19 Ocak günü vahşice katledilen Hrant Dink ağabeyimdir. Bu alçakça insanlık suçunu işleyenlerin ortaya çıkarılması ve adaletin yerini bulması için buradayım.
Abim Hrant, ben ve Kardeşim Yervant, Malatya ilinde dünyaya açtık gözlerimizi ve insanoğlunun en kutsal ve en temel hakkı olan yaşama hakkımızı, umutlarımızı, acılarımızı ve yoksulluklarımızı paylaştık.
Babam Sarkis, Annem Gülvart, biz çocuk yaşlarda iken ayrıldılar. Koşullar ve şartlar bizi yetimhanede büyüttü. Doğduğumuz bu topraklarda insanca yaşamanın ağır koşullarını çocuk yaşlarda yetimhanelerde tanımaya başladık.
Dünyaya insan olarak gelmiştik öyle bildik. Zaman içerisinde irademiz dışında birçok kimlik edindik ve damgalandık; artık ne dünyalıydık ne insan. Bir bölgeye bir millete bir cinse daha türlü türlü kimliklere ait olduk, çocukken bile bir başka çocuğun bizden farklı olduğunu hissettik. Ayrımcılığı gördük ve yaşadık. Farklılıklara tahammülsüz kalabalıklara tanık olduk.
Hrant Rakel'iyle, Ben Zabel'imle, Yervant Haygan'ıyla yaşamlarımızı paylaştık. Çocuklarımızla beraber, genişledik, acılarımızı mutluluğa, yoksulluklarımızı varlığa, umutlarımızı sonsuzluğa taşıdık. Çocuklarımızın ve tüm dünya çocuklarının bizim yaşadığımız acıları ve sıkıntıları yaşamamaları için birlikte mücadele verdik.
Çevremizdeki tüm insanlarla gülmeyi, dünyayla sevinçleri paylaşmayı ihmal etmedik. Emeklerimizle, göz yaşlarımızla, sevinçlerimizle, umutlarımızla kurduğumuz ailemize ve mutluluğumuza 19 Ocak 2007 tarihinde kurşun değdi. 19 Ocak 2007 tarihinde bir kez daha gördük; ne insandık, ne dünyalı.
Abim, Atalarımızın bu topraklarda doğup, bu topraklarda ekip-biçip, üzümü pekmeze, şırayı şaraba, buğdayı ekmeğe, toprağı testiye, bakırı ibriğe, demiri sabana çevirdiklerini ve bu toprakları çok sevdiklerini, elleri ile okşayıp, burnu ile kokladıklarını biliyordu.
Onun, bu topraklarda yaşayan önceki ve sonraki tüm insanların aynı acıları yaşadığını, mutluluk ve mutsuzluklarının, umutlarının birbirine bağlı olduğunu düşündüğünü biliyorum.
Abimin öldürülmesinin üzerinden geçen zaman içinde, insanlar bizim korkup bu ülkeyi terk edip gitmemizi beklediler. Birileri düşünmekle de yetinmeyip, kaçmamız için ellerinden geleni yaptılar. Aldığımız tehditlerin bir bölümü dosyalarda da mevcuttur.
Ancak bir şeyi anlayamadılar, algılayamadılar. Bu topraklarda yaşayan herkes gibi biz de bu topraklarda doğduk büyüdük, kaderimiz ve umutlarımızı bu toprakların insanlarıyla harmanladık, yani kısaca burada doğduk burada da öleceğiz.
Hrant her türlü imkana sahipken, bu ülkeyi terk etmedi, dostlarını yalnız bırakmadı. Bize de düşen budur. Bugün başlayacak olan bu davada, gerçeklerin ortaya çıkarılması halinde Türkiye için bir dönüm noktası olacaktır.
Bu dava, aslında, Türkiye'de adaleti kendilerince kendi çıkarları ve rantları için uygulayanlarla Türkiye hukuk devletinin yani yargının karşı karşıya gelip hesaplaşacağı bir davadır. Yani siz hukukun üstünlüğünü savunanlarla, "hukuk da biziz devlet de biziz" diyenlerin davasıdır.
Bizlerin bu davada kazanacağımız veya kaybedeceğimiz hiçbir şey yoktur. Ne kaybettiğimiz can geri gelecektir, ne de yıkılan hayatlarımız düzelecektir. Özünde bu davanın muhatabı sizsiniz.
Bir tarafta hukuk sistemi, diğer yanda hukuk tanımayan, kendilerini devletten bile üstün sayan ve bunu yaptıkları eylemler ve infazlarla kanıtlayan bir örgütlenme. Kendi karanlık dünyalarında kimin öldürülüp kimin yaşayacağına karar verebilmektedirler. Hem yargıç hem cellat rolünü oynamaktadırlar, bu koşullarda bizlerin, sizlerin hatta küçük çocuklar dahil hiç kimsenin yaşamı güvencede değildir.
Aslında, bu yargılamada cevap bekleyen soru şu:
Hukuk, bir Ermeni vatandaşının yaşama hakkını elinden alan, bir hakimi kendi makamında katledebilecek kadar cüretkar bu güce karşı, ne yapacaktır?
Her ülkede zaman zaman bu tip devlet kurumları içerisinden de destek alan yapılanmalar ortaya çıkmıştır. Ancak bu ülkeler, hukuka olan inançları ve yürekli yargıçları sayesinde bu yapılanmaları çökertmiş ve ülkelerini karanlıklardan aydınlıklara taşımışlardır. Bugün burada başlayacak olan bu dava, bunun için bir fırsattır. Biz, ülkemizde de böylesine yürekli hakim ve yargıçların olduğuna inanıyoruz.
Halk bu konuda her türlü güç ve desteği verecektir.
Son söz...
Türkiye'de yaşayan her vatandaşın yaşama hakkı kutsaldır ve devlet güvencesi altındadır.
Ve...
Bu dava sonucunda kazanan veya kaybeden Türkiye olacaktır. (HD/EÜ)