Fotoğraf: AA
Rusya ile Ukrayna arasındaki kriz yeniden gündemde. Rusya'nın Ukrayna sınırına 90 binden fazla asker gönderdiği ve saldırı hazırlığında olduğu iddiaları üzerine diplomaside hareketlilik yaşanıyor.
ABD Başkanı Joe Biden ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna'da artan gerilimle ilgili dün (7 Aralık) görüştü.
Biden ve Putin arasındaki video konferans zirvesinden sonra Ukrayna sorunu ile ilgili tutumlarda pek bir değişiklik olmadı: Washington, sınır bölgesindeki Rus birliklerinin varlığını saldırganlık olarak görerek Ukrayna'yı daha fazla silahlandırmak ve doğudaki NATO ülkelerinde askeri varlığını artırmak gibi yaptırım tehditlerinde bulunuyor. Putin, bu politikayı bir gözdağı olarak görüyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da, Katar ziyaretinin ardından gazetecilere yaptığı değerlendirmelerde, Rusya-Ukrayna gerilimi ile şöyle dedi:
"Temennimiz, gerilimin daha fazla artmaması ve bölgede istikrarın korunmasıdır. Rusya ile Ukrayna arasında son haftalarda yükselen gerilimi düşürmek ve bir diyalog kanalı tesis etmek amacıyla elimizden gelen desteği vermeye hazırız. İki tarafın rızasıyla kolaylaştırıcılık, arabuluculuk veya arzu edilecek herhangi bir formatta destek sunabiliriz. Elbette bölgenin barışı için üzerimize düşeni çekinmeden yaparız."
euro|topics, Avrupa basınında, Biden-Putin zirvesinin olası etkilerini ele alan analizleri derledi.
Putin kısa çöpü çekti
Rusya'da yayın yapan haber portalı Echo Moskwy'den gazeteci Leonid Gosman, Biden'ın bir puan önde olduğunu söylüyor:
"Görüşmenin bitiminden hemen sonra Beyaz Saray, Biden'ın aslında bir ültimatom verdiğini açıkladı. Putin'in St. Petersburg'daki gençlik zamanlarında öğrendiği 'sokak kanunlarına' göre cevap acilen ve en sert şekliyle verilmeliydi. Ancak Kremlin, birkaç saatlik sessizliğin ardından çok da büyük laflar etmeden anlaşılmaz beyanlarda bulundu. Yani, bu ültimatomu yedi. ABD kaynaklarından edinilen bilgiye göre, görüşmenin ardından Biden en önemli Avrupalı müttefik ülke liderleriyle hemen temasa geçti. Peki bizimki kimi arayacak? Lukaşenka'yı mı yoksa Maduro'yu mu? O, bu gezegende yapayalnız."
Moskova yolundan şaşmıyor
Ukrayna'dan Liga.net haber sitesi, uzmanlarla yaptığı görüşmelere dayanarak Putin'in stratejisinden şimdilik sapmayacağı inancında:
"Gazeteci ve AGİT Ukrayna Özel Gözlem Misyonu eski üyesi Michael Botsurkiv, liga.net'e vermiş olduğu beyanatta 'Biden'la görüştükten sonra Putin'in davranışını değiştirmesini beklememeliyiz' diyerek, 'Putin her zaman yaptığı şeyi, yani ne istiyorsa onu yapacak' kehanetinde bulundu. Bununla birlikte, Putin'in Ukrayna'ya karşı yeni bir saldırganlık girişiminde bulunmayı tercih etmesi kendi iktidarına mal olabilir. ... Rusya'nın bu yaklaşımındaki asıl amaç, Batı'yı korkutarak, ondan Ukrayna'nın Rus nüfuz alanında kalacağına ve NATO'ya alınmayacağına dair yasal garanti almak. Putin'in Biden'a mesajı buydu."
Müzakerelere devam
Ukrayna'da yayın yapan bir diğer haber sitesi Ukrinform ise, görüşmenin neticesinden oldukça memnun:
"Resmi basın açıklaması Rusya Devlet Başkanı'nın internet sitesinde müzakereler bittikten ancak üç (!) saat sonra yayınlandı. ... Bu biraz şaşırtıcı olsa da Kremlin'in yüzünün gülmediğini ve bunu halka duyurmanın bir yolunu bulmak zorunda kaldığını gösteriyor. ... Önemli olan müzakerelerin yapılmış olması. Belli ki her iki taraf da müzakereden yana. Ancak, ABD ve Rusya'nın şu anda Ukrayna üzerine somut bir konuda uzlaşma sağlaması imkansız değilse de bir hayli zor."
Gerilimin tırmanması önlenmiş görünüyor
Rusya'da yayınlanan İzvestia gazetesi, Biden-Putin zirvesinin faydalı olduğu görüşünde:
"Görüşme devam ederken temkinli olmayı gerektirse de Washington'dan umut vadeden bir haber geldi: Rusya'ya yönelik bazı ekonomik yaptırımlar yeni ABD savunma bütçesi taslağından çıkarıldı. ... Ve daha da önemlisi: Ukrayna'ya yapılan mali yardım, 300 milyon Dolar gibi çok da yüksek olmayan bir önceki seviyede kaldı. ... Görüşmenin ardından vahim kararlar açıklanmadı. ... İkili ilişkilerin mevcut durumu dikkate alındığında, böyle görüşmeler son derece faydalı. Uluslararası ilişkilerde diplomatlar ne kadar uzun süre sessiz kalırsa, onların yerine silahların konuşması tehlikesi o kadar artar."
