Kendimi sokaklara atıyorum.
Gece İstanbul sokaklarında dolaşmanın ayrı bir güzelliği var. Boş sokaklarda korna sesi duymadan dolaşmak iyi geliyor.
Yenikapı'daki kavşakta ışıkların hepsi birden yanıp sönüyor. Geçebilirim ama yine de iyice yavaşlıyorum, birden ışıkları sönük bir araba çıkıverir belki, çünkü İstanbul burası.
Sağıma bakıp, soluma döndüğümde yanımda kocaman siyah bir arabadan bana bakan dört kişiyi görünce ürperiyorum.
Hiç beklemiyordum. Ne sesini duydum arabanın, ne ışığını gördüm.
Önce onların gitmelerini bekliyorum. Gitmiyorlar.
Biraz bekledikten sonra mecburen yola koyuluyorum. Peşimdeler.
Edirne'den Hakkari'ye kadar her yeri tek başıma gezip hiç korkmayan ben, korkuyorum.
Atlatamıyorum. Ne yapsam peşimdeler.
Polis arıyor gözlerim.
İlginç ama hiç polis yok İstanbul'da.
Ana caddelerden ayrılmaya çekindiğim için karakol da bulamıyorum. Sonunda bir karakol görüp hızla yanaşıyorum kapıda nöbet tutan polise. Araba yoluna devam ediyor yavaşça.
Polis'e arabayı tarif edip uzun süredir beni takip ettiklerini söylediğimde, bana ilk sorusu: "Bu saatte sokakta işiniz ne?"
Sinirlenerek, "Ya sizin?" diyorum ben de ona.
Şaşırıyor. Duruşunu değiştiriyor.
"Ben de çalışıyor olabilirim, sadece polisler mi gece çalışır sanıyorsunuz" dediğimde, "Peki ne iş yapıyorsunuz?"
"Doktor, hemşire, gazeteci olabilirim. Ya da hiç birşey olmayıp sadece gezmeye çıkamam mı?" diyorum.
"Bizim erkek milleti böyledir işte, bir kadın görmesinler düşerler peşine, Avrupa Birliği'ne (AB) falan giremeyiz biz bu kafayla!" diyor.
Şaşırıyorum ama bu arada o arabadan kurtulduğumu düşünerek bırakıyorum polisi eleştirdiği kafa yapısıyla başbaşa.
Tekrar ana caddeye çıktığımda artık yok araba. Bir süre sonra polislerin yolu kestiğini görüyorum.
Kaza olmuş, onun için kesmişler yolu. Durduğumda bir polis arabaya doğru eğilip beni görünce, "Ne güzel bu saatte hanımların gezdiğini görmek!" diyor. Neden kimse benim çalıştığımı düşünmüyor diye merak ediyorum bu arada.
"Dalga mı geçiyorsunuz!" diye soruyorum.
"Hayır efendim, sokaklar bizim olduğu kadar sizin de. Çok seviniyorum geceleri sokaklarda hanımları görünce."
Hayır dalga geçmiyor. Samimi görünüyor.
Az önceki polisin dediklerini söylüyorum; "Onlar azınlıkta hanfendi. Onlar da değişecek zamanla."
Azınlıkta olanın kendisi gibi düşünenler olduğunun farkında olmasa da kadınlar için umut verici böyle erkek/polislere rastlamak.
Çay içmeye gidiyorum, boğazın ışıkları eşliğinde.
Benden başka kimse yok çay bahçesinde. Arabaya istiyorum çayı. Çayı getiren garsona nereli olduğunu soruyorum. Diyarbakırlı.
Kürtçe yayınla ilgili düşüncelerini soruyorum. "İyi ama yetersiz," diyor esneyerek. Ben gidersem belki sandalyeye kıvrılıp uyumanın hayalini kuruyordur, diye lafı uzatmayıp çayı hızla bitirip, başka bir çay bahçesine gidiyorum boğazın başka ışıklarına bakan.
Orada garson Ağrılı.
"En çok anam sevindi, köyden geldiğinden beri ilk defa bu kadar sevindi. İnşallah daha çok olur," diyor. Uykulu görünmüyor. Son seçimlerde hangi partiye oy verdiğini soruyorum: "DYP" (Doğru Yol Partisi)
Sonraki çay molasında garson Erzurumlu.
Kürt değil. "İyidir!" diyor. "Olması lazımdı zaten. Onlar da insan. Hakkıdır kendi dilini duymaya." Ona da soruyorum partisini. "MHP" (Milliyetçi Hareket Partisi) Şaşırıyorum yine.
Ya bu insanlar oy verdikleri partilerin ne dediğini bilmiyor. Ya partiler kendilerine oy verenlerin ne istediklerini bilmiyor. Ya da ben hiç birşey bilmiyorum.
Kürtçe yayın uygulaması bana son yıllarda bazı belediyelerin, kaldırımları sakatlara uygun hale getirmek için yaptığı rampaları hatırlatıyor.
Çoğundan değil tekerlekli iskemle bebek arabası bile geçemez. Dar. Eğimi yanlış.
Ancak yıllarca bizi yok saydıktan sonra, yanlış ve eksik de olsa birşeyler yapılıyor olmasını olumlu karşılayanlar olduğu gibi, dostlar alışverişte görsün diye yapıyorlar, bizimle alay etmek bu yaptıkları, diye düşünenler de var.
Ben de, hangi nedenle yapılıyor olursa olsun, artık yok saymıyorlar, değişim bir kez başlayınca arkası gelir diye düşünmeyi tercih ediyorum.
Böyle düşünmek yapılan yanlışları eleştirme hakkımı elimden almıyor tabii ki... (NG/BB)