Önder'in kitabından alıntılar
Boz: 60 kişi gittik, bir ben geldim geriye
Mehmet Boz, 1894 doğumlu, 86 yaşında, Ayvacık-Naldöken köyünden: önce Arıburnu'nda daha sonra İran taraflarında Ermeni ve Ruslar'a karşı muharebelere girdim. Hem makineli tüfek kullandım, hem de mavzer.
En çok mavzer kullandım. 13. Fırkadaydım. Abdurrahman Efendi vardı, yüzbaşımız. 60 kişi gittik buradan Arıburnu'na. Bir ben geldim geriye. Arıburnu'nda çok harp yaptık gavurlarla. Kum Dere'de arkadaşlara "Kaldırmayın kafanızı" diyorum. Gavuru göreceklermiş, kaldırdılar kafalarını, yediler kurşunu, boyladılar Kum Dereyi.
40 gün çakmak çaldım Arıburnu'nda. Arıburnu'ndan İran tarafına giderken 400 mermi, mavzer, ikişer bomba, elbise verdiler, kıçlarımıza da çapa kürek taktılar, öylece yolladılar.
Konar: Arpa demeti gibi
Mustafa Konar, 1897 doğumlu, 83 yaşında, Bayramiç-Aşağışevik köyünden: 20 yaşında gittim askere. 7 yılda döndüm köyüme. Köydenken seferberlik ilan oldu. Kapalı kağıtlar geldi. Herkes çantasını kaptı gitti.
Çanakkale'ye gittim. Kabatepe taraflarından ateş sesleri geliyordu. Düşman Seddülbahir'e çıktı. Biz bir sabah karavanayı yemeden silah başı yaptık. Palamutluk'un içinden Kocadere'ye geldik.
Burada hiç yaralanmadım, yanı başımda ne kadar insan öldü. Hep gördüm, arkadaşımdılar. Bizim köyden 20'ye yakın insan gittik, 4-5 kişi ancak geldik. İstihkamların içi şehit dolardı. Arpa demeti gibi yayılır kalırlardı. Tüfeklere sormalı ne kadar düşman öldürdüğünü....
Demirel: Aynalı tüfekleri ben yapardım
Ali Demirel, 1885 doğumlu, 96 yaşında, Biga-Gündoğdu Bucağı'ndan: Köyden çıktım 8 senede geldim. Arıburnu cephesinde 27. alaydaydım. Arıburnu cephesinde 27. alayda o meşhur aynalı tüfekleri ben yapardım. Marangozdum.
Mevzilerimiz Arıburnu'nun üzerindeydi. Ben 27. Alay 2.Takım 1. Bölükte bulundum. Bizim bölük Kabatepete'ydi. Düşman çıktığı sabah 1. ve 3. Tabur Maydos'taydılar (Eceabat). Biz yalnızdık, arkadan 1. ve 3. taburu da yetiştiler.
Gavur bizim üzerimize çıktı. Bütün alayca hücum ettik düşmana. Bizim bölükte bütün subaylar vuruldu. Lapsekili Eyüp Sabri kaldı bölüğün başında. Başçavuştu. Düşman mevzileri bize çok yakındılar. Bomba atarlardı bizim mevzilere, soğan filan attılar. Sonra bizim mevzilerin önlerine teller gerdiler de düşmanın attığı bombalar bir daha mevzilerimize düşmedi. Tellere çarpıp geri düştü.
Düşman kaçarken tünel kazıp içine dinamit doldurmuş, patlatınca bizden bir bölük gitti. Hiç kimse kurtulamadı. Toprak minare gibi havaya çıktı.
Denk gelen şarapnel
Bir gün düşmandan, mevzilere yaptığımız bir aynalı tüfek ele geçirmiştik. Bizim mevzilerin yanında bir tünel vardı. O tünelin içinde düşmandan ele geçirdiğim tüfeğe baka baka bizim tüfeklere de ayna takmıştım.
Her mangaya bir tane aynalı tüfek dağıtılmıştı, benim yaptıklarımdan. Tüfeğin namlusuna önlü arkalı bir iki ayna koyardım. Siperden kafanı çıkarmadan aynalara bakıp düşmanı görürdün.
