, çünkü Kürt sorununun çözümünü istiyorlardı ve bu uğurda mücadele ediyorlardı."
Bayık bu koşullar altında "Silahsızlanmak, ölüme hazırlanmak anlamına gelir." dedi. "Biz henüz ölmedik. Türk devleti Kürtleri yok etmek istiyor. Biz bu politikaya karşı duracağız. Kayıtsız şartsız silah bırakmak, Türk devletine gelip bizi yok etmesi için bir davet olur. Kendimizi savunmaya ve mücadelemize devam edeceğiz."
(AEK)