Kampanya, New York'ta yapılan görüşmelerin dünkü (14 Temmuz Perşembe) bölümünde ortaya çıkan anlaşma zeminin (Silahların Takibinde Küresel Standartlar) iki önemli gediğe sahip olduğunu söylüyor:
"* Anlaşma mühimmatı, top mermilerini ve patlayıcıları kapsam dışı bırakıyor. Oysa, herhangi bir zulmü soruşturan müfettişler için, mermi kovanları olay yerindeki tek ipucudur. Bu nedenle mühimmat ticaretinin de izlenmesi gerekir. Bunları kapsam dışı bırakmak, hem tacirlerin hem de katillerin adaletten kaçmasına yarar.
* Anlaşma, bütün ülkelere, 'ulusal güvenlik' gerekçesiyle bilgi vermeyi reddetme hakkını tanıyor. Baskıcı rejimlere silah satan ülkeler bu gediği işlerine geldiği gibi kullanabilir."
Anlaşmayla oluşturulacak sistemle ülkeler arası hafif ve küçük silahların transferi sırasında seri numaraları kaydedilecek.
Ancak Silahları Denetleyin kampanyası, bu anlaşmayı, "silahların izinin sürülmesini mümkün kılarak ağır insan hakları ihlallerinin sorumlularını adalet önüne çıkarmaya yardımcı olacak yasal bağlayıcılığı olan bir sistemden ziyade, özünde keyfiyet olan bir anlaşma" olarak tanımlıyor.
BM'deki görüşmeler, bugün de devam edecek.
İnsan hakları ihlallerinin silahları
Uluslararası Af Örgütü, Oxfam ve IANSA'nın oluşturduğu Silahları Denetleyin kampanyası, silahların izlenebilmesi için yasal olarak bağlayıcı bir sistem oluşturulmadıkça, tacirlerin insan haklarını ihlal eden rejimlere silah satmayı takip edilmeden sürdüreceklerini söylüyor.
Örgütlere göre, birçok ülke, anlaşmanın silahların yanı sıra mühimmatı da kapsamasını destekliyor. Ancak ABD, İran ve Mısır gibi ülkelerin itirazıyla, bu önemli fırsat kaçırılıyor.
Oxfam'den Anna MacDonald, "Ölümcül silahların takibi için yasal olarak bağlayıcı bir sistemin oluşturulmamasının bedelini, yoksul ülkelerdeki masum insanlar ödeyecek" diyor.
"Dünyanın en berbat rejimlerine düzenli olarak silah satan ülkeler için değişen bir şey olmayacak."
Örgütler, geçen yıl Burundi'de 150 kişinin öldürülmesinden çıkan sonuçları anımsatıyor:
"150 kişinin öldürüldüğü Gatumba'da bulunan kovanlar, saldırıda kullanılan cephanenin Çin'de, Bulgaristan'da ve Sırbistan'da üretildiğini göstermişti. Ancak, takip sisteminin yokluğu nedeniyle, bu cephanenin Burundi'ye nsaıl geldiği bulunamadı. Oysa böyle bi sistem olsaydı, bu cephaneyi katillere satanlar sorumlu tutulabilir ve bundan sonra gerçekleşen sevkıyatların önüne geçilebilirdi." (TK)