İstihdam verileri
"Ekonomide yaşanan hızlı büyümenin etkisi istihdama da yansıyor. İşsizlik oranı 2004 yılının ikinci çeyreğinde geçen yılın aynı dönemindeki yüzde 10'luk seviyesinden yüzde 9.3'e geriledi. Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan 2004, 2. çeyrek Hane-halkı İşgücü Anketi verilerine göre, toplam istihdam 22 milyon 188 bin, işsiz sayısı ise 2 milyon 269 bin kişi olarak belirlendi..
Bu rakamlarla birlikte 2003'ün üçüncü çeyreğinden bu yana artan işsizlik oranı ikinci çeyrekte düşüşe geçti. Devlet Bakanı Ali Babacan, ekonomideki iyileşmenin işsizlik oranında da görüldüğünü kaydetti. İstihdamla ilgili olumlu sonuçların beklendiğini söyleyen Babacan, büyüme oranının işsizlikteki düşüşü de başlattığını ifade etti."
Yanılgı nerede?
Yüzde 14 büyümeye karşılık yüzde 2 istihdam artışı. Esas gerçek budur.
Analizi, bir çeyrek öncesi ile yapınca, yüzde 7'ye varmış büyüme hızının görece istihdam artışı getirmesinde şaşılacak birşey yok. Nitekim, büyümeye bakınca birinci çeyrekten ikinci çeyreğe yüzde 7 büyüme artışı, yüzde 10 dolayında da istihdam artışı görüyoruz. Ama bir çeyrekle, üç ayla sınırlı bir analiz doğru ve yeterli mi? Analizi, bir çeyrekle sınırlı tutmayıp bir yıla yaysak acaba ne görüyoruz? Yanıtlayalım.
2003 ikinci çeyreğinden 2004 ikinci çeyreğine büyüme hızı bir yılda yüzde 14.4. Buna karşılık aynı dönemde istihdam 21 bin 677'den, 22 bin 188 kişiye çıkmış, yani ancak yüzde 2.3 artmış. Yüzde 14 büyümeye karşılık yüzde 2 istihdam artışı. Esas gerçek budur.
Durum, önceki iki yılda da farklı değildir. Yine, Haziran ayları itibariyle 12 aylık döneme bakınca 2002 Haziran - 2003 Haziran arasında büyümenin yüzde 3.6'da kalmasına karşılık istihdamın yüzde 4'e yaklaştığını görüyoruz.
Yüksek büyüme gerçekleştirilen 2002 yılında ise çok farklı bir durum var. O da şu: Yine Haziran'dan Haziran'a bakıldığında 2002'de yüzde 10.4'ü bulan büyümeye karşılık istihdamın yüzde l.2 azaldığını görüyoruz.
Bu veriler ışığında, Bakan Babacan'ın büyüme sürecinin işsizlikte düşüşü başlattığı savının ise geleceğe dönük fazla bir kıymeti olmadığını düşünüyoruz. Çünkü, birçok analistin de teslim ettiği gibi, bu büyüme tarzı kendi başına istihdam sever bir büyüme tarzı değildir ve de sürdürülebilir bir niteliğe sahip değildir.
Sıcak para girişine dayalı ve çoğunlukla iç pazara dönük bu büyüme modeli, 1990-2003 döneminde yıllık ortalama yüzde 3.5 büyümeye karşılık istihdamda yüzde 1.5 artış getirebildi. Yüzde 3,5 ile yüzde 1,5'un farkı olan yüzde 2, yeni istihdam yaratmak için geçilmesi gereken asgari büyüme eşiğidir. Türkiye, aynı istihdamla yüzde 2 büyümeyi gerçekleştirmekte, ancak sonrasında, yani yüzde 2 büyümeyi geçtikten sonra istihdam yaratabilmektedir. Oysa bu eşik gelişmiş Batı ülkelerinde yüzde 1 - 1.5 aralığındadır.
Yüzde 6 büyüme ihtiyacı
İstihdam artışı, yüzde 2 büyüme eşiğinin ardından gerçekleşiyorsa, örneğin Türkiye önümüzdeki yıllarda ortalama yüzde 6 büyümeyi yakalayabilirse, istihdamda yıllık ortalama yüzde 4 artış sağlayacak demektir.
Oysa, Türkiye'nin sıcak para girişine bağımlı bu büyüme modeli, istikrarlı ve sürdürülebilir bir büyümeyi hiç mi hiç vaat etmemekte, bu büyüme, dış borç stokunu artırarak istikrarsızlık üretmekte ve gelecekle ilgili küçülme belirtileri ile istikrarsızlık sinyalleri göndermektedir. (MS/YS)