18 Mart'ta düşman zırhlılarını boğazı zorladıkları zaman ben Arıburnu'ndaydım. Boğazdan geçemeyince kafir, Morto Limanını, Seddülbahir'i zorladı. Oralardan sökemeyince, Arıburnu'na çıkarı.
Daha sonra Tuzla'ya çıkardı. Macaristan'dan getirdikleri kısa, ağır obüsler işe yaradı. Dik atıyor, olduğu gibi gemilerin üzerine düşüyordu o toplar. Biz istihkamlardan görüyorduk.
Gemiye mermi düşünce duman içinde kalıyordu ortalık. Gemideki gavurlar denize atıyorlardı. Gavur bizim üzerimize çıkınca biz de hücum etmiştik. O hücumda katırların yanına kadar gitmiştik. O sırada yan ateşine tuttu bizi kafir. Elimizdeki tüfeğin kundağı filan paralandı da, bir demiri kaldı elimde, o gün kalçalarımdan yaralandım. Şarapnel parçaları denk geldi bana. Hastaneye yattım. İyileşince Çanakkale Savaşı bitti, hadi bakalım Arabistan'a.
Yavaş: 16 yılda köyüme döndüm
Mehmet Yavaş, 1891 doğumlu, 89 yaşında, Çan-Güle Köyünden: 16 yılda geldim köyüme. Yetim Mehmet derler bana. Balkan'a, Rus'a gittim. Çanakkale'de çavuştum.
Seferberlik geldi. Kapalı kağıtlar açıldı. Çanakkale taburuna gittik biz de. Seddülbahir'de 6 ay siper kazdık.
Sabaha karşı bir vapur geldi Seddülbahir önüne. Demir attı. Ortalık aydınlanırken geminin etrafı fırdolayı kayık. Manga kolunda kayıklar bizim siperlere doğru geliyorlar. Uzaklık 1500'e gelince, tüfeklerin mesafesine girince, biz ateşe başladık.
Öğleye kadar kayık kırdık orada. Ne kayığı bitti, ne askeri bitti kafirin. Denizin üzeri hep gemiydi. Gavurun zırhlıları çoktu. İngiliz zırhlısından atılan mermiler üzerimizden geçip gemilerimize düşüyor.
Bize imdat gelmesin diye. Sonra Eşek Adalarına doğru gittiler. Bir ateş açtılar üzerimize 26. alayı toprağa gömüverdiler. 25 kişi bir sıçan yolu bulup çıktık. Bir de baktık Seddülbahir önündeyiz. Gökyüzünde bir mermi patlıyor... Lapır lapır, dolu gibi kurşun yağıyor üzerimize.
Bir binbaşı bizi orada bir derenin içine götürdü. Arkadaşlar "Vatan elden gidiyor, namus gidiyor, ırz gidiyor" diye konuştu. Binbaşı ile 26 kişi olmuştuk. Soğandere'de hücuma kalktık. Denizden gavurun makineli tüfek ateşi geliyordu. Biz de ateş ediyoruz. Gavur da askerini döve döve üzerimize yürütüyor. Kılıç ağam ağam veriyor.
Yatsı namazı vaktine kadar ateş yaptık. Sonra 25. alay imdadımıza yetişti. Soğandere'de belimden ve bacağımdan yaralandım. Kurşunla yaralandım. Belimde kurşun hala duruyor.
Ayve ayve üzüm yediler
Çanakkale içinde bir dolu sandık,/ Alayların içinde dört asker kaldık./ Çanakkale içinde bir top kestane,/ Kalan gazilere çalı gibi hastane./ Çalı dibinde doktor yaralarımı sardı,/ sipere geldim gene...
Her akşam Soğandere'ye asker gelir. Sabaha kadar erirdi. İngiliz söktürmedi. Baktı gavur bir kolayını bulamadı, çekti gitti.
Ben hiç, "Babam" diyeni duymadım. Herkes "Anacım" diye inliyordu.
Gavur kaçtıktan sonra, İngiliz bıraktığı çuvallardan Dereobalı Ali Çavuş, Hasan Onbaşı, 3 okka üzüm almışlar.
Yağmur yağıyor. Çantaları koyduk kıçımızın altına, portatif çadırları da koyduk karşımıza avve avve üzüm yedik.
Gavur kaçtıktan sonra bir kısmımız Mekke tarafına gitti. Bizim alayı Rus'a çevirdiler. Ruslarla, Ermenilerle harp ettik.
Şimşir: Çok harbe girdim, yaralanmadım, çok şükür
Ali Şimşir, 1892 doğumlu, 89 yaşında, Çan-Karakoca Köyünden: Önce Çanakkale sonra Rus cephelerinde savaştım. Tekirdağ'da 89 gün talim gördüm. Hemen cepheye girdim. Eceabat'ın arka tarafında Koca Anafarta'ya gittik. 5 ay bulundum mevzilerde, İngiliz'e karşı mevzilerdeydik. Çok harbe girdim, yaralanmadım, çok şükür.Piyade askeriydim. Bir zaman kamalı tüfek taşıdım, sonra mavzer verdiler.
Gece fedailer çıkardı bizden ve düşmandan. İstihkamlara bomba atarlardı. Bizim mangada Antalyalı Mustafa Çavuş vardı. Fedai olarak düşman mevzilerine çok bomba attığından, madalya ve beratı vardı. O madalya ve beratı varken, nereye "Nereye gitse Cuma namazı kılınır" derdi.
Çanakkale'den İngiliz kaçtıktan sonra Edirne'ye gittik. Az kaldık orada. Sonra geldik İstanbul'a İstanbul'dan Elazığ'ın Palu Kasabasına, Rus cephesi'ne gittik.
Bir kış bekledik, Ruslarla aramızda 800 metre vardı. Onlar yüksekte biz düzlükte. Yaza doğru Rus'un işi bozuldu, isyan çıktı. Elinde erzak, cephane, silah ne varsa hepsini Ermeni'ye bıraktı. Ermeni'ye bir tane mevzi tutturamadık. Ermeni nereye gitse de biz de arkasından gittik. Atladık İran toprağına Hoy kasabasını aldık. Dilman'a kaçtı, Dilman'ı Rumya'yı aldık, 9. tümeni yardılar, Ermeniler, kaçtılar.
Sultan Reşat ölünce, Vahdettin açıverdi boğazları, harp de bitti, hepsi bitti.
Aksoy: Basıyoruz kurşunu döşek gibi
Mustafa Aksoy: Çan-Halilağa Köyünden: Seddülbahir'de bulundum. Mevzilerdeydik. Beşli mavzerim vardı. Osmanlı mavzeri 4-5 ay durduk mevzilerde.
Düşman asker çıkardı, bize doğru geliyor. Düşman askeri talim terbiye görmemiş. Sıçrama filan bilmiyor. Öyle geliyorlar bize doğru. Bizde makineli tüfek var, basıyoruz kurşunu döşek gibi döşeniyorlar.
Bizim arkadaşlar tutuveriyorlar bunlar,"İngiliz bilmeden getirmiş bunları" d iye konuşuyor mevzide. Bilmiyoruz ki, onlarla muharebe yaptık, çarpıştık adam gibi.
Önce düşmanın gemileri denizden üzerimize ateş yağdırdılar. Attılar, attılar, baktılar bizim taraftan karşılık yok, zırhlıları ile biraz daha sokuldular karaya. Tekrar ateş yağdırdılar.
Bu gavur geçemez emme
Bizden bir kıpırtı yok. Daha da yaklaştılar tekrar ateşe başladılar. Bu defa bizim topçu ateşe başladı. Zırhlıların ateşi bizim topları susturdu. Geldi doğru bizim önümüze Seddülbahir önlerine asker çıkardı. Zırhlısı vapuru geldi oraya oturdu.
Ben, "Bu gavur geçemez emme, hadi hayırlısı" dedim, kendi kendime. Mayınlar denizin altında gömülü dışardan görünmüyor ama dışarıda deniz kıyısında adamları var, ellerinde fitilleri gavurun zırhlısı geçerken fitili ateşleyecek. Kaç yerde var böyle adamlar. Bekleyip duruyorlar.
Gavurun zırhlıları yürüdüler boğaza doğru. Biraz daha ilerleyince bizim topların mesafesine girdiler. Çimenlikte'kiler, Kirte'deki toplar ateş etmeye başladılar gavura. Çanakkale'deki koca toplar filan. Gavurun zırhlısının üzerine yukarıdan indiriverdiler. Biri de yaralandı. Hoop deviriverdiler beri. Bizde istihkamlardan görüyoruz bunları. Depinemedi gavurlar, geçemediler boğazı, geri döndüler.
Orada yaralandım, Seddülbahir'de hücuma kalkmıştık. Şerafettin Bey emir verdi. Bir konuşma yaptı önce mevzilerde. Besmele çekti baştan. Sonra "Analarınız sizi bu günler için doğurdu. Hadi bakalım! Ben sizin, siz benim arkamdan. Sakın geriye çekileyim demeyin, düşmandan korkup da. Öldüreceğiz düşmanı, denize dökeceğiz" dedi.
Yüzbaşımız Şerafettin Bey, İstanbullu idi. "Süngü tak, muharebe fişeğiyle doldur, kapat"emrini söyledi. Birer de bomba var hepimizde. "Hadi bakalım, oğlum, ateş..."diye bağırdı.
"Mevzide vuruldum"
Gavur da askerleri çıkarıyoruz deniz kıyısından, iki yere iskele etmiş. Boyuna askerleri boşaltıyor. "Şiddetli ateş 3" diye bağırdı yüzbaşımız. Mevzilerdeyiz. At bakalım, at bakalım gavur bizi görüyor. Biz onları görüyoruz mevzilerden. Biz hep ateş ediyoruz. Gavur Zığındere tarafından çevirmiş. Yüzbaşı "Düşman bize ateş yapacak, geri çekilelim esir olacağız yoksa" dedi.
Ben o sırada mevzide vuruldum, bacaklarım tutmuyor. Kurşun gelmiş iki ayağıma da. Dizlerimin bir karış altından. Sol kulağımın dibinden de bir kurşun geçti. Kafama bir de parça denk geldi.
Şarapnel gibi bir şey. Bir çok arkadaş şehit oldu gözlerimin önünde. Yaralananlar oldular. Yaralandık geri çekiliyoruz. Anaca-babaca günü. Kanlıdere'nin içine indik. Katırları atları derenin içine indirmişler.
Onlar da titreşip duruyorlar. Sıhhiye filan yok. Bacaklarım da soğudu kaldı. Yavaş yavaş hayvanların bacakları arasından yukarı doğru Kirte'ye çıktık. Kirte'de kaldım. Daha sonra takviye birlikleri beni geriye Maydos'a sonra da Biga'da hastaneye sevk ettiler.
Kaçmaz: 10 senede geldim köyüme
Osman Kaçmaz, 1891 doğumlu, Çan-Çomaklı köyünden: Balkan Harbine gittim. Çanakkale'de İngiliz'le çarpıştım. Bağdat'a bile gittim. 10 senede geldim köyüme.
Seferberlikte Çanakkale'ye gittim. Gavur zırhlıları top ateşiyle Kumkale'yi dövdüler önce. Biz de Kumkale'deyiz. Havada soğuk. Zemheri çıktı mı ne? Yağmur öyle yağıyor ki, istikamın içi su dolu, boğulacağız. Az miktarda asker çıkardı kafir Kumkale'ye, 2. takım, 80 kişi kadar.
Biz ikinci alay kadar varız. Palaska, portatif kürek, tüfekle yasladık kafirin askerini. Karıştı ortalık, bir kısmı öldü çekildi geri. Denize kaçanlar kayıklara çabalıyorlardı. Bizim yüzbaşının adı Abdülkadir Beydi. Sonra karşıya geçirdiler bizi. Zığındere, Kibartepe, Anafarta ve Kemikliburun'a gittim. Buralarda savaşlara katıldım.
