Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Diyarbakır Milletvekili Cengiz Çandar, dün Meclis Genel Kurulu’ndaki konuşmasında, Tahir Elçi davasında verilen kararı değerlendirdi.
Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesine dair davada, Savcı Mustafa Alper Buğra Horozoğlu imzalı mütalaada, “bilinçli taksirle ölüme neden olmak” suçlamasıyla tutuksuz yargılanan polisler S.T. F.T. ve M.S.’nin beraatı istenmiş, diğer şüpheli Uğur Yakışır ile ilgili dosya, firari olması nedeniyle tefrik edilmişti. Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesinde dün görülen duruşmada mahkeme mütalaaya uyarak yargılanan polislerin beraatına hükmetti.
“Adalet Bakanı da durumun farkında”
Cengiz Çandar bu karara ilişkin yaptığı konuşmasına, “Bugün adaletin kapkara bir günü” sözleriyle başladı:
“Bugün Türkiye'de adalet için, hukuk devleti kavramı için kara bir gün. Benzeri çok sayıda kara günden bir gün ama kapkara bir gün. Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi davası için karar verildi.
Yargılanan 3 polisin beratına hükmedildi ve ne ilginçtir ki aynı gün, bugün Hrant Dink davasında yargılanan sanıklarla ilgili olarak davanın zaman aşımından düşürülmesi için mütalaa verildi.
Şimdi kalkın, "Türkiye'de yargı, adalet dağıtır" deyin, kim inanırsa inansın; bugün adaletin kara, kapkara bir günü.
Bu arada Adalet Bakanı da durumun farkında, kısa bir süre önce bir açıklama yaptı, diyor ki: "Tahir Elçi'nin davası hepimizi derinden sarsmıştır. Baro Başkanının öldürülmesi kabul edilemez. Delil tespitiyle ilgili terör örgütünün müdahaleleri oldu, sonrasında dava süreci başladı. Biraz önce duyduk, bu bir ilk derece kararı, bunun istinafı var dolayısıyla bu yargılama sürecini hepimiz bekleyeceğiz." Yani bu, güneşi balçıkla sıvamak demek.”
“Mahkeme en basit talepleri bile kale almadı”
Çandar davayı kendisinin de takip ettiğini belirtti:
“Bugün burada bulunmak zorunda olduğum için Diyarbakır'da olamadım, bundan bir önceki duruşmayı izlediğim vakit onlarca yabancı hukukçu, uluslararası kuruluş temsilcisi, Türkiye'nin çok sayıda baro başkanı, çok sayıda hukuk mensubu, avukat oradaydı ve mahkeme en basit talepleri bile kale almayan bir vurdumduymazlık sergiliyordu.
Keşif talebinde bulunuluyordu, bir davanın hükme sağlıklı bir şekilde varabilmesi için istenen -hukuk nosyonunun zerresi olan kişinin anlayabileceği- olay yeri incelemesi gibi talepler de mahkeme tarafından reddedildi.
Kamera görüntüleri yok orada, oysa sayısız kamera varmış. Bazı gazetecilerin kamerada olay anını tespiti var, onları da nazar itibarı almayı mahkeme reddetti.
O kadar ki, Tahir Elçi'nin kardeşi Mehmet Elçi, ‘Bugün savcılar birkaç sanığı tehdit ve şantajda bulunarak aleyhte ifade vermeye zorladılar. Mahkeme heyeti olarak olayı çözmemek için elinizden geleni yaptınız, ilk duruşmada Türkan Elçi'yi -bu sıralardan milletvekili arkadaşımız Türkan Elçi'yi kastederek- duruşmadan çıkmakla tehdit ettiniz’ dedi.
“Duruşma, duruşma değil; karar, karar değil”
Duruşmada mahkeme sırasında salonda gerginlik ortaya çıktı ve Cumhuriyet Halk Partisi Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu polis zoruyla mahkeme salonundan çıkarıldı. Duruşma, duruşma değil; karar, karar değil!
Nitekim kararın hemen arkasından, Tahir Elçi'nin vurulduğu Dört Ayaklı Minare önünde baro başkanları bir açıklama yaptı ve kararı "İnsan aklıyla alay etmektir" diye nitelediler. Ben bir ekleme yapayım: Bu karar insanların adalet duygusuna hakaret etmektir, başka bir özelliği yoktur bu kararın.”
Tahir Elçi davasında sanık polislere ceza yok
(AS)