Birkaç örnek vermek gerekirse, kadınların parlamentoda temsil oranı İsveç'te yüzde 42.7; Hollanda'da yüzde 36.0; Güney Afrika'da yüzde 29.8; İspanya'da yüzde 28.3; Türkmenistan'da yüzde 26; Çin'de yüzde 21.8; Portekiz'de yüzde 18.7. Türkiye'nin gerisinde olan ülkeler ise yüzde 3.6 ile Kenya, yüzde 2.3 ile Lübnan; yüzde 1.8 ile Papua Yeni Gine; yüzde 1.2 ile Nijerya...
Yeni bir seçim, yeni bir fırsat
Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği (KA.DER) Genel Başkanı Ayşe Bilge Dicleli, bu durumun değişmesi amacıyla "kadınlar için toplu aday olma kampanyası" başlattı. Kampanyanın siyasi partileri ilgilendiren bir yönü de var: KADER ve Kadın Koalisyonu Girişimi, tüm kadınlara ilk üç sıraya ya da seçilebilir yerlere kadın aday yazmayan partilere oy vermemeye çağırıyor.
Kadınca ses çıkarabilmek için "Cinsiyet Kotası"
Kadınların parlamentoda temsil edilemeyişinin Türkiye'nin imza attığı uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu vurgulayan Dicleli, değişmesi için "cinsiyet kotası" uygulanmasını istiyor.
"Biz kadınlar siyasi partilerde önemli sorumluluklar üstleniyor ancak yönetimde yer alamıyoruz. Tek tek girdiğimiz partilerde güç odaklarında yer alamıyor, yalnız kalıyoruz. Kadınca ses çıkarabilmek için hem siyasi partilerde hem de parlamentoda yüzde 30 kota uygulanmasını istiyoruz..."
Dicleli, Bianet'in sorularını yanıtladı:
Tarihsel açıdan değerlendirdiğinizde, Türkiye'de kadınların temsili ne durumda. Bugünkü durum gelişme mi yoksa gerileme mi?
Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı 67 yıl önce tanındı. Bu, şu anda bizden çok daha ilerideki ülkelerin bile bu hakka sahip olmadığı bir tarih. Kadınlar "seçme" hakkını kullanıyorlar ama, nedense bu hakkın diğer tarafı olan "seçilme" engelleniyor. Nüfusun yarısı kadınlar, yani, seçmenlerin yarısı da kadın. Bu, kadınların elindeki büyük bir güç.
Türkiye kadınlarına 1930'da belediye seçimlerinde oy kullanma ve belediye meclislerine seçilme hakkı tanındı. Kadınlar 1933 yılında muhtar ve ihtiyar meclisi seçimlerinde oy kullanma ve seçilme hakkını, 5 Aralık 1934'de de milletvekili seçme ve seçilme hakkını elde ettiler. 1935 genel seçimlerinde 18 kadın Meclise girdi. 1999 yılındaki genel seçimlere kadar da bu sayıya bir daha ulaşılamadı. Son genel seçimlerde uzun bir aradan sonra ilk kez 23 kadın, milletvekili seçildi.
Yani, kadınların ellerindeki gücü yeterince kullandığını söylemek mümkün değil.
Kader kurulduğunda durum nasıldı, ne gibi gelişmeler yaşandı?
Kader 1997'de kurulduğunda, parlamentoda kadın temsil oranı yüzde 2.4'dü. 1999'da bir erken seçim yaşadık. O zaman kadınların parlamentodaki temsili konusunda hem partilere, hem yöneticilere hem de kamuoyuna yönelik çalışmalar yürüttük. Kampanyamız sonucunda, yüzde 2.4'lük oran yüzde 4.2'ye yükseldi. Şimdi, bunu daha da artırmak gerekiyor.
Siyasi kültürün değişimi
Bugün?
Türkiye şimdi bir dönüm noktasında. Ekonomik anlamda, belli politikaların izlenmemesi gerektiği bir şekilde öğrenildi ya da ortaya çıktı. Bu yaz Türkiye'yi dolaştım ve gördüm ki, Türkiye bir sıçramaya aday. Orta Anadolu'yu, Karadeniz'i, Ege, Akdeniz ve Marmara'yı gezdim ve gördüm: Sıçramanın önündeki engel büyük ölçüde siyasi kültür.
Benim genç kızlığımda gezdiğim köylerle bugünün köyleri çok farklı. Hemen her ilde sanayi siteleri var, İnternet ortamında dünyanın her tarafına iş yapma imkanı var, muazzam bir potansiyel var. Türkiye'nin genç nüfusu yüksek, dinamik. Kadınlar da yavaş yavaş uyanıyorlar ve hem iş yapıyorlar hem de yönetime talip oluyorlar. Fakat, siyasi partilerin antidemokratik bir yapılanmaları var. Güç merkezli antidemokratik yapılanma, kadınların önünü kesiyor.
