Köşelerinden herkesi karalayabileceklerini sanan birileri bu kez de kuruluşunda yüzlerce kişinin bulunduğu Bağımsız İletişim Ağı'na bulaşıyorlar. Bizim ne gazetecilik anlayışımız ne de dilimiz onlarınkine benzemez. Bu yüzden yazıyı yumuşak bulacak olan meslektaş ve okurlarımızdan peşinen özür dilerim.
Yazıların ikisi de aynı gün çıktı. İki önemli gazete. İyice büyük olanında bir de Nadire Mater'in resmi vardı. İki yazı da Türkiye'de tanınan iki gazeteciye aitti. Şaşırdım. Üç yıldır piyasada olan ve bütün suçlamalardan beraat eden "Mehmedin Kitabı" neden Temmuz ayının 24 Salı'sında iki önemli gazetede birden yer bulmuştu? Kaynakları neydi? İki gazetecide de kaynak yoktu.
Ama internet sitelerinde kısa bir gezi sonucu müthiş gerçeğe vakıf oldum. Baha Kıvanç müstear adlı kişi her şeyi keşfetmiş ve yazmıştı. "Solcu" gazeteci Nadire Mater CIA'den para almıştı ve bu kitabı yazmıştı vb.
İşte dezenformasyon denen şey buralarda başlıyordu. Siyahlar, beyazlar, hatta griler birbirine karıştırılıp inanılmaz bir linç harekatına girişiliyordu. Öyle ki iddia sahiplerinden daha iri olanı sütunun yanında yayımlanmış Nadire Mater açıklamasına rağmen ertesi gün "Nadire Hanım'dan tık yok" başlığıyla bir yazı yazabiliyordu. Üstelik AB'den de 800 milyar alınmıştı. Ve böylece kusulan kinin nedeni hakkında hiç bir kuşkusu kalmayan ben rahatlıyordum. İşin içine Ertuğrul Kürkçü (gerçi o hapisten çıktığı günden beri bu zırvalara alıştı) ve daha da önemlisi BİA karıştırılıyordu.
Ama önce azıcık kuşkusu bile olan varsa şunu söyleyeyim. Baha Kıvanç'ın yazısında kaynak diye gösterdiği J. Michael Waller'in "Funding Subversion of National Security" başlıklı yazısı iddia edilenin tam tersine Mac Arthur Vakfı'nın nasıl sola hizmet ettiğini anlatıyor. Çünkü başlığın tercümesi şöyle: "Ulusal Güvenliğin Altının Oyulmasına Destek Vermek".
"Baha Kıvanç"ın okuduğunu anlamadığı için yanlış alıntıladığı yazı "The Web of Foundations", Martin Morse Woorster'in yazısı değil. Bu başlık, "The Architecture of Modern Political Power" adında makalelerden derlenmiş bir web sitesininin bölümlerinden birinin başlığı. Bu bölümde R.W. Bradford adındaki bir yazarın Martin Morse Wooster'ın "The Great Philanthropists & the Problem of" "Donor Intent, (Capital Research Center, 1998)" adlı kitabı için yazdığı "Legacy & Betrayal" adlı makalesi var ve burada MacArthur'dan sözediliyor ve tabi tam tersi anlamda. Nadire Mater'in aldığı "grant"i hepimiz biliyoruz, gizli değil.
Bunlar hiç önemli olmayan somut bilgiler.
Geçin bunları
Somut bilgiler bir gazeteci için nasıl mı önemsiz olur? Şöyle. Bu yazıları iyi niyetli ama cahil gazeteciler yazmış olsalardı bu bilgilerle onları ve kamuoyunu aydınlatırdık ve iş biterdi. Yani her okur kendi kararını kendi verirdi. İddia sahiplerinin yüzü kızarırdı. Ne var ki burada anahtar sözcük ne dolar ne de Euro dollar. Burada anahtar sözcük "solcu" olmak. Nadire Mater'den Ertuğrul Kürkçü'ye oradan BİA yani Bağımsız İletişim Ağı'na sıçranmasının nedeni bu.
