"F Tipi cezaevlerinde tutuklu ve yükümlülerin daha rahat koşullar altında aileleri ve avukatlarıyla görüş yapabilmelerinin sağlanması, tedavilerinin sağlanması; gün içinde hücre dışında bir araya gelmelerine olanak tanınması..."
Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü (RSF) Türkiye Raporu'nda şu değerlendirmeler yer alıyor:
Cezaevi eylem ve açlık grevlerini izleyen gazeteciler Aralık 2000'den bu yana görevlerini yaparken çeşitli engellerle karşılaştılar.
Düşünce mağduru beş gazeteci
Türkiye'de beş gazeteci (Asiye Zeybek Güzel, Nureddin Şirin, Hasan Özgün, Kemal Evcimen ve Mustafa Benli) düşünceleri veya meslekleri nedeniyle cezaevinde bulunuyor. "Yasadışı örgüte üyelik" iddiasıyla yargılanan bu gazetecilerden üçü 12 yıl 6 ay veya 17 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılırken diğerlerinin davaları sürüyor.
Şubat 1998 tutuklanan aylık "Hedef", "Alevi Halk Gerçeği" ve "Liseli Arkadaş" gazetelerinin sahibi ve yazı işleri müdürü Mustafa Benli , uzun süredir sürdürdüğü ölüm orucuna 9 Nisan 2001'de son verdi . "Yasadışı örgüt üyeliği" iddiasıyla Kasım 1999'da 12 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılan gazeteci, görme, işitme ve hafıza kaybı ; ayrıca mide ülserinden şikayetçi.
Yaklaşık 20 kilo kaybeden ve son olarak Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne kaldırılan Mustafa Benli'nin Avukatı Hasan Erdoğan , 24 Ekim
2000'de davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) taşıdı.
Benli gibi, yaklaşık 120 tutuklu çeşitli hastanelerde tedavi altına alındı. İnsan Hakları Derneği'ne (İHD) göre "ölüm" oruçlarına yaklaşık 300 tutuklu ve yükümlü katılıyor.
Cezaevlerindeki siyasi tutuklular "F Tipi" olarak bilinen yeni cezaevlerine nakilleri protesto ediyorlar. Eylül 2000'den itibaren Türk yetkililer,
kolektif barınmaya olanak tanıyan koğuşlardaki siyasi tutuklu ve yükümlüleri iki-üç kişilik hücrelerden kurulu cezaevlerine nakletmeye başladı. Yetkililer, yeni cezaevleri, rehin alınma olaylarına yol açan yaygın isyanları önlemeye elverişli buluyor. Ancak, birçok insan hakları kuruluşu, yaşanan tecridin cezaevlerinde kötü muameleyi kolaylaştırabileceğini savunuyor.
Yaygınlaşan cezaevleri eylemleri karşısında, güvenlik kuvvetleri, 19 Aralık 2000'de, yaklaşık 20 cezaevine yönelik bir operasyon başlattı. Dört gün süren şiddetli müdahale, 30 tutuklu, 2 jandarmanın ölümü , onlarca tutuklunun ise yaralanmasına yol açtı.
Gebze Cezaevi'nde bulunan "İşçinin Yolu" gazetesi yazı işleri müdürü, "Atılım" gazetesi muhabiri Asiye Zeybek Güzel, bu müdahale sırasında sol bacağında ve belinde yaralandı. Avukatına göre, ayakta duramayan Asiye Zeybek Güzel tedavi edilmezse felç olacak.
22 Şubat 1997'de evinde gözaltına alınan Asiye Zeybek Güzel , 13 gün boyunca tutulduğu İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi'nde tecavüze uğradı. Güzel yaşadıklarını şöyle anlattı :
"Polisler bana ve başka kadınlara cinsel tacizde bulundular. Bize işkence yaptıktan sonra, porno filmