Sinan, "örgüt üyeliği ve örgüte yataklık" iddiasıyla, 29 öğrenciyle birlikte okuldan atıldı. Turan ise 36 arkadaşıyla birlikte 2 yıl "okuldan uzaklaştırma" cezası aldı.
Sinan Türk, Turan Kürt. Her ikisi de, "biz sadece yok olmaya mahkum edilmiş bir dili öğrenmek istedik. İnsanların anadillerini öğrenmeleri bir suç olmamalı" diyen gençler yaşadıklarını Bianet'e anlattılar.
Neden böyle bir dilekçe verdiniz?
Sinan - Bir ülkede bütün insanların sorunlarının ortak olduğunu düşünüyorum. Çünkü aynı kaderi paylaşırlar. Yani bir Kürt'ün kendi dilini öğrenememesi, benim de sorunum. Aynı kaderi paylaşıyorsak aynı sorumluluğu da paylaşmalıyız diye düşündüm. İnsani bir hak olarak gördüm. Hatta bu hak, bana göre, Kürtler için değil, biz Türkler için bir haktır. Aynı coğrafyada yaşadığımız insanların dillerini bilmiyoruz. Bizim Kürtleri tanıyabilmek, anlayabilmek için onların dilini öğrenmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bu yüzden dilekçeyi imzaladım.
Turan - Ben bir Kürt olarak anadilimi öğrenebilmek için imza attım. Anadilimde seçmeli ders görmek istedim. Her yıl onlarca dil yok olup gitmekte. Aynı şekilde Biz de dilimize sahip çıkmazsak bizim dilimiz de yok olacak.
Dilekçeyi verdikten sonra ne oldu?
Sinan - Ben dilekçeyi verdikten sonra psikolojik baskı altında kaldım. Rektörlük aileme mektup gönderdi. Mektupta benim yasadışı örgütlerle ilişkim olduğunu yazdılar. Ailemle aram açıldı. Hakkımda soruşturma açıldı. Soruşturmayı yapan öğretim üyeleri bizim talebimizden çok bize nasihatler, uyarılar verdiler. Soruşturma sonunda da Kürtçe seçmeli ders istediğim için "yüksek öğretimden atılma" cezası aldım. Yani okuma hakkım elimden alındı. Bu ülkede bir daha okuma imkanım olmayacak.
Turan - Rektörlük dilekçeleri kabul etmişti. Yüksek Öğretim Kurulu'nun (YÖK) rektörlüklere gönderdiği genelgeden sonra dilekçeler kabul edilmedi. Rektörlüğün ve YÖK'ün "dilekçe verenler okuldan atılacak" açıklamaları birçok öğrencinin dilekçesini geri çekmesine yol açtı. Birçok arkadaşımız gözaltına alındı. Dördü halen tutuklu. Okulda, mesela polis tarafından takip ediliyorduk, kamera ile görüntülerimiz alınıyordu. Dilekçesini geri çekmeyenler hakkında soruşturma açıldı. Soruşturma sonunda da 30 öğrenci "yüksek öğrenimden atılma", benim de aralarında bulunduğum 37 öğrenci de "yüksek öğrenim kurumundan 2 yarıyıl uzaklaştırma" cezası aldı.
Dilekçeyi verirken, böyle şeyler olabileceğini düşünmüş müydünüz?
Sinan - Hayır. Anayasada dilekçe verme hakkını güvenceye alıyor. Bu nedenle hiçbir kaygım yoktu.
Turan - Bir dilekçe ile bu kadar baskı olacağını, olayın bu kadar büyüyeceğini tahmin bile etmedim.
Çok mu şaşırdınız?
Turan - Tabii ki şaşırmış durumdayız. 67 insanın dilekçe nedeniyle okuldan atılma, uzaklaştırma cezası alması sizi de şaşırtmıyor mu?
İkinizin de İstanbul'daki ve üniversitedeki ilk yılı. Beklentileriniz neydi?
Sinan - Sosyal ve kültürel açıdan gelişeceğimi düşünüyordum. Üniversite bu açıdan beklentilerimi karşılamadı. Özellikle bir dilekçe yüzünden atılma cezası almam beni şok etti. Hayatımdaki her şey tersyüz oldu. imdi hayatımı yeniden şekillendirmek zorundayım. Vatandaşlık haklarım dışında bütün haklarım gasp edilmiş durumda. Yani bırakın Türkiye'de bir hak almayı, bir hakkı talep etmek bile bu tür olumsuzluklara yol açabiliyor.
Turan - Ben de üniversiteyi beklediğim gibi bulmadım. Bırakın geliştirmeyi, üniversitenin benim üzerimde geriletici etkileri oldu. Açıkçası tüm bu olanlardan sonra üniversiteden soğudum. Yani bundan sonra böyle üniversitelerde okumak da istemem.
Aileniz ve arkadaşlarınız okuldan atılmanızı nasıl karşıladı?
Sinan - Ailemin atılmamdan henüz haberi olmadı. Öğrendiklerinde de sert bir tepki gösterecekleri kesin. Beni "hayırsız evlat" olarak göreceklerdir. Devletin üzerimizde öyle bir karalama kampanyası oldu ki çevremizdeki insanlar bize mesafeli yaklaşır oldular. Bize önceden selam verenler şimdi bize öcüymüşüz gibi yaklaşıyorlar.
Turan - Ailemden henüz bir tepki almadım. Arkadaşlar da sanki günah işlemişiz gibi yaklaşıyorlar bize. Çoğu bize "niye yaptınız, buna değer miydi" gibi şeyler söylüyorlar.
Şimdi, ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Sinan - Önümüzde hukuki bir süreç var. Yürütmeyi durdurmak için Bölge İdare Mahkemesi'ne başvuracağız. Yürütmeyi durdurabilirsek tekrar okula döneriz. Karar alınmazsa iç hukuk yolları tükeneceği için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurmayı düşünüyoruz. Burslarla ve ailemden aldığım parayla geçimimi sağlıyordum. Şimdi burslarım kesildi, ailemle aram açıldığı için onlar da artık para göndermiyorlar. Bir iş bulup çalışmayı düşünüyorum.
Turan - Ben de, ekonomik anlamda zor duruma düştüm. İş bulabilirsem çalışacağım. Ama ben daha çok Kürtçe öğrenmeye, okumaya çalışacağım. Yani, devlet Kürtçe talebimi olumlu karşılamadı diye ben Kürtçe istemimden vazgeçecek değilim. Ben de kendi imkanlarımla öğrenmeye çalışacağım.
Okula dönme kararı çıkarsa, yine, benzeri bir dilekçe verir misiniz?
Sinan - Okula geri dönmem kişiliğimi unutmam anlamında olmayacaktır. Tekrar, hangi kesimden olursa olsun, böyle insani bir talep olursa ve bunun için de imzam gerekiyorsa yine seve seve imza atarım. Tekrar okuldan atılmam söz konusu olsa bile.
Turan - Ben zaten uzaklaştırma cezası aldığım için gelecek sene okula devam edeceğim. Ama bu tür insani taleplere de kendimi uzak tutmam. (AA/NM)