Biz KADER olarak, kadınların bu siyasi kültürün değişimine büyük ölçüde katkıda bulunacağını düşünüyoruz. Türkiye'de kadınların çok ciddi sorunları var. Kadınlar, okuma yazma öğrenmekten evde maruz kalınan şiddete, eşit işe eşit ücret alamamaktan töre cinayetlerine kadar çok ciddi sorunlarla uğraşıyor. Kadınların parlamentoda yer alması, hem kendi sorunlarına sahip çıkmaları hem de parlamentodaki siyasi kültürün değişmesi anlamına gelecek.
Parlamentodaki siyasi kültürün değişmesi ne anlama geliyor?
Demokratikleşme, hoşgörü, sorun ve çözüm önceliklerinin değişmesi...
Hedefleriniz neler?
KADER'de iki dönem üst üste yönetici olamazsınız. Bu, dört yıl üst üste başkanlık yapamayacağınız anlamına gelir. Oysa, Türkiye'de ben gençken başkan olanlar hala başkan...
Bu yapılanmaların değişmesi lazım. Kadınların önünün açılması için en azından yüzde 30'luk kadın kotası konulması gerekir. Bu, mecliste 184 sandalye ediyor. Parti yönetimlerinde de en aşağıdan en yukarıya kadar yüzde 30'luk pay sahibi olmak anlamına geliyor.
Kadınca ses çıkarabilmek
Yüzde 30 kritik eşik. Kadınlar tek tük olduklarında kadınca ses çıkaramıyorlar. Ancak belli bir grup oluşturabildiklerinde kendi kimlikleriyle davranıyorlar ve kendileri için bir şeyler yapabiliyorlar. Onun için yüzde 30 diyoruz. Bu aynı zamanda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nin, Avrupa Birliği (AB), Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyi'nin de tavsiyesi. Türkiye'nin imzacı olduğu sözleşmeler var; Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığı Önleme Sözleşmesi gibi. Bu seçim, Türkiye'ye bunları uygulamak açısından fırsat veriyor.
Kota, kadınların siyasetteki etkinliğini artırmakta yeterli bir kriter mi?
Kota istiyoruz çünkü, kota olan ülkelerde hem seçim listelerinde hem parlamentoda kadın oranı yüksek. Yani, kadınların siyasetteki etkinliği seçim listelerine de yansımış. Örneğin, kadın parlamenter oranının en yüksek olduğu ülkelerden İsveç'te partilerde kota var. Bu durum, seçim listelerine de yansımış. Danimarka'da da benzer bir durum var: Kadın parlamenter oranı yüzde 37.8; Almanya'da yüzde 30.9; Yeni Zelanda'da yüzde 30.8; Mozambik'te yüzde 30. Bunların pek çoğunun seçim sistemi temsili demokrasi, kota uygulayan ülkeler. Ya siyasi partilerde ya da anayasalarında, seçim yasalarında kota var.
Yani, kota kötü bir şey değil bu anlamda. Tam tersine, durumu düzelten, değiştiren bir uygulama. Biz de onun için yasa çıksın istiyoruz. Yasalarla bir yaptırım oluşturup, sonra bunun bir alışkanlığa dönüşmesini, herkesin artık tartışmayacağı bir uygulamaya dönüşmesini bekliyoruz.
Kadınlar 2.5 yılda küsüyor
Kadınlar neden siyasete giremiyor?
Siyasi kültür ve partilerin yapısından kaynaklanan bir durum. Aslında kadınlar üye oluyorlar ve çalışmak için partilere gidip geliyorlar. KADER'in çok değişik siyasi partilerden üyeleri var. Genel yönetim kurulumuzda da Anavatan Partisi (ANAP), Doğruyol Partisi (DYP), Sosyaldemokrat Halk Partisi (SHP), Demokrat Türkiye Partisi (DTP), Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) üyesi arkadaşlar yer alıyor. Bu arkadaşların bazıları, partilerinde de önemli pozisyonlardalar.
Hepsinin anlattığı şu: Kadınlar 2.5 yılda yılıp ayrılıyorlar. Onun için, bu partilerdeki siyaset yapma tarzına karşı durmak gerekiyor. Kadınlara "partilere girin" diyoruz. Onlarla orada dayanışma içinde olmak istiyoruz.
"Ya önünüzü keserler, ya önemsemezler"
Yılgınlık neden?
Kadınlar daha farklı bir çalışma ortamı arzuluyor. Bütün partilerin ana işlerini kadın kolları gerçekleştiriyor ama, buna rağmen yönetime seçilemiyorlar. Kadın kolları, kadın seçmen ve kadın aday arasında bir iletişim yok. Partilerin güç merkezleri oluyor genellikle. Bu odak bir aile, bir grup ya da hemşehrilik ilişkisi ile oluşabilir. Kadınlar ise tek tek aday oluyorlar ve kendilerini toplu bir şekilde ifade etme imkanı bulamıyorlar.
Bir kadın kolu başkanı arkadaş, kadınların siyasi partilerdeki durumu şöyle özetledi: "Ya önünüzü keserler, ya önemsemezler ya püskürtürler ya da kendilerine benzetirler..."
Kota işte bu nedenle çok önemli. Uygulama hem kadınlar lehine bir gelişme olacak hem de partilerin dönüşmesine katkıda bulunacak.
Kadınlardan beklentileriniz?
Kadın parlamenterlerin, kadınların sorunlarının çözümü için yasa taslakları hazırlamaları; sivil toplum ve kadın kuruluşlarıyla kendi partilerinin kadın kollarıyla ilişki içinde olmaları; kadın seçmenin sorunlarına yönelik çalışmaları gibi beklentilerimiz var.
Biz de onları parlamentoda çeşitli biçimlerde desteklemeyi düşünüyoruz. Örneğin, seçimlerden sonra kadın parlamenterlere yönelik bir eğitim düzenleyeceğiz. Bu eğitimde, "önerge nasıl verilir", "yöntemleri nelerdir", "hangi komisyonlarda nasıl tartışılır" gibi konu başlıklarını işleyeceğiz. Eski kadın parlamenterlerden bu konuda yardım isteyeceğiz. Böylece, kadınların parlamentoya uyum sürecini hızlandıracağız.
"Biz taslağı hazırlarız, onlar takip etsin"
Ayrıca, biz de kadın sorunlarıyla ilgili yasa taslakları hazırlıyoruz, ön çalışmalarını tamamlıyoruz ve kadın parlamenterlerimize sunuyoruz. Siyasi partiler ve seçim yasası değişikliği ile ilgili anayasa değişiklik önerileri hazırladık, örneğin. Kadın erkek eşitliği temelinde bir çalışmaydı. Meclis'e sunduk ancak halen gündeme alınmadı. Kadın parlamenterlerimizden işte bunların takipçisi olmalarını isteyeceğiz.
Destekleyeceğiniz kadın adaylarda belli özellikler arıyor musunuz?
Tüzüğümüzde yazılı bazı kriterler var: Adayların kadın sorunlarına duyarlı, kadın dayanışmasına önem var, kadın bakış açısıyla sorunları irdeleyen kadınlar olmasını bekliyoruz. Ayrıca, laik cumhuriyete ve demokrasiye bağlı, eksiksiz demokrasiden yana olması önemli bir kriter. Adayların temiz toplum yanlısı ve kendisi de yolsuzluklara bulaşmamış, siyasete de kendi çıkarı için değil, kadınların ve ülkenin çıkarı için girmiş, çevreyi koruma ve her türlü yobazlığa ve ırkçılığa karşı olması dikkate aldığımız kriterlerden. Bu kriterlere uyan herkesi destekliyoruz.
Kadını öne sürmek
Leyla Zana ve Merve Kavakçı?
KADER bütün siyasi partilere eşit mesafede duruyor. Biz, tüzüğümüzde belirlenen özelliklere uygun tüm kadınlardan yanayız. Ancak bir de şöyle bir şey var: Kadınların sırtından siyaset yapılmasına da karşıyız. Yani, kadının kıyafeti ya da parti politikası ile ilgili kadını öne sürmek gibi yöntemler kullanıldığında, bundan yine kadınlar zararlı çıkıyor...
Yani, Meclis'te bir kıyafet yönetmeliği var. Bunu değiştirmek için yasal bir mücadele gerekiyor. Farklı bir mücadele tarzı gerekiyor...
Bir de, KADER'in partiler üstü bir yanı var. Dolayısıyla, bir tek parti için, bir tek partili bir kadın için, özellikle bir farklı açıdan bir siyaset konusu yapıldığında problem yaşarız. Bizim Milliyetçi Hareket Partisi'nden (MHP), Halkın Demokrasi Partisi'ne (HADEP) kadar üyemiz var. Meclis gibiyiz bir anlamda.
Leyla Zana ve Merve Kavaçı'yla ilgili o dönemde herhangi bir çalışmamız olmamıştı. Biz yeni yönetimiz ama, o zaman böyle bir şey olmamıştı.
"Kadın adayı olmayan partiye oy yok!"
Seçim için nasıl bir çalışma yürütüyorsunuz?
KADER ve Kadın Koalisyonu Girişimi olarak seçime hazırlanıyoruz. Bütün bu kuruluşlar, Türk Kadınlar Birliği, Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler, Cumhuriyet Kadınları, Ege'den, Mersin'den, Samsun'dan çok değişik kadın kuruluşları hep birlikteyiz. Biz kadınlar, "ilk üç sıraya ya da seçilebilir yerlere kadın aday yazmayan partilere oy yok" diyoruz.
Aday listelerinin belli olacağı 11 Eylül'e kadar, parti yönetimlerine yönelik çalışmalarımız olacak. Aday listesinde kadınların seçilebilir konumlara yerleştirilmesiyle ilgili çalışma yürüteceğiz. Aday listeleri belli olduktan sonra da aday kadınlar için eğitimler organize edeceğiz.
Bu eğitimlerde kadın adaylara kamuoyu önünde konuşma yapmak, kampanya yürütmek, bir yerde seçim toplantısı yaparken ruh halini yakalamak, imaj geliştirme, özgüven ve kadın politikaları ile ilgili eğitim vereceğiz.
Seçmen kadınlara yönelik de, "partileri izle, kendi görüşüne yakın partilere bak, hangisi kadın adayları üst sıraya yazmışsa ona oy ver" diyerek çalışma yapacağız... (BB/NK)