Türkiye'deki nüfus ve işsizlik oranı nedeniyle bu kararın alınabileceğini söyleyen Çelik, AB kuruluş şartlarına birliğin serbest dolaşımı sağlamak zorunda olduğunu, Avrupa ülkelerinin işgücü ihtiyacını karşılama amacının da buna uyduğunu belirtti.
AB'ye uyum sürecinde sendikal ve sosyal hakların Katılım Ortaklığı belgeleri ve ilerleme raporlarında yer almasına karşın yerine getirilmediğini söyleyen Çelik, müzakere süresince bu yönde ilerlemeler olabileceğini savundu.
"Grevli, toplu sözleşmeli sendika hakkı hala yok"
Çelik, Türkiye'nin AB ile müzakerelere başlaması halinde, çalışma yaşamı ve sosyal haklar konusunda ne gibi düzenlemeler yapılması gerektiğini bianet'e şöyle özetledi:
* Avrupa Konseyinin kabul ettiği Avrupa Sosyal Şartı' nda sendikal haklara ilişkin maddeler vardır. Türkiye'nin AB'ye uyumu sürecinde yasal düzeyde, uygulamaya yansıması tartışılsa da, bir çok düzenleme yapıldı. Sosyal haklar açısından ise, 1999 Aralığında açıklanan Katılım Ortaklığı Belgesinde dile getirdikleri konusunda adım atmadı.
* Müktesebat çerçevesinde sosyal politika ve istihdam başlığı içerisinde AB konseyinin yönerge ve antlaşmalarına uyum denetleniyor; işçi sağlığı, işyerinin teknik koşulları gibi...
* Ancak sosyal haklara bakarsak, Kamu Görevlileri Sendikaları Yasası, grevli toplu sözleşmeli sendika hakkını içermeyen şekilde kabul edildi. Tek olumlu nokta bu süreçte serbest bölgelerdeki grev yasağının kalmasıdır.
Türkiye'nin eksikleri
* AB'nin sosyal haklar konusunda Türkiye'de dikkat çektiği sorunlar; grev hakkının sınırlandırılması, sendikaların kendi iş kollarında toplu sözleşme yetkisi olabilmesi için o işkolundaki işçilerin yüzde 10'u kadar üyesi bulunması, Ekonomik ve Sosyal Konsey' in hükümetin hegemonyasında olması, Türkiye'nin Avrupa Sosyal Şartını grev ve toplu sözleşme hakkını içeren maddelerine çekince koyarak onaylanması olarak sayılabilir.
* Bu eksikliklerin müzakere sürecinin başlamasını etkileyeceğini düşünmüyorum. Ancak bu konular bu süreçte tartışılacak ve değişiklikler yapılacaktır. Bunun için ise konunun muhataplarının, yani emek örgütlerinin talepleri konusunda hükümete daha yoğun baskı yapması önemli.
* 80'lerden bu yana Avrupa'da yeni liberalizme bağlı olarak sosyal harcamaları geriletmeye yönelik girişimler işçi hareketi ve seçmenin karşı çıkışı sayesinde engellenebildi. Türkiye'de de, sermaye çevrelerinin tercihleri sayesinde iş yasası çıkarıldı. Esnek çalışma gibi düzenlemeler hükümetin tercihi olarak yasaya girdi. AB ve ILO normlarındaki iş güvencesi ise, kağıt üzerinde kaldı. İşe iadenin yaptırım gücü olmaması, işverenlerin 4, 6 ya da 8 aylık maaşa denk gelen tazminatla çalışanları işten çıkarabilmesi, yasa hükümlerinin en az 30 kişi çalıştıran işyerlerini kapsaması gibi...
* AB yeni liberal politikalar ve malların serbest dolaşımı üzerine kurulmuş bir birlik. Ancak Avrupa ülkelerinde emekçilerin başka bir Avrupa talepleri de var. AB tamamlanmış bir proje değil. Türkiye açısından bu süreçte, demokratik ve sendikal hakların ilerletilmesi, başka bir Avrupa projesinin hayata geçmesi için önemli olabilir. (ÖG/BB)
Konuyla ilgili yazılar:
Aziz Çelik / AB Sürecinin En Uyumsuz Alanı Sosyal Haklar
Birikim, Sayı 184-185, Ağustos-Eylül 2004.