1998'den beri işçiler gıda, metalurji, araba montaj, matbaa, seramik ve tekstil sanayilerinde 150'den fazla fabrikayı ele geçirmişlerdir.
İşçiler yeni bir sistem kuruyor
50 yıl önce, Arjantin 3.Dünya ülkeleri içinde en fazla gelişmiş ve sanayileşmiş ekonomilerden biri olarak kabul ediliyordu. Gayri safi milli üretimin yüzde 50 kadarı sanayiden gelirdi.
Fakat hemen hemen 30 yıldır Washington tarafından dikte edilen, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve diğer mali kurumlar tarafından uygulanan neo-liberal politikalar Arjantin halkına sefalet dışında hiçbir şey getirmemiştir.
Ele geçirmelerin biçimi fabrikadan fabrikaya farklılık gösteriyordu. Kimi durumlarda işçiler önceki sahiplerinden, hem kira bedelini ödeyerek hem de bütün üretim araçlarını satın alarak fabrikayı çalıştırmaları için izin istediler. Diğer durumlarda, işçiler kooperatifler ve sorunlarını tartışmak ve çözüm bulmak için bir araya geldikleri genel toplantılar tarafından doğrudan oylama yönteminin güçlü demokratik yapısı ile eşit ücrete dayalı bir sistem kurdular.
İşçiler tarafından ele geçirilen fabrikalar arasında, iki işletme bu yeni hareketin sembolü haline geldiler: Neuqen'deki Zanon seramik fabrikası ve çalışanlarının çoğu kadın olan Buenos Aires'deki Brukman tekstil fabrikası.
Brukman: "Bu fabrika işçilerin kontrolü altında"
İşçiler Brukman fabrikasının kontrolünü ilk ele geçirdiklerinde, önceki sahipleriyle görüşmek istediler, ancak fabrikanın sahipleri hiçbir zaman onların çağrılarına cevap vermedi. Yeni gelişmenin bir kanıtı olarak, Zanon fabrikasının girişinde büyük bir tabelada " Bu Fabrika İşçilerin Kontrolü Altında Üretim Yapıyor" yazıyor.
Mart ayında, polis Zanon fabrikasının kontrolünü elde etmeye çalıştı. İşçilerin direnişi ve halkın dayanışmasının akın etmesiyle geri çekilmek zorunda kaldı. Bu fabrikadaki işçiler fabrikanın devlet tarafından kamulaştırılıp bir kamu işletmesi haline getirip yönetimini de işçilere verilmesini isteyen bir dilekçeyle 50 bin imza toplamak için bir kampanya başlattılar.
İşçiler fabrikayı yönetmeye başladığından beri, daha önce işsiz olanlar için 40 yeni iş meydana getirdiler. Ham maddelerini satın aldılar ve vergilerini, hatta su, elektrik ve hava gazı faturalarını bile ödediler.
Başkanlık seçimlerinin yaklaşmasıyla, 1976 yılındaki askeri diktatörlük günlerinden kalma iki yargıç askerlere Brukman fabrikasını işgal etmesi için yasadışı emirler yayınladı. 18 Nisanda yeni bir çıkarılma tehdidi olduğu için, 5 işçi geceyi fabrikada geçirmeye hazırlandılar.
Polisin fabrika işgali
Ağır silahlı polisler saldırdı ve onları çıkardı.
Binlerce işsiz ve mahalle meclisi üyeleri fabrikanın dışında toplanarak cevap verdiler. Onlar da federal polisin baskısına uğradılar.
Pablo Kilberg, 1970lerdeki askeri diktatörlük sırasında çocukları "kaybolmalarından" sonra on yıldır haftada bir gösterilerini devam ettiren yiğit anaların örgütü olan Madres de Plaza de Mayo'nun taraftarı ve düzenleyicisi. Kilberg, polisin 80-90 yaşlarında olan bu kadınlara karşı hiçbir merhameti olmadığını söylüyor. Gözyaşı bombalarıyla etrafları çevrildi ve arabalarla kurtarılmak zorunda kaldılar.
Kilberg polisin hem plastik mermi hem de gerçek silah kullandığını ve kimsenin ölmemesinin bir mucize olduğunu ekledi. Fabrikadan yirmi blok ileride polis avcılık görevine devam etti. Sonuç olarak 120 kişi tutuklandı ve bir çoğu da yaralandı.
Nüfusun diğer kesimler tarafından gösterilen dayanışma çok büyüktü. Birkaç gün sonra polisin acımasızlığına ve baskısına karşı yapılan bir gösteride Brukman işçilerine 30 bin kişi destek verdi. Destek verenler arasında parlamento ve siyasi parti üyeleri, Plaza de Mayo Anneleri, Plaza da Mayo Linea Funda dora Anneleri, Plaza de Mayo Büyükanneleri, insan hakları örgütleri, 25'den fazla halk meclisi, öğrenciler ve bir çok işsiz örgütleri vardı.
Brukman işçileri fabrikalarının kontrollerini yeniden ele geçirene kadar mücadelelerini devam ettireceklerini söylediler. Sonuna kadar savaşacaklarına söz verdiler.
Çalıştıkları iş yerlerinin kontrollerini ele geçiren Arjantin'deki işçiler, hammaddelerini satın alarak, kendi ürünlerini üreterek, kendilerine iyi maaş ödeyerek ve işsizler için yeni işler yaratarak fabrikaları yönetebilme yetenekleri olduğunu gösterdiler. Kapitalistlerin esas kaygılandıkları, işçi sınıfının er geç siyasi iktidarı ele geçireceği ve kendi kaderini kontrol edeceğidir.(NK)
* Workers World gazetesinden Bahadır Çetinay'ın çevirdiği yazının ara başlık ve vurguları Bianet'e aittir.