Zığındere'de tüfeğin ucunu çıkarırdık mevziden, düşman hemen ateşe başlardı. Gün inerken hücuma geçtik, yatsıya kadar sürdü hücum. 7-8 kişi kalmıştık. Akşam hücumdan sonra 4 defa çavuşluk geldi bana. Fedai çıkardım ben hep. Kasığımdan yara aldım savaşta. Çanakkale cephesinde 2 sene kaldım. Sonra bizi ayırdılar, Arabistan'a gönderdiler.
Mevzilerde askerler bir araya gelince herkes anasının pişirdiği yemeklerden bahsederdi."Anam dolma yapardı","Anam kuskus pişirince yanında hoşaf yapardı" gibi laflar konuşulurdu. Açlık var da ondan tabi.
Koç: Ben de vurulurum burada
Halil Koç: 1893 doğumlu, Çanakkale-Haliloğlu Köyünden: Balkan'ı gördüm. Arıburnu'nu, Muş cephesinde Rus'u Halep taraflarını da gördüm.
Önce Eceabat'taydık. Kabatepe'ye keşif koluna gittik. Kabatepe'ye önce İngiliz gemileri geldiler. Şamandıra bıraktılar. Bizimkiler kayalıklara şamandıraları topladılar.
Bir hafta sonra İngilizler geldiler. Ben nöbet yerinde idim. Sabaha karşıydı. İmroz'un her yanı ateşler içinde kaldı. Haber verdim nöbet onbaşısına, çavuşlar, subaylar hepsi geldiler.
İngilizler asker çıkarmaya başladılar, şamandıraları bıraktıkları yerlere. Mavnalara dolduruyorlar askerleri, karaya çıkarıyorlar. Harp gemileri de denizde. Arıburnu taraflarına çıkıyorlar. Bizim 4. bölük Arıburnu'nda idi Çiğnemiş gavur onları. Biz Kabatepe'deyiz bakıyoruz.
Ortalık hasır gibi insan ölüsü
Bizim toplarımız vardı yanımızda 4 tane top. Toplar ateş ediyordu. Mavnaları karaya çıkarken ortadan bölünüverirken gördüm. Dik yarlar vardı. 2-3 gün durduk orada. Aldılar bizi de. Saat dokuzdu hücum yaptırdılar Kanlısırt'ta.
Kanlısırt'a bir de varmıştık ki, ortalık hasır gibi insan ölüsü.
Onların arasından sürünerek aştık öteki yüze. Gavurun süngüleri görünüyor istihkamlarda. Orada ateş ederken yanındaki bütün arkadaşlar şehit oldular. Bir ben kaldım. "Ben de vurulurum burada"diye düşündüm hep. Kafamı kaldırmışım biraz herhalde. Kafama küt diye taş gibi bir şey vurdu şarapnel parçası imiş. Demetoga'da hastanede 1 ay kaldım.
Tekrar geldik Arıburnu'na, giriverdik cepheye. 8 ay kaldık, 8 ay istihkamlarda durduk. İngilizler tünel kazdılar, lağım ateşlediler. Dünyanın toprağını üstümüze kaldırdılar.
Hiçbir şey olamadı bana. Çok hücum yaptık. İstikamdan çıkıyorlar dışarı. Hadi bakalım hücum.... hücum... Süngü hücumu, süngüleri takıyoruz gavur öldürüyor seni. Nereye, gideceksin? Enver Paşa, hücum yaptırıyor zorla.
Enver Paşa'yı gördüm oralara gelmişti, Harbiye nazırıydı. Ben piyade idim. 27. alay 2 tabur 2.bölük 2. takım 9. mangadaydım. Elimde Alman mavzeri vardı.
Düşman "mınır mınır" konuşuyor
Bir gece keşif kolunu gönderdiler bizi iki kişi. Gebeçınar Köyü'nde Mehmet Dayı vardı yanımda. Zifiri karanlık bir gece. Vardık gavurun üstüne... Dinledik düşman "Mınır, mınır" konuşuyor. Geri dönerken bir gavur ölüsünün üstüne bastık. Matrası tangur tangun etti, gürültü oldu.
