Çünkü yasanın "Amaç" bölümünde "demokratik ve şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkelerine uygun olarak kişilerin bilgi edinme hakkı"ndan ve bunun kullanılmasına ilişkin düzenlemelerin bu yasa tarafından belirlendiğinden söz ediliyor.
Yasa ve "istisnaları"
Yasa vatandaş ve onun örgütlerinin, devlet ve onun unsurlarının elindeki bilgilere ulaşmasını hedefliyor. Bunun için "talep eden" olarak vatandaş ve onun örgütlerine büyük sorumluluk düşüyor. Tabii bilgiyi elinde tutan, saklayan ve talep edene sunacak olan idare ve kamunun ajanlarında da görev ve sorumluluklar düşüyor.
Yasanın 5. Maddesinde de kamunun ve idarenin yükümlülüğü net biçimde şöyle ortaya konuluyor: "Bu Kanunda yer alan istisnalar dışındaki her türlü bilgi veya belgeyi başvuranların yararlanmasına sunmak ve bilgi edinme başvurularını etkin, süratli ve doğru sonuçlandırmak üzere, gerekli idarî ve teknik tedbirleri almakla yükümlüdürler."
İlk bakışta tüm bunlar "ne güzel artık devlet gizli saklı bir şeyler yapmayacak" diye düşündürtmesine rağmen, durum böyle değil. Çünkü yukarıdaki hükümde de görüleceği üzere yasa bir takım "istisna"lar dışında geçerli.
"İstisna" sayılamayacak sınırlamalar
"İstisna" sözcüğü genel, olağan, normal, ortalamanın dışında olan gibi anlamlar içeriyor. Ama buradaki "istisna" neredeyse tam tersi bir anlamda kullanılıyor. Bilenler bilirler; bizim ülkemizdeki pek çok yasal düzenlemede bu tür "istisna"lar vardır.
Bunlar AB mevzuatıyla uyum sürecinde yapılan yasal düzenlemelerde de kendisini gösterir. Diğer uyum yasalarının bir çoğunda olduğu gibi, bu yasada da tanımlanan "sınırlar" yasanın amacına uygun kullanılmasını önler nitelikte ve bizim hemen her yasamızda yer alan "kamunun düzeni ve güvenliği, devletin varlığı ve bölünmezliği, anayasanın değiştirilemez bölümünde yer alan hükümlere aykırı durumlar" gibi "istisna" sayılamayacak sınırlamaları içeriyor.
"Bilgi Edinme Hakkının Sınırları" başlıklı bölümde ayrıntılarıyla açıklanan maddelerin başlıklarına bir göz atıldığında aslında yasanın sağlayacağı bilgilerin devletin şeffaflığını sağlayamayacağı ortaya çıkıyor.
Bu başlıklar şunlar: "Devlet sırrına ilişkin bilgi veya belgeler", "Ülkenin ekonomik çıkarlarına ilişkin bilgi veya belgeler", "İstihbarata ilişkin bilgi veya belgeler", "İdarî soruşturmaya ilişkin bilgi veya belgeler", "Özel hayatın gizliliği", "Haberleşmenin gizliliği", "Ticarî sırlar", "Kurum içi görüş, bilgi notu ve tavsiyeler" ve "her türlü tavsiye ve mütalaa talepleri".
Bu başlıkların her biriyle ilgili maddede düzenlenenlere baktığımızda ve bunun içerdiği anlam ile gündelik yaşamdaki pratik karşılığını düşündüğümüzde, aslında "istisna"ların ne kadar geniş bir alanı kapsadığı görülüyor.
Örneğin yalnız "devlet sırrı"yla ilgili maddeye bakarsak aslında pek çok bilginin bu madde kapsamına sokularak vatandaşa verilmesinin olanaksızlığını görebiliriz: "Açıklanması hâlinde Devletin emniyetine, dış ilişkilerine, millî savunmasına ve millî güvenliğine açıkça zarar verecek ve niteliği itibarıyla Devlet sırrı olan gizlilik dereceli bilgi veya belgeler, bilgi edinme hakkı kapsamı dışındadır."
Eskiler herhangi bir tanım için "Efradını havi, ağyarını mani" derlerdi. Yani unsurlarını tam olarak ortaya koyan, dışladıklarını somut olarak belirten. Çağdaş hukukta da herhangi bir yasanın getirdiği hükümler, kapsamı net olarak ortaya koymalıdır. Burada yapıldığı gibi "belirsizlik" nedeniyle yasanın uygulanmasının engellenmemesi temel olmalıdır.
