Kadın kazanımları kadınların kendi eseri
Türkiye'nin adaylık sürecinin başlamasıyla birlikte Kopenhag kriterleri doğrultusunda gerçekleştirilen yasal düzenlemelerin kadın haklarının ilerlemesi adına katkı sağladığını kabul etseler de kadın örgütü temsilcileri ve araştırmacılar, kadınların kazanımlarının doğruca AB'ye bağlanmasına karşı çıkıyorlar.
Örneğin feminist tarih araştırmacısı, yazar Yaprak Zihnioğlu, AB'ye girmekle kadın-erkek ilişkilerini belirleyen bugünkü cinsiyetçi sistemde çok büyük bir değişiklik olmayacağını söylüyor.
Zihnioğlu: AB'ye girmek cinsiyetçiliği sona erdirmeyecek
Zihnioğlu, "AB Türkiye'nin önüne koyduğu ideallerle, kadın haklarından çok insan haklarını koruyor. Bu ideallerin konuşulur olması çok iyi. Ama AB'nin bunları savunduğunu düşünmüyorum. AB ülkelerinde sistem kapitalist bir sistem. AB eski kapitalist dünyadan yeni küreselleşmeye geçişe ayak uydurmaya çalışan bir birlik," diyor.
Yaprak Zihnioğlu AB'nin, 1989'dan bu yana yeni dünya düzenine geçişte Avrupalı, ileri altı yedi kapitalist ülkenin kendilerini güvence altına almak, yeni düzenden daha iyi pay kapmak üzere oluşturdukları yarı-siyasal birliktelik olduğunu hatırlatıyor.
AB "geçici"
AB'nin "bir ideal" olarak toplumda yaygınlaştırılıp, istenir, özlenir hale gelmesinin ise son 10 yılın sorunu olduğuna işaret ediyor.Ancak ona göre "AB'nin bu geçiş döneminde kendini dondurmak üzere konumlandırdığı için bir vizyonu yok."
"Örneğin Irak savaşında bir AB tutumu görmedik," diyor Zihnioğlu. "Bir kez daha hemen "ulusal" sınırlarına çekiliverdiler. Savaşa katılıp katılmama konusuyla günahı ve vebali ile "ulusal" çapta başa çıkmaya çalışıyorlar.
"AB'nin düşünürleri, onun bu siyasi açığını 'insan hakları ve demokrasi' başlığı altında toplayabileceğim gevşek, muğlak bir siyasal tavır alma misyonunu öne çıkararak kapama çabasındalar. AB'nin bu konumlama çabası da tıpkı AB'nin kendisi gibi 'geçici' görünüyor."
Yaprak Zihnioğlu'na göre, sermayenin yeni yapılanması -küreselleşmesi- "tuhaf bir biçimde ulusallığın da içini boşaltıyor" ve bir simgeler sistemine dönüştürüyor. Ulusal simgeleri yeniden var ediyor, kurguluyor.
Küreselleşme kadın emeğinin sömürüsü üstünde yükseliyor
AB'yi yeni dünya düzeni bağlamından Türkiye düzlemine taşımasını, kadınlar açısından ele almasını istediğimiz Zihnioğlu, "Türkiye'deki kadın haklarına ilişkin kazanımların, kadınların mücadeleleri sonucunda gelinmiş bir nokta olduğunu vurgulayarak bianet'e"'İnsan hakları daha gündemde olan bir konu," diyor. "Bir miktar bizi etkilemesi mümkün. İnsan ve kadın haklarının geliştirilmesi, yaygınlaştırılmasında küçük bir açılım olabilir."
Ancak Zihnioğlu, AB'ye girmenin cinsiyetçi sistemde çok büyük bir değişiklik getirmeyeceği kanısında. "Avrupa'daki cinsiyetçilik ortadan kalkmış değil ki" diyor.
"Cinsiyetçilik her alanda her durumda devam eder. Örneğin AB üyesi Fransa da dayakla öldürülen kadınların sayısı çok yüksek. Cinsiyetçiliğin azalacağı ancak bir varsayım olarak kalabilir."
Zihnioğlu "sermayenin, küreselleşme eğiliminin 'uysal emek' tanımladığı kadınları sömürüsünün başlıca hedefi olarak belirlediğine" dikkat çekiyor.
"Kadın emeği hem ucuz, hem de daha düşük maliyetli. Kadın hamile kaldığında, hemen işten çıkarılabiliyor. AB'ye katılınca yarım zamanlı, sendikayla bütünleşmemiş, değişken kadın emeğinin sömürüsünde çok büyük bir değişiklik olmayacak. Aksine dünya çapında küresel sermayenin egemenliği kadın emeğinin sömürüsü üzerine kurulacak. Çok dikkatli olmalıyız."
