Binlerce Kişi Lübnan İçin Barış Dedi
"Savaşa Karşı Kadınlar", "Kadınların Barış Koalisyonu" ve Gush-Shalom'un (Barış Bloğu) öncülük ettiği gösteriye, Hayfa ve Nasıra da dahil olmak üzere, ülkenin birçok yerinden gelen Yahudi ve Araplar katıldı.
Barış eylemcileri, "Olmert Lübnan'dan çık - Bu savaş bir felaket", "ABD'ye hizmet için ne öleceğiz ne öldüreceğiz", "Perez Lahey seni bekliyor", "Bütün bakanlar kurulu savaş suçlusu" sloganları attı.
Britanya'nın başkenti Londra'da insan hakları örgütlerinin, politikacıların ve parlamento üyelerinin de katılımıyla polise göre 7 bin, düzenleyicilere göre 20 binden fazla kişi İsrail'in savaş suçlarını, ABD ve Britanya politikalarını kınadı.
Galloway: Blair İsrail'in müttefiki
RESPECT hareketinden parlamenter George Galloway, ABD Başkanı Bush ve Britanya Başbakanı Blair'in İsrail'in Lübnan'a saldırısının devam etmesini istediklerini, Blair'in ve bakanlarının Avrupa Birliği'nin İsrail'in saldırısını kınamasını engellediklerini söyledi.
"İsrail hep yaptığını yine yapıyor, ABD'nin Ortadoğu'daki emperyal gücünün çıkarlarına hizmet ediyor. Blair de İsrail'in müttefiki.
"Bir saldırı ekseni var. Blair, Tel Aviv'le Washington'u birbirine bağlayan bu eksenin orta noktasını Londra olarak belirliyor. Britanya'da yaşayan bizlerin bu orta noktaya darbe vurması gerekiyor."
Filistin'le Dayanışma Kampanyası'ının genel sekreteri Betty Hunter da, "Bu gösterinin amacı Tony Blair'e ve hükümetine aldıkları tutumdan utandığımızı söylemek; çünkü tek yaptıkları İsrail'in savaş suçlarına ortak olmak" dedi.
İsrail saldırısına karşı gösterilerde, Cenevre'de yürüyen 500 kişi ellerinde Birleşmiş Milletler bilinicinin ölümünü simgeleyen bir tabut taşıdı. Norveç'in başkenti Oslo'da yürüyen bin kişi, Arap dünyasının ve uluslararası toplumun sessizliğini kınadı.
Avustralya'da 20 binden fazla kişi, Stockholm'de 2 bin kişi İsrail saldırılarını kınadı. Hollanda'nın başkenti Amsterdam'da da yüzlerce kişi gösterideydi.
ABD'de Chicago'da yürüyen birkaç yüz kişi de "Bizim paramızla, bizim adımıza olmaz" pankartları taşıdı. 60 yaşındaki Chicago'lu Yahudi Dale Lehman, "Bir Amerikalı, bir insan olarak Lübnan'daki insanlara yapılanları gördükçe öfkeyle doluyorum" dedi.
Lübnan'da ölüler 375'i geçti; 100 milyon dolara ihtiyaç var
Hafta sonu saldırılarının ardından, İsrail'in Lübnan'da öldürdüğü insanların sayısı 375'i geçti. Hizbullah saldırıları sonucundaysa, İsrail'de 17'si asker 36 kişi öldürüldü.
İsrail'in Gazze'de öldürdüklerinin sayısıysa 100'ü geçti.
BM'nin acil durum yardım koordinatörü Jan Egeland'sa, İsrail saldırıları nedeniyle zarar gören ve yelerinden edilen Lübnan'daki siviller için en az 100 milyon dolara ihtiyaç olduğunu söyledi.
Egeland, "Bütün bunlar durmalı. İnsan yapısı bir kriz bu. Asla başlamamalı, asla böyle sürdürülmemeliydi" dedi.
Egeland: Öldürülenlerin üçte biri kadınlar ve çocuklar
Egeland, kendi çıkarsamalarına göre, İsrail'in Lübnan'da öldürdüklerinin üçte birinin kadınlar ve çocuklar olduğunu, bunun " silahlı gruplara yanıt vermenin çok ötesinde" olduğunu da söyledi.
Bu arada, İsrail pazar gecesi Güney Beyrut'a saldırılarını sürdürdü; sabah saatlerinde Bekaa'daki bir fabrikayı ve Beyrut yakınlarındaki Manar TV istasyonunu vurdu.
İsrail'in Lübnan'a gönderilecek insani yardımlar için güvenli koridorlar açmak üzere BM'ye güvence verdiğini de söyleyen Egeland, "Ancak hâlâ resmi bir başlangıç bilgisi almadık" dedi.
Salı günü İsrail'i ve Gazze Şeridi'ni de ziyaret edecek olan Egeland, Filistin nüfusunun da yıllardan beri görülen en 'vahim' ihtiyaç içinde bulunduğunu ekledi.
B'tselem ve HRW'dan İsrail'e: Sivillere saldırmaktan vazgeçin
İsrailli insan hakları örgütü B'tselem İsrail hükümetinin altyapıya ve sivillere saldırmasının "toplu cezalandırma" olduğunu ve uluslararası hukuka aykırı olduğunu anımsattı; İsrail hükümetinden insan hakları hukukuna uymasını istedi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) de, İsrail'in Lübnan'ı bombalamadan önce, sivilleri bombalanacak bölgeyi terk etmeleri yönünde uyarılar bulunan kağıtlar attığını, uluslararası hukuka göre insanların saldırıyla ilgili zaten uyarılması gerektiğini, ama bu uyarıların sivillere zarar vermeyi haklı çıkarmak için kullanılamayacağını açıkladı.
Berger, Chomsky, Pinter, Saramago: Amaç Filistin halkını tasfiye
Dünyaca ünlü yazar ve aydınlar, John Berger, Noam Chomsky, Harold Pinter ve José Saramago, The Independent gazetesinde yayımlanan mektuplarında, İsrail'in yaptığını "siyasi hedefi Filistin milletini tasfiye etmekten başka hiçbir şey olmayan uzun süreli bir askeri, ekonomik ve coğrafi uygulama" olarak niteledi.
Independent'ın sadece mektuplar bölümünde yer verdiği için eleştirilmesine neden olan mektubun Türkçesini Radikal gazetesi yayımladı.
Yazarların mektubu şöyle:
İsrail'le Filistin arasındaki çatışmanın son faslı, İsrail güçlerinin Gazze'den bir doktorla kardeşini, yani iki sivili kaçırmasıyla başladı. Bu olay Türkiye hariç hiçbir ülkenin basınında fazla yer bulmadı. Ertesi gün Filistinliler İsrailli bir askeri rehin alarak İsraillilerin esir tuttuğu insanlarla bir takasın müzakere edilmesini önerdi; zira İsrail cezaevlerinde yaklaşık 10 bin esir var.
Bu "kaçırma" olayı çok büyük bir zorbalıkmış gibi tepkiyle karşılanırken, İsrail savunma güçlerince Batı Şeria'nın yasadışı askeri işgali ve su başta olmak üzere tüm doğal kaynaklarına sistematik olarak el konulması hayatın hazin de olsa doğal bir gerçeğiymiş gibi kabul gördü. Bu, Filistinlilerin kendilerine uluslararası anlaşmalarca tahsis edilmiş topraklarda yaşadığı eziyetin üzerine bir de Batı'nın 70 yıldır döne döne uyguladığı çifte standartların tipik bir örneği.
Bugün zorbalık, zorbalık doğuruyor; derme çatma füzeler karmaşık füzelere cevap veriyor. Karmaşık füzeler, mahrumiyet içindeki yoksul kalabalıkları bir zamanlar adalet dediğimiz erdemi beklerken vuruyor. Her iki füze tipi de vücutları paramparça ediyor; bunu emri veren komutanlardan başka kim aklından atabilir ki?
Her provokasyona ve karşı provokasyona karşı çıkılır, nasihatler verilir. Ancak bu seferkinin ardından gelen gerekçe, suçlama ve yeminlerin tümü, aslında dünyanın dikkatini siyasi hedefi Filistin milletini tasfiye etmekten başka hiçbir şey olmayan uzun süreli bir askeri, ekonomik ve coğrafi uygulamadan uzaklaştırma amacına hizmet ediyor.
Bunun yüksek sesle ve açıkça söylenmesi gerekiyor, zira ara ara açık edilse de genelde gizli yürütülen bu uygulama, bugünlerde büyük hızla ilerliyor. Bizce olayın adını olduğu gibi söylemeli, buna kesintisiz ve ebediyen direnmeliyiz.
Not: "Arna'nın Çocukları" adlı belgeselin yönetmeni Juliano Mer Khamis'in sorduğu gibi, "Lübnan'ın Guernica'sını kim resmedecek?" (TK)