Hem Can'ın duyduğu suçluluk duygusuna sebep olduğum için, hem de söyleşilere gidemeyeceğim için...
Üzüldüm ama yine de kızdım dördüncü katta bir yeri seçtikleri için. Fakat hayatımda ilk kez bir şey kazanmış olmanın sevinci ve Can'ın üzüntüsünü daha fazla arttırmamak için çenemi tuttum.
Yokuşta ilk kez tek başıma
Eve gidene kadar bileti bırakmamak için elimi cebimden hiç çıkarmazdım; eğer eve kısa yoldan gideyim diye düşünüp o yokuş-yola sapmasaydım. Çünkü ellerim cebimde bir yokuşta düştüğümde nasıl yuvarlandığımı hatırlayınca elim jet hızıyla çıktı zaten cebimden.
Birkaç minik adımdan sonra inemeyeceğimi düşünüp durdum. İlk kez tek başıma inecektim. Hep arkadaşlarımın kollarında inip çıkmıştım o yokuşu. (Bu eve yeni taşındım da.)Yardım istemeye karar vererek beklemeye başladım. Gördüğüm ilk iki kişiden yardım isteme fırsatı bulamadan hızla yanımdan geçtiler. Birden daha önce aynı durumda başıma gelenleri hatırladım.
Tarabya Üstü'nde yine bir akşam vakti böyle bir yokuşun başında inemeyeceğimi anlayınca beklerken, yol kenarındaki evlerden birinin kapısı açılıp evden çıkan kadına, "Yardım eder misiniz ben sakatım inemiyorum," dediğimde, acelesi olduğunu söyleyip gitmişti.
Kestaneci jesti
Ben öylece kalakalmıştım. Yerimden kıpırdayamadan beklerken, kadın elinde ekmekle eve geri dönmüştü; yüzüme bile bakmadan. Ben de oturup ağlamıştım. Ağlamaktan yorulunca da kıçımın üstüne oturarak kaya kaya inmiştim. İnmiştim ama sadece pantolonum değil donum bile paralanmıştı taşlı yolda kıç üstü yürümekten.
Ya şimdi de yardım istediğim kişi bana aynı şeyi söylerse, ben bugün bu reddedilmeyi kaldıramam diye vazgeçtim. Yine minik adımlarla yürümeye başladım. Yokuşun kenarındaki kaldırım basamak şeklinde ve kenarında da demir parmaklık var diye kaldırıma çıktım. Birden kaldırımda bir karaltı fark ettim. Ürktüm.
Dikkatle bakınca kestane tezgahı olduğunu anladım. Kestaneci tezgahın yerini değiştiriyordu. Yanına vardığımda, "Tezgahın yerini benim yüzümden mi değiştirdiniz?" diye sordum. "Evet, size saygımız sonsuz," dedi. Gülümseyip teşekkür ettim. Arkadaşlarımdan birisi söylese bu lafı işte yeni bir panel konusu; sakat olmak neden saygı görme nedeni olur ki? Ama sadece gülümseyerek teşekkür etmekle yetindim.
Utanmıştım
"Size bir kestane ikram edebilir miyim?" diye bir tane kestane uzattığında ise teşekkür ederken gözlerim yaşardı. Önce soğuktan diye düşündüm, ama hayır sevinçtendi. Daha doğrusu utançla karışık bir sevinçten. Az önce yardım istesem kimse etmez diye düşündüğüm için utanmıştım. Kestaneciden yardım isteseydim kesinlikle ederdi işte.
Kestaneci bana yol verdikten sonra tezgahını tekrar eski yerine, kaldırımın ortasına getirdi. Demek ki benden başka kaldırımdan yürüyen olmuyordu. Kendisine iyi akşamlar dileyerek yoluma devam ettim.
Yoldaki taşların çoğu yerinden oynamış, giderek yürümek daha da zorlaşıyordu. Ama yavaş da olsa bu yokuşu kendi kendime inebileceğimi anlamıştım; bu da hoşuma gidiyordu.
Gözlük ve yürüme cihazım
Bir ara tökezleyince çok korktum düşeceğim diye. Çünkü ilk aklıma gelen şey, gözlük ve yürüme cihazım oldu. Onların kırılmasından korkuyorum; çünkü ikisi de çok pahalı.
Kendime güldüm.
Bu arada gözlük ile yürüme cihazı arasındaki benzerliği fark ettim.
Gözlük daha iyi görmemi sağlıyor, yürüme cihazı daha rahat yürümemi. O zaman bu cihaza bundan sonra "yürümelik" desek?
Atel, brez, cihaz, aparat, ortez şu anda kullanılan adlarından bazıları.
Hoşuma gitti "yürümelik".
Bitmez tükenmez merdivenler
Ertesi gün kazandığım filmi izlemeye gittim. Çinli yönetmen Yu Li'nin "Balık ve Fil" filmi idi. Eşcinsel iki kadının ilişkileri ekseninde Çin'deki yaşamdan kesitler sunan film Çin'de yasaklanmış.
Yanıma Lambda'dan Berkay oturunca çok sevindim. Berkay beni Lambda'ya her gittiğimde merdivenlerden kucağında çıkarıp, indiriyor. Hafta sonlarındaki film gösterileri, ya da yapılan söyleşiler ilgimi çektiği için sık sık gidiyorum Lambda'ya.
Eğleniyorum kucakta
Yerleri üçüncü katta diye eleştirdiğimde, beni taşımayı önerdiler ben de kabul ettim. Böylece onları cezalandırmış oluyorum! Tabii gücüm sadece onlara yetiyor. Bunu Fitaş ya da Alkazar ya da Atlas ya da Lale sinemasında da yapsam ya... Ve her yerde...
Fitaş'ı bilenler bitmez tükenmez merdivenlerini de bilirler. Ama korkacak bir şey yoktu benim için, Berkay vardı. Beni kucağında taşıdı caddeye kadar.
Yeni bir şeyi daha fark ettim ki, artık utanmıyordum kucakta taşınırken. Eskiden bu durumda kendimi aşağılanmış hissederdim. Ve merdiveni icat edenden başlayıp, mimarlara, belediyelere, hükümete küfredip dururdum.
Onlara yine küfrediyorum ama artık eğleniyorum kucakta taşınırken. (NG/NM)