Evrim Kepenek’in editörlüğündeki biamag’da bu hafta okuyacaklarınız şöyle:
Abbas Vural, Kürtçe ile kurduğu bağı anlatıyor: Kimliğime dair giriştiğim ilk sorgulamalar lise yıllarıma denk geliyor. Beni bir karmaşa içerisinde bırakan sorular mezun olana kadar da netlik kazanmamıştı.
Meral Sözen, görme engelliler başta olmak üzere engelli yurttaşların dil kullanımdan olumsuz etkilendiği noktaları hatırlattı.
21 Şubat Dünya Anadili Günü’ne özel bianet Kürtçe kelime kartları: “Zimanê Dayîkê / Zikmakî, Ziman, Çand, Perwerdehî, Qedexe, Girtîgeh.”
Emet Değirmenci, Maraş’ta bir aile ziyaretinde kaybettiğimiz orman mühendisi sevgili Fatma Önder Özşeker’in doktora tezi olan kitap “Ormanı Planlamak: Planlama Aklının Bir Eleştirisi” üzerinden afet planlamalarını gündeme taşıyor.
Nilgün Karataş, Nobel ödüllü yazar Han Kang’ın 1948’de Jeju Adası’nda gerçekleşen katliamı merkezine aldığı romanı “Veda Etmiyorum”u yazdı: Zaten unutmak mümkün değil, susulsa bile nesilden nesile aktarılan acılar var, bunları anlatan romanlar var; ateşin sadece düştüğü yeri yakmadığını anlatan. İşte Veda Etmiyorum da öyle bir roman.
Ayşenur Önal, emekçi sorunlarına değiniyor: Ama nerdeyse her iş kolunun belli başlı patronlara esir edildiği günümüzde, çalışanın işini iyi yaptığı haberi hiç yayılmazken, hakkını aradığı haberi saniyesinde dost meclisine iletilir. Sonra tekelleşmiş sektörde iş bul bulabilirsen.
Şeyhmus Diken, Ayyüce Türkeş’e Kürt dilini hatırlattı: Kürtçenin dünya konuşulan dil sıralamasındaki dokuzuncu sırada olduğu belirlemesinden ve dahi 918 bin kelime hazinesine sahip olduğundan!
Metin V. Bayrak, barış mücadelesinin anadili hakları ile ilişkili olduğuna işaret ediyor: Dünyada barış içinde bir arada yaşayan kentlere baktığımızda, çok dilliliğin ve kültürel çeşitliliğin bu yapının ayrılmaz bir parçası olduğunu görürüz.
Arslan Özdemir, Kürt halkının dil mücadelesine eğitim üzerinden odaklanıyor: Anadilde eğitim almayan bireyler, yüksek eğitim seviyelerine ulaşmada zorluk çekmekte ve işgücü piyasasında dezavantajlı hale gelmektedir.
Murat Türker, Bay hiç kimse Putin’e karşı (Mr.Nobody against Putin filmini yazdı: Devletin piyonu olmaya hiç niyetli görünmeyen Paşa’nın “Hür bir memleket olsaydı terk etmek zorunda kalmazdım” cümlesi filmin sonunda birçok kişinin hislerine tercüman olmakla kalmıyor, belgesele de damgasını vuruyor.
Rober Koptaş, anadilinin kimlik, kültür ve toplumsal adalet açısından önemini anlatıyor. Ermenice öğrenme sürecinde yaşadığı zorlukları, anadilin günlük hayattan çekilmesinin etkilerini ve Ermenice gibi azınlık dillerinin yok olma tehlikesiyle nasıl karşı karşıya kaldığını aktarıyor.
Sabahattin Çelik, "Sürü" (1978) filmindeki Berivan karakterinin sessizliğini bu teori çerçevesinde ele alıyor. Türkçe bilmemesi onun daha da sessizleşmesine ve sistem tarafından görünmez hale getirilmesine yol açıyor.
Ercan Jan Aktaş, anadili mücadelesini anlattı: Zimane me jiyana me ye, diller kardeştir
Tarık Yüce, Zorlu PSM’de Serdar Biliş yönetmenliğinde sahnelenen AF!FE hakkında yazdı: İddiası, Afife’nin yaşadıklarından ziyade gücü ve devrimciliği üzerine.
Evrim Kepenek, Hemşincenin hem savunucusu hem de yaygınlaştırıcısı müzisyen Ayşenur Kolivar’ı anlatıyor: Onu bir kez dinleyen biri anlar ki, o sadece şarkı söylemez, tarih anlatır. Hemşincenin yankılandığı taş duvarlı eski evlerin, Laz kadınlarının hüzünlü şarkılar söylediği kayıkların, rüzgârın getirdiği ağıtların diliyle konuşur. Bence onun müziği sadece bir melodi değil, kaybolan bir dünyanın hatırasıdır.
(EMK)