Zihnioğlu, AB'nin "emperyalizm olup olmadığı tartışması"nın çıkmaza girmesinin, "klasik emperyalizm tahlilleri"ne dayanarak düşünülmesi, ya da "ülkemizde böyle düşünenlerin çoğunluk olması"ndan ve "eski dünyadaki siyasal düzenin gelişme/değişme mecralarını, kavrayamamaktan" doğduğuna işaret ediyor.
KADER'den Üstün: "Siyasi kriterleri araç olarak değerlendirdik"
KADER (Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği) Ankara Şube Başkanı İlknur Üstün, ise AB'yle ilişkileri iki yönlü değerlendiriyor:
"AB'yle ilişkimiz bugünle başlamıyor. Geçmişi olan bir ilişki. İki yönlü görüyorum. AB sürecinin kendisine müdahil olmak. Müdahillikten kastım, eşitlik müktesebatına, kadın erkek eşitliğinin ciddi bir biçimde girebilmesi ve kadına yönelik ayrımcılığa ilişkin düzenlemelerin gerçekleşmesi. Bu bir ayağı"
Üstün'e göre "ikinci ayak" AB siyasi kriterleri.
"Bu siyasi kriterler, kendi çerçevesinde, Türkiye'ye yönelik olarak kadın erkek eşitliğini öncelikli kılıyor. Biz kadınlar Türkiye'de bunu araç haline getirebildik. Bu rüzgarı arkamıza alarak pazarlık gücü yaratabildik."
Üstün, kadın hakları konusundaki kazanımların AB'yle ilişkilendirilmemesi gerektiği konusunda Zihnioğlu'yla aynı düşünceyi paylaşıyor:
"Bu kazanımlar AB sayesinde oldu demek istemiyorum. Bu kadın hareketinin başarısıdır. Bunu uluslararası anlaşmaları ve uluslararası gelişmeleri de yanımıza alarak gerçekleştirmeye çalıştık"
KADER'in 17 Ekim 2004'den bu yana AB'de etkin lobi faaliyetleri yapan Kadın örgütleri Lobisi'ne üye olduğuna dikkat çeken Üstün, bianet'e yaptığı değerlendirmede şunları söylüyor:
"Türkiye'deki kadınlarla ilgili eskiden rapor gönderirdik, şimdi AP genel kurulunda konuşarak, lobi yaparak AP 'nin Türkiye'ye ilişkin kadın raporunu etkiledik. Türkiye'deki kadınların sesini yansıttık o rapora ciddi müdahale de bulunduk."
Ancak Üstün de, Zihnioğlu gibi "sermayenin serbest dolaşımının kadının insan haklarına olumsuz etkisinin, her durumda da olası" olduğunu düşünüyor.
Kadına yönelik ayrımcılık her yerde
"Biz hangi rüzgardan olumsuz etkilenmedik ki. Muhafazakarlar da gelse demokratlarda gelse ilk kadınlar etkileniyor, ekonomik krizler ilk kadınları vuruyor. Eğer kendi bulunduğunuz yerden bakıp bunu dönüştürme çabasına girmezseniz, kadına yönelik ayrımcılık her yerde kendisini ciddi bir biçimde gösteriyor.
"Ekonomik krizlerde önce kadınlar yoksullaşıyor, işsiz kalıyor. Savaştan da kadınlar yoğun olarak etkileniyor.Ayrımcılık sürdüğü sürece her türlü ayrımcılıktan kadınlar olumsuz etkileniyor.
Pervizat: Gelişme olacak ama...
Feminist Araştırmacı Dr. Leyla Pervizat, AB üyelik görüşmeleri sırasında Türkiye'nin en çok kadın hakları konusunda zorlanacağını söylüyor. AB konusunun hem çok derin hem çok kapsamlı ve pek çok boyutu olduğuna işaret ediyor:
"Bizim zaten sivil toplum olarak/feministler olarak yapmak istediklerimiz sığınma evleri, kota kızların okula gönderilmesi gibi pek alanda gelişme olacak.
"Süreç bunları destekleyecek ancak AB'nin kendi yapısı itibarıyla kültürel düzlemde getireceği çok da olumlu olmayan değişiklikler, toplumun yapısını etkileyecek.
"Bunu İspanya ve Yunanistan'da açıkça gördük. Ancak Türkiye herhangi bir ülke değil, olmayacak da. AB müktesebatının benimsenmesinden sonra bile" diyor.(AD/EK)