Biz, sayımız çok değil ama sanıldığı kadar da az değil, gazetecilik yapmaya çalışan, yani "devlet gazeteciliği" yapmayı reddeden herkes onların gözünde solcu ve bölücü. En ufak farklı bir ses yansıtmaya çalışmak hainlik. Hele tek sesli devlet korolarına (bunlara medya yelpazesinin şeriatçı, laikçi, ve de liberalci kanatlarında sıkça rastlanır) karşı çıkmak kimsenin haddi değil. İşte Nadire Mater'in 59 bin doları ve BİA'nın 800 milyarı burada devreye girer. "PKK yanlısı" olmakla suçladığınız kitabın yüksek yargıdan da "temiz kâğıdı" alması sizi çileden çıkartır. Kitapçılarda serbestçe satılması ve de okunması ise çıldırtır. "Türk ordusuna çamur atan ihbarları" da yargı tarafından ciddiye alınmayınca elinizde kalan tek şey olan karalamaya başvurursunuz. CIA (tabii AB'yi unutmayalım) ve solcular gibi "juicy" bir kompozisyona, en ufak bir araştırma yapma zahmetine katlanmadan, sarılırsınız. Kitabın inanılırlığını sarsmak için alenen yanlış aktarılan web siteleri de yetmezse Mater'in dolarları üzerine Ertuğrul Kürkçü (bu ne bitmez bir kin), solculuk ve BİA'yı da katıp işi büyüttüğünüzü düşünürsünüz.
BİA'ya gelince
Meslektaşları ve arkadaşları olmaktan onur duyduğum Kürkçü ve Mater'in savunulmaya ihtiyaçları yok ve gerektiğinde bunu kendileri yaparlar. Ben devreye Bağımsız İletişim Ağı nedeniyle giriyorum. Hani Emin Çölaşan'ın ilk sayfa anonsunda belirttiği üzere "Türkiye'ye beş kuruş koklatmayan Avrupa Birliği'nin 800 milyar verdiği" BİA.
90'ların başından beri kotarmaya çalıştığımız bir projeydi bu. Amacı Türkiye'de evrensel boyutlarda gazetecilik ilkelerini özellikle yerel düzeyde geliştirmeye çalışmak, radyo, gazete ve televizyonları büyük medyanın tahakkümünden bir nebze olsun kurtarmak.
Aynı kaygıları besleyen sivil toplum kuruluşları ve meslek birlikleri, TMMOB ve TTB bu yönde bir adım atma iradelerini bize yansıttıklarında bu kez aradığımızı bulduğumuzu düşünüp dört elle çalışmaya başladık. Yerel yayıncılarla bölgesel toplantılarda buluştuk, bir büyük konferans düzenledik 1997'de. Sonuçta eğitim, hukuksal yardım, haber, program üretimini temel alan bir projeyi yüzlerce insan birlikte kurduk.
Yunanlıların, Hırvatların, Polonyalıların, yani 72 milletin Avrupa Birliği'nden bu tür "sivil" girişimler için fon alabildiğini duyardık. Oturup projeler hazırlandı ilk başvuruyu TMMOB yaptı. Tabii ki baştan resto'yu yedik.
Türkiye'den bu tür talepler olmadığı için biz de herhalde abuk sabuk şeyler yazmıştık. Zaten AB de pek gönüllü değildi. Mühendislik ile medya arasında bağ kurmakta zorlandıklarını söylediler. Ne de olsa devletimizin gölgesi bizlerin de üzerine düşmüştü. Kolay olmadı. Çok sayıda ünsüz ama iyi gazeteci destek attı. Bir proje daha gönderdik. Bu kez benim de kurucularından olduğum IPS İletişim Vakfı adına. Yanıt olumlu geldi. Çünkü her kalemi kuruşuna kadar göstermiştik.
Üç yıl beklemeden sonra tahsisat çıktı. Akademisyen ve gazetecilerden oluşan bir eğitmen grubu bir yıldır, Mersin'den Diyarbakır'a Trabzon'dan Sivas'a dolaşıp meslek seminerleri düzenliyoruz. BİA adlı internet sitesi aracılığıyla ülkenin farklı kentleri arasında haber akışı sağlamaya çalışıyoruz. "Elite Model Look" ya da "Çılgın Laila geceleri" haberlerine bir itirazımız yok ama nasıl olsa ulusal medya bunları bol bol veriyor. BİA sitesinin işi "öteki" Türkiye'nin gündemiyle.
Aslında bu yazı uzayıp gidebilir, çünkü kalkıştığımız işle gurur duyuyoruz. Ama ben şunu demekle yetineyim: Bizi eleştirmek ve hatta küfür etmek hakkınıza saygımız sonsuz (zaten sonsuz olmasa ne yazar di mi? Bir yanda devletin muteber gazetecileri, bir yanda üç beş kılıç artığı). Yayın Yönetmeninizi sizi müdahaleye davet etmek, onunkinden geçse bile, bizim aklımızın köşesinden bile geçmez. Ama ne olur gazetecilik ilkeleri ve etiğine biçimsel de olsa biraz özen gösterin. İnanın ki size yakın olanların bile bu rasgele karalamalar karşısında yüzleri, hafiften de olsa, kızarıyordur.