Düşman siperlerinden başladılar ateş açmaya. Kaçamadık. Birer top mermisi çukuru bulup sindik içerisine. 4 saat sonra ateş yatıştı da çekilebildik dışarıya. 27. alayın mevzilerini bulamadık.
72. alayın mevzilerine düşmüşüz. O gece sabaha karşı kaçmış gitmiş.
Daha sonra bizi Kırklareli'ne oradan Diyarbakır'a oradan Muş'a Rus'a karşı götürdüler.
Balkan: Sigara paketi atarlardı istihkamlardan
Ali Balkan, 1891 doğumlu, Yenice-Hıdırlar Köyünden:Balkan, Çanakkale, Rus cephelerinde 7 yıl askerliğim var. Balkan yenilgisinde biz Ayastafonuz'a kadar çekildik, sonradan Bulgar çekilmeye başlardı. Biz de peşinden gidiyoruz. Edirne'ye kadar kovaladık Bulgar'ı. Biz Edirne'de kaldık, gitmedik arkasından.
Ertesi sene Çanakkale harbi açıldı. Enver Paşa derlerdi, Harbiye Nazırı o geçti başa.
Çanakkale'ye geldik. Seddülbahir'e. Baktık düşman çıkıyor Seddülbahir'den, başımıza bir mülazım var. Arnavut ama çok cesur. Bizimle beraber ateş ediyor. Avaya yatırdı bizi, "ateş edin" dedi.
Gavur indiriyor sandalları, çıkaracak askerini. Veriverdik, veriverdik ateşi, çıkamadı kafir. Oradan kıvrıldı dış denize. Vapurları salıverdi kıyıya. İskele yapmışlar...
Üç yerden çıkmış. Bizim bir parçamızı esir aldı. Seddülbahir ile Kirte arasında... Harp hep burada oldu. Hafif yaralılar geriye gitti. 63 milyonduk, Çanakkale'de kırıldık, 17 milyona düştük. Ölümün hesabımı var su gibi... 17 milyona idik ama gene de geçirmedik kafiri.
Kardeşim Emin Arıburnu'nda
Kardeşim Emin, Arıburnu'nda şehit kaldı. Düşman çıkmadan gidip gördüm. Parada verdim. Seddülbahir'de bir defasında 40 kadar gavur öldürdük. Yahya Çavuş vardı, Manisalı Yahya Çavuş, şehit oldu burada.
İstihkamlarımız çok yakındı. Sigara paketi atarlardı bizim istihkamlarımıza. İnsan ne kadar atar sigara paketini? O kadar işte. Yavaştı sigarası kafirin. Dumanı tüterdi bir. İçecek tütün değildi.
Hiç cesurluk yoktu onlarda. Alırdık istihkamlarını bazı da. Kaçarlardı sıçan yollarına. Kimisi tüfeğini filan atıverirdi. Gece giderdik gavurun istihkamına, tüfekleri ucunu çıkarır da arada sırada tetiği asılı asılıverirlerdi.
Onların kurşunu havaya gider. Hiç korkma kurşunundan. Yasılı yasılıvererek giderdik istihkamlarına. İstikamın başına varınca "Allah Allah" diye bağırıverdik mi, gavur kaçardı.
Gavur bir gecede kaçmış. Nerede göreceksin. Sabah kalktık, bir tane gavur yok. Nasıl kaçmış bir gecenin içinde bunca gavur?
Ne kadanalar (at) varmış, -yüksek- öyle kadana köyde yok. Kadanaları öldürmüşler. Yiyecek içeceklere bir şey yapmamışlar. Dünyada ne kadar et varsa hepsi kutusu içinde hazır. Hemen yiyiver. Dolu dağlar gibi. Muayene yaptırdılar, zehir mehir atmamış. Hep et, hep et, hep et... Bizde koca bakla, nohut, haftada bir pirinç pilavı verirlerdi. Başka bir şey yok.
Denizin kıyılarına neler yapmış. Doldurmuş onlara yiyeceği, içeceği. Asmalar dikmiş, ulan hınzır gavur; memleketin mi senin burası? Asmalar dikersin. Burada duracağım sanmak var... 9 ay 10 gün sonra uğurladık düşmanı Çanakkale'den. (NM)