Aslında, dünyadaki veya belirli bir bölgedeki en büyük güç gerçekten böyle çatışmalardan galip çıkar. Bunlara "en büyük askeri güç" dememiz de buradan gelmektedir Fakat kazanmak iki devletten birinin askeri gücünün diğerine göre gerçekten ezici olduğu bir duruma bağlıdır. Eğer yeterince ezici olmazsa, askeri güç kullanımına başvurmak fena halde geri tepebilir. Bu beş nedenden kaynaklanmaktadır.
1) Eğer daha zayıf olan güç, ilerlemeyi yavaşlatmak için veya dahası diğerinin bataklığa saplanması için gücünü yeterli düzeye çıkarmaya başlamışsa, askeri güç kullanımına başvurmanın ilk sonucu olarak en büyük askeri gücün üstün varsayılan gücünün sınırları meydana çıkar. Aslında dünyanın böyle bir durumdan çıkardığı ders, en büyük askeri gücün aslında çoğu kişinin tahmin ettiğinden daha zayıf olduğudur. Diğer ülkeler bu gücün ezici olmadığını görünce bundan politik sonuçlar çıkartırlar.
2) Uzamış savaş, her zaman ve kuşkusuz tehlikeli savaştır. En büyük askeri güç ahlaki olarak saldırgan görünen hareketlerde bulunmaya başlar. Savaş gerçekten kısa sürmüşse böyle saldırganlıklar çabuk unutulur fakat savaş sürüncemeye girerse bu saldırganlık sadece bu iki ülkede değil, dünyanın geri kalanında da daha kapsamlı olarak anlaşılmaya başlar. En büyük askeri güç önceden iddia ettiği ve dünya kamuoyunda güvenilirliğini sağlayan ahlaki avantajlarını kaybetmeye başlar. Yavaşça fakat mutlaka, en büyük askeri güce az ya da çok yakın duran ülkeler, ona mesafe almaya ve hatta bazen politik ve ahlaki kızgınlıklarını ifade etmeye başlarlar.
3) Başlangıçta, en büyük askeri gücün kamuoyunun çok büyük bir çoğunluğu hükümetin kararına destek verir. Bu destek, vatansever bir heves ve hükümete verilen büyük bir ahlaki onay halini alır. Fakat içerden gelen böyle bir kabul, savaşın sadece kendi fikirleri olmadığı ve çabuk ve dahası göreli acısız şekilde kazanılacağı inancına dayanmaktadır.
Savaş çıkmaza girmeye başladığında ise en büyük askeri gücün nüfusunda hükümetten desteğini çekmeye başlayan iki grup vardır. Bunlardan biri, hükümetin yeterince çalışmadığını ve yetersiz kaldığını düşünenlerdir. Bunlar askeri saldırının daha da artırılmasını talep ederler. Bu, bir sebepten imkansızlaşmaya başlarsa bu grup, savaştan bütünüyle geri çekilinmesi gerektiği sonucunu çıkartır. İkinci grup ise, savaşla ilgili ahlaki şüphelere düşmeye ve hükümet yetersiz olduğundan değil, durum ahlaki olarak yanlış olduğundan geri çekilinmesi için ısrar etmeye başlayanlardır. Bu eleştirileri yönelten iki grup birbirine zıt şeyler söyler ve birbirleriyle büyük bir çatışma içindedir, fakat bu iki hoşnutsuzluk hali, politikanın değiştirilmesine dair hükümete yapılan ciddi iç baskıya katkı sağlar.
Savaşta gerçekten bir batağa saplanılmasıyla en güçlü askeri gücün hükümeti bir "kaybet-kaybet" durumuyla karşı karşıya kalır. Geri çekilirse kaybeder. Geri çekilmezse yine kaybeder. Sonuç, ilk başta bir ("sabretmek" dedikleri) felç hali ve ardından utançtır. Eğer utanç duygusu yeterince büyükse "en güçlü askeri güç" olduğu düşünülen ülke içinde korkunç gerilimlere yol açar.
4) Bu durum ne kadar uzun sürerse hem (en büyük askeri gücün) insan hayatı açısından hem de ekonomik olarak pahalıya patlar. Pahalıya patladıkça hükümet iç desteği daha da yitirir. Savaş açılan ülke fiziksel olarak kesinlikle ve çoğu kez, korkunç derecede zarar görür, fakat en büyük askeri güce gelen zarar da, alt yapı tahribatı şeklinde olmasa da, büyük olur.
5) Tüm bunların -askeri gücün tahmin edilenden daha az olduğunun ispatı, ahlaki avantajın kaybı, iç desteğin artarak çekilmesi, en büyük askeri gücün karşılaştığı artan maliyet- sonucu, en büyük askeri gücün dünya-sistemdeki genel politik konumundaki ani ve hızlı düşüştür.
Bu beş nedenden çıkartılabilecek sonuç şudur ki, en büyük askeri güç, böyle negatif sonuçlarla karşılaşmadan önce, askeri avantajının ezici olduğuna gerçekten emin olsa iyi eder. (IW/TK)
* Wallerstein'in yazısını Açalya Temel Türkçeleştirdi.