Hiçbir şey yapmamak hala en doğru çözüm olabilir
İngiltere'den The Times gazetesi, Batı'nın Rusya'ya karşı daha fazla ekonomik yaptırım uygulamasının gerçekten etkili olup olmayacağından şüphe duyuyor:
"Bunun ekonomik maliyetinin yüksek olacağı ortada, ama Rusya zaten yıllardır yaptırımlarla cezalandırılıyor. Üstelik bu maliyetlerin bir bölümünün faturası kaçınılmaz olarak yine Batılı ekonomilere çıkacak. Batılı hükümet başkanlarının ekonomik tehditler savuruyor olması, Kiev'e teçhizat ve eğitim vermenin ötesinde askeri bir destek sunmaya niyetleri olmadığının da üstü kapalı bir itirafı. Batı'nın en büyük beklentisi, bunun hararetlenmeden devam eden bir çatışma olarak kalması olabilir. Bu da sabır gerektiriyor."
Rusya sabırla beklemeliymiş
Rusya'da yayın yapan haber portalı Ria Novosti, ABD'nin taleplerinin Rusya için "absürt" olduğu iddiasında:
"Rusya, Ukrayna'yı 'tehdit etmekten' vazgeçmeliymiş. Tercüme edersek, Moskova, Ukrayna topraklarının ABD ve İngiliz askeri üsleri ve gizli biyo-laboratuvarlarla donatılmasını, ABD'nin buraya yığınla [tanksavar] Javelin sistemi göndermesini ve başka hiçbir NATO üyesine nasip olmamış kapsamlı bir askeri işbirliği geliştirmesini sessizce izlemeli. Üstelik Rusya bir de Ukrayna'ya sürekli gaz, kömür ve başka her şeyi tedarik etmekle de yükümlü olacak. Çünkü aksi takdirde enerji kaynaklarıyla askeri şantaj yapılıyor olurmuş. Ukrayna NATO'ya katılırsa, Moskova bunu memnuniyetle karşılamalı veya en azından ses çıkarmamalıymış. İyi, uygun ve 'tehditkâr olmayan' davranış bu olurmuş."
Soğuk Savaş'ın nüfuz alanlarına geçit vermemeli
Estonya'da yayınlanan Eesti Päevaleht gazetesine göre, Biden ve Putin'in Kiev'i müzakerelere dahil etmeden Ukrayna hakkında kararlar alması eski zamanlara dönüş olur:
"Putin Rusya'nın yönünü, Sovyetler Birliği ve ABD liderlerinin dünya meselelerine kendi aralarında karar verdiği Sovyet dönemi pozisyonuna döndürdü. Hayır, Ukrayna'nın (veya başka bir ülkenin) NATO ile işbirliği yapıp yapmayacağı veya NATO'ya katılıp katılmayacağı konusunda Rusya veto hakkına sahip olmamalıdır. Maalesef mevcut Ukrayna liderliği de Batı'nın devlet yönetimi anlayışının hakkını vermemek için epey gayret ediyor gibi görünüyor. Ama bu, Soğuk Savaş döneminin nüfuz alanlarının yeniden tesis edilebileceği anlamına da gelmiyor."
Geleceğin dünya düzenini ilgilendiriyor
Almanya'da yayınlanan Tagesspiegel gazetesi ise krize başka bir açıdan bakarak Biden'ın yaptığı ya da yapmadığı her şeyin Çin ve Tayvan için sonuçlar doğuracağını vurguluyor:
"ABD, nispeten zayıf bir Rusya'nın egemen Ukrayna'yı kontrolü altına almasına göz yumarsa, çok daha güçlü bir Çin bunu, ciddi sonuçlarından çekinmeksizin Tayvan'ı işgal edebileceğinin işareti olarak görebilir. Dolayısıyla, video konferans zirvesi geleceğin dünya düzenini ilgilendiriyor. ... Putin, Yalta dünyasına dönmek istiyor: Kremlin'in ordularının ilerlediği bölgelere kadar siyasi kontrol."
Rusya'nın sunacağı bir şey yok
Lüksemburg'dan Tageblatt gazetesi, Putin'in güvenilir bir anlaşma ortağı olmadığına inanıyor:
"Mesela Ukrayna gelecekte NATO'ya üye olmaktan vazgeçerse, Ukrayna'ya hangi uzun vadeli güvenlik garantilerini sunabilir? Rusya Federasyonu'nun Ukrayna'nın bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne saygısını mı? Moskova bu sözü Ukrayna'ya 1994 yılında Budapeşte Memorandumu'nda verdi. O zamanlar üçüncü en büyük nükleer güce sahip olan Kiev de karşılığında tüm nükleer cephaneliğini Rusya'ya devretti. Yine de Putin, Kırım'ı ilhak ederek ve Donbass'taki isyancıları destekleyerek güvenilmez bir anlaşma ortağı olduğunu kanıtladı. Yani bundan sonra sunabileceği önemli bir şey yok."
Büyük güçler için stres testi
Dış politika uzmanı Georgi Asatrjan, Rusya'dan Wedomosti gazetesine yaptığı değerlendirmede, her iki tarafın da gerilimi tırmandırmak için hiçbir zorlayıcı nedeni olmadığı analizinde bulunuyor:
"ABD için Ukrayna sorunu asli bir öneme sahip değil. Rusya için de, Kiev en ön sıradan bir dünya gücü tarafından desteklenmediği sürece Ukrayna ile olan anlaşmazlıklar aşılamaz değil. Mevcut gerilimler, büyük askeri güçler için bir soğukkanlılık testi. Yani gerekmedikçe şiddet kullanmama iradesinin varlığı. Rusya 'gerginlik' politikasını abartmamayı başarabilecek mi? ABD, daha az rasyonel ve daha dar görüşlü hareket eden müttefiklerini kontrol altında tutmayı başarabilecek mi?" (KÖ)