Birleşik Krallık Sendikalar Kongresi (TUC) Pazartesi (15 Ocak) yayımladığı bir raporla İş ve Ticaret Bakanlığı'ndan İngiltere-Türkiye uluslararası ticaret anlaşmasının Türkiye'de süre giden antidemokratik uygulamalar ve sendikalar üzerindeki baskılar nedeniyle güncellenmemesini ve Birleşik Krallık hükümetince askıya alınmasını istedi.
TUC raporunu hükümetten gelen danışma talebi üzerine yayımladığını açıkladı
TUC raporunda, üyesi olan Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun (DİSK) da görüşlerine tercüman olarak "İngiltere-Türkiye ticaret anlaşmasının güncellenmemesi gerektiğine inan[dığını], "[bunun] işçi haklarını kötüye kullanan ve politik muhalefeti şiddetle bastıran Türkiye hükümetinin desteklenmesi anlamına geleceğini" açıkladı.
Sendikalar Kongresi Birleşik Krallık hükümetinden, "bu ihlallerle ilgili kaygıları dile getirmek için diplomatik kanalları kullanma[sını] ve bunlar ele alınana kadar Türkiye ile ticari görüşmelere de girmeme[sini]" istedi.
TUC Türkiye'deki durumu çeşitli başlıklar altında değerlendirerek eleştiri ve taleplerini sıraladı.
Sendika karşıtı önlemler, sendika karşıtı yasalar
Türkiye'deki kamu sektörü çalışanları grev yapma hakkına sahip değildir. Kamu sektöründe çalışanları kapsayan KESK, toplu pazarlık yapısıyla sendikaların işçi hakları konusunda serbestçe görüşlerini ifade edebilecekleri bir platform sunmadığını ve etkili bir temyiz mekanizması içermediği görüşündedir. Ayrıca cinsiyet ayrımcılığını gidermeye yönelik önlemler içermemesinden kaygılıdır.
Üyelik eşiğinin yüksekliği ve toplu pazarlık veya grev eylemi öncesinde sendikaların yetkilendirilmesinin yavaş işleyişi süre gidiyor. Yetkilendirilme için sendikaların, yasalarla tanımlanan sektör sınırları içinde en az yüzde bir yoğunluğa, ek olarak bir işletmede yüzde 50 üyeliğe sahip olmaları gerekiyor. Bir sektörde örgütlenen sendikaların, başka bir sektörde örgütlenmelerine izin verilmiyor. Bir sendika gerekli üyelik eşiklerine ulaştığında, işverenler genellikle birkaç yıl süren yasal yetkilendirme süreçlerini başlatarak tanınmayı geciktirebiliyor.
Araştırmalar, vakaların yüzde 73'ünde, işverenlerin sendikayı yetkilendirilemez duruma getirdiği ve üye ve temsilcileri mağdur ederek sürecin tamamlanmasına kadar geçen sürede sendikanın yetki alamadığını gösteriyor.
İşten çıkarmalar, mahkemeler, hapis cezaları
2016'da ilan edilen OHAL'in ardından, birçoğu sendika üyesi olan öğretmenler, polis ve askeri memurlar, doktorlar ve yargıçlar da dahil olmak üzere 150 binden fazla kamu görevlisi, hiç temyiz hakkı olmadan veya çok sınırlı itiraz hakkıyla işten çıkarıldı veya açığa alındı. 2017'de hükümet, olağanüstü hal uygulamalarını incelemek üzere bir Soruşturma Komisyonu kurdu. Komisyona sunulan 12 bin 292 başvurunun Ocak 2022 itibariyle sadece 17 bin 960'ı görevlerine iade edilirken 109 bin 332 başvuru reddedildi.
Komisyon çalışmalarını tamamladı | 127 bin 292 başvuru 109 bin 332 ret
Görevden alınan kamu görevlilerinden 4 bin 284'ü KESK üyesiydi. KESK, bu işten çıkarmaların sendika üyelerine yönelik olduğunu belirtti. [...] Görevden alınanların yanı sıra, birçok önde gelen KESK üyesi, zayıf kanıtlara dayanılarak veya hiç kanıt olmaksızın PKK ile bağlantılı iddialarıyla halen süre giden mahkeme kararlarıyla tutuklu bulunuyor.
Örneğin, KESK'e bağlı sağlıkçı sendikası SES'in eski başkanı Gönül Erden, hakkında bir hüküm olmaksızın ev hapsinde kaldı, daha sonra bir yıldan fazla hapis cezasına çarptırıldı.
Grev yasakları
Türkiye'deki mevcut grev eylemlerinin yasal çerçevesi, 6356 sayılı yasayla belirlenmiştir. Grevler, hükümetçe yetkilendirilmiş bir toplu pazarlık sürecinde anlaşmaya varılamaması durumunda yasaldır. Sendikanın yetkilendirilmesi amacıyla yapılan grevler yasadışıdır. Bu durum, toplu pazarlık için yetkilendirme alınmadan önce bilinçli olarak uzatılan yasal işlem süreçleriyle bir araya geldiğinde işverenlerce sendikaların baskı altına alınması ve grev hakkına yönelik ciddi bir kısıtlama halini alıyor.
AKP DÖNEMİNDE ERTELENEN 19. GREV
Greve 'milli güvenlik' engeli: Erdoğan iki grevi durdurdu
Yasa ayrıca hükümete, "milli güvenlik" veya "halk sağlığı" gerekçeleriyle grevi yasaklama yetkisi verdiği gibi "milli güvenlik" teriminin neleri kapsadığı konusunda net sınırlar da yok. DİSK'ten gelen son raporlar, yabancı sahipli, savunma sanayisiyle bağlantısı olmayan özel sektör fabrikalarında metal işçilerinin grevlerinin işverenlerin talepleri doğrultusunda "milli güvenlik" gerekçesiyle yasaklandığını kaydediyor. Bu da işverenler ve hükümet arasında sendika baskılamaya yönelik açık işbirliğini ortaya çıkarıyor. 2015'ten bu yana hükümet, 227 yasal grevi yasakladı. Aynı zamanda protesto ve halk gösterileri daha riskli hale geldi.
Polis, Ocak 2022'de bir otomotiv yedek parça fabrikasındaki fiili greve şiddetle müdahale ederek 200 dolayında işçiyi gözaltına aldı.
Farplas’ta gözaltına alınan işçiler serbest bırakıldı
Politik baskı, politik muhalefete baskı
OHAL sırasında 150 bin kişi gözaltına alındı, bunlardan 78 bini "terörle mücadele yasaları" kapsamında gözaltına alındı. Tutuklananlar arasında en az 87 belediye başkanı, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi'nden (DEM) dokuz milletvekili, 300 gazeteci ve 570 avukat var.
Uluslararası Af Örgütü yaygın dayak, işkence ve diğer kötü muamele biçimlerini raporlarla belgeledi. Kuzey Irak ve Suriye'nin işgali, muhalefet güçlerine karşı daha fazla baskı ile el ele yürüdü. Erdoğan, muhalif DEM Parti'yi PKK'nin "siyasi uzantısı" olarak adlandırıyor. DEM ise, bu ilişkiyi reddediyor ve çatışmaya müzakere yoluyla çözüm istediğini söylüyor. Bununla birlikte, 2022'de 108 muhalif politikacı terör suçlamalarıyla yargılandı. Bu hamlenin yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimini etkilemeye yönelik olduğuna dair geniş bir kanaat oluştu.
Aynı zamanda, İstanbul'un yüksek profilli muhalif CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, YSK'yi "aptal" olarak nitelediği gerekçesiyle iki yılı aşkın hapis cezasına çarptırıldı ve siyasetten men edildi.
İmamoğlu davasında karar: 2 yıl 7 ay 15 gün hapis
TUC, Kürtlerin hakları için çaba gösteren örgütler üzerindeki baskılar ve 1999'dan beri cezaevinde olan Kürt lider Abdullah Öcalan'ın hapiste tutulmasından da kaygılı. Onun serbest bırakılmasını sağlamayı amaçlayan Birleşik Krallık merkezli bir sendikal girişim olan Öcalan'ın Özgürlüğü İnisiyatifi, barış müzakereleri için koşullar yaratmak üzere çaba gösteriyor.
Medyaya yönelik saldırılar
OHAL sırasında 166 medya kuruluşu ve 1.719 sivil toplum kuruluşu, kararnamelerle kapatıldı. İfade özgürlüğüne yönelik saldırılar, internet ve sosyal medyaya da uzandı ve 2017'de sadece mahkemelerden ve devletten gelen 7 bini aşkın sansür talebi Twitter'da 100 bini aşkın gönderiye erişimin engellenmesine neden oldu.
İfade özgürlüğüne yönelik saldırıları izleyen Sınır Tanımayan Gazeteciler kuruluşu (RSF) Türkiye'nin şu anda "dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi" olduğunu belirtiyor. Gazeteciler genellikle yargılanmadan önce bir yıldan fazla hapiste kalıyor ve genellikle uzun cezalar alıyorlar. [Rejimi] eleştirenleri güçsüz kılmak için her türlü olanak kullanılıyor.
RSF 2012 RAPORU
"Türkiye Haberciler İçin Dünyanın En Büyük Cezaevi"
Kadın hakları
Kadınlar, Türkiye'de yüksek düzeyde ayrımcılık ve eşitsizlikle karşı karşıyalar. 2016'da ilan edilen OHAL'in ardından kadınların gözaltına alınma ve hapis cezasına çarptırılma sayısında artış olmuş, çocuklar anneleriyle birlikte hapiste yaşamak zorunda kalmıştır. 21 bini aşkın kadın, kararnamelerle kamudan ihraç edildi ve yaklaşık 1.500 kadın akademisyen görevlerinden uzaklaştırıldı. On binlerce kadın işçi, yargı süreçleri ve cezalarla karşı karşıyalar.
Türkiye'de kadın cinayetleri oranları yüksek ve yıldan yıla artıyor. 2019'da 474 kadın cinayetlerde öldürüldü. Bu sayı, Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'ni imzaladığı 2011'dekinin iki katı. Kadınlar için durumun giderek daha tehlikeli bir hal alması, yetkililerin hareketsizliği ve İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme tehdidi, 2020 yazında protestolara yol açtı.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ MÜCADELESİ
Kadınlar, “İstanbul Sözleşmesi" için 19 Haziran'da alana çıkıyor
(AEK)