Aslında Bölge'de uzun yıllardır devletin ve bazı "hayırsever" örgütlerin "aile planlaması", "nüfus planlaması" kampanyaları pek de başarılı sonuçlar vermedi. Üstelik kampanyaya katılan kadınlara çeşitli ödüller verilmesine rağmen... Son olarak Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin kız öğrencilere verdiği burs karşılığı, annelerinden bir daha çocuk doğurmayacağına dair yazılı belge alması da tepkiyle karşılanmıştı. Kimi kadın "Devlet içimize dinleme cihazı takıyor," diye spirali reddediyor, kimi kadın Allah'ın işine müdahale etmek istemiyordu! Ancak en yaygın karşı çıkışlardan biri de, "Bölgede bir mücadele sürüyor ve mücadeleye yeni çocuklar gerekiyor" biçimindeydi. Muhalifler ise, örneğin, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin kampanyası gibi kampanyaları haklı olarak eleştiriyor ama kadınların doğum kontrolüyle ilgili ne yapılması gerektiği konusunda sessiz kalıyordu.
Şimdi muhalifler eliyle kadınlara doğum kontrolü uygulanıyor. Diyarbakır Belediyesi'ne bağlı çalışan kadın merkezinin bence yaptığı en çarpıcı çalışma, doğum kontrolü çalışması. Başvuran kadınlara ödül filan verilmiyor. Merkezin koordinatörlüğünü gönüllü olarak üstlenen Handan Coşkun, "Fazla çocuk doğurmanın kadın bedeni üzerindeki etkilerini, kadınların sosyal yaşamını nasıl etkilediğini anlatıyoruz. Sonra doğum kontrolü konusunda bilgilendiriyor, doğum kontrol yöntemleriyle ilgili seçenekleri sunuyoruz. Kadın, gönüllü olarak doğum kontrolü istiyor," diyor.
Kadınların bu merkeze ilgilerini de belediyeye ve mücadele içindeki kadınlara güvenle açıklıyor.
Kadınlar da kazandı!
Her toplumsal mücadelenin, o mücadele çevresindeki kadınları harekete geçirdiği çok açık. Fransız Devrimi, İkinci Dünya Savaşı, 68 olayları, Zonguldak işçi direnişinde kadınlar hareketin içinde ve önündeydiler. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra evlerine döndüler, 68'in bağrından ise feminizm doğdu.
Bölge'ye gelince... Süren çatışma, hareketlilik ve mücadele kadınları da içine çekti. Geçen on beş yılın ardından, şimdi kadınlar, artık, kendileri için de bir şeyler yapmak istiyorlar. Belediyenin kadın merkezi DİKASUM da, bağımsız kadın merkezi KA-MER de, kadınların kendilerini keşfetmeye başladıklarını, kendileriyle ilgili bir şeyler istediklerini söylüyorlar. Bu durum, hem bu merkezlerde çalışan gönüllü kadınlar için, hem bu merkezlere başvuran kadınlar için geçerli. Bölgede muhalif politik örgütlenmenin gücüne rağmen, kadınlar bağımsız bir çalışma yapmanın peşindeler. Örneğin, KA-MER'in kuruluş öyküsünü okuduğunuzda fark edeceksiniz. Partide, sendikada, dernekte çalışan kadınlar, bir gün kadın olarak yaşadıklarını fark ediyorlar ve bağımsız kadın örgütlenmesine soyunuyorlar. DİKASUM'da ise belediyeye sadece bilgi veriliyor. Merkezin çalışmalarında merkezdeki kadınlar söz sahibi.
Bu merkezlere başvuran kadınlar da yakın geçmişte olduğundan farklı olarak, evdeki erkeği teşhir etmekten kaçınmıyor. Şiddete uğradığını ya da boşanmak istediğini bu merkezlerdeki kadınlarla paylaşıyor, birlikte çözüm aramaya çalışıyor.
Artık Bölge'deki kadınlar için, eve geri dönme tehlikelerinin olmadığını, bu defa toplumsal mücadelede kadınların da kazandığını düşünüyorum