Başta saydığım sınırlarla ilgili alt başlıkların hemen hepsi için benzer genişlikte "istisna"lar getirildiği için, "yeni" bir haklar manzumesi sunma iddiasında olan bu yasanın aslında çok sınırlı alanda bazı uygulamalara olanak tanıyacağı görülüyor.
Önemli başlıklardan birisi olan adli soruşturmalar konusunda da özel bir madde konularak düzenlemeler yapılmış. Yasanın 20. maddesinde yapılan düzenlemelere göre; "Adlî soruşturma ve kovuşturmaya ilişkin bilgi veya belgeler" açıklanması veya zamanından önce açıklanması hâlinde; eğer "suç işlenmesi"ne yol açacaksa, suçların önlenmesi ve soruşturulması ya da suçluların kanunî yollarla yakalanıp kovuşturulmasını tehlikeye düşürecekse, yargılama görevinin gereğince yerine getirilmesini engelleyecekse, hakkında dava açılmış bir kişinin adil yargılanma hakkını ihlâl edecekse, bunlar da sorulup öğrenilemeyecek.
İlk bakışta akla yakın gibi gelen bu düzenleme içine bizdeki "Susurluk olayı" gibi olayların aydınlatılması, ya da gözaltında "işkence ve kötü muamele uygulaması"nın açığa çıkarılması gibi bireyin ve toplumun temel haklarını bile ortadan kaldıracak nitelikte düzenlemeler olduğu görülebilecektir.
Peki yasa uygulanmazsa ne olacak? "Dağ fare doğurdu" sözünü akla getirecek bir düzenleme de burada söz konusu. İlgili maddede şöyle deniliyor: "Bu Kanunun uygulanmasında ihmâli, kusuru veya kastı bulunan memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında, işledikleri fiillerin genel hükümler çerçevesinde ceza kovuşturması gerektirmesi hususu saklı kalmak kaydıyla, tâbi oldukları mevzuatta yer alan disiplin cezaları uygulanır."
Yani idari cezanın ötesinde bir yaptırım söz konusu değil. "Açıklanması idarenin işine gelmeyen herhangi bir bilgi talebi söz konusu olduğunda ilgili memura bir disiplin cezası verirsin ve istenen bilgiyi vermezsin" anlamına gelen bu düzenleme de AB'de olduğu belirtilen bizde de özlenen "açıklık, şeffaflık ve dolayısıyla demokrasinin" bize daha, çok uzak olduğunu anlıyoruz.
Yasanın sonunda da "Bu Kanunun uygulanması ile ilgili esas ve usullerin belirlenmesine ilişkin yönetmelik, Kanunun yayımını takip eden altı ay içinde Başbakanlık tarafından hazırlanarak Bakanlar Kurulunca yürürlüğe konulur" deniyor. Önemli bir nokta da burasıdır. Yasanın uygulaması için gerekli yönetmelik henüz yayınlanmadı. Anlaşılan o ki, bugün itibariyle uygulamaya girecek bu yasanın sınırlı da olsa getirdiği "şeffaflığı" yaşayabilmemiz şu anda bu açıdan da olanaklı görünmüyor.
Yine de yasanın en azındaki uygulamadaki "istisna"larının "istisna" olmadığını ortaya koymak üzere duyarlı ve bilinçli her vatandaşın, her örgütlenmenin kendisiyle ilgili konularda bilgi talebinde bulunmaları çok önemlidir.
Diğer yandan yasanın 18. maddesinde yer alan "Sivil ve askerî istihbarat birimlerinin görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgi veya belgeler, bu Kanun kapsamı dışındadır. Ancak, bu bilgi ve belgeler kişilerin çalışma hayatını ve meslek onurunu etkileyecek nitelikte ise, istihbarata ilişkin bilgi ve belgeler bilgi edinme hakkı kapsamı içindedir" şeklindeki düzenleme, özellikle ikinci fıkrada yer alan "sakıncalı" kişilerin "emniyetteki dosyası" dediğimiz dosyadaki bilgileri verme zorunluluğu getirdiği için hemen herkes tarafından talep edilmelidir.
Bu dosya bilgi ve belgeleri dışında kişilerle ilgili tutulan kayıtların ve bu kayıtlarda yer alan bilgilerin kişilerin aleyhine haksız biçimde kullanımını önleyecek bir girişim olacaktır.
Hiç bir hak talep edeni olmazsa "hak" olmuyor. Hele hele idarenin, devletin tanımladığı "hak"lar. Atalarımız boşuna "hak verilmez alınır" dememiş.
Sorarlarsa söylersiniz: Bizim de nur topu gibi gibi bir "bilgi edinme yasa"mız oldu. "Hayırlı olsun". Gerçekten de "Evet"li değil "Hayır"lı olacak gibi görünüyor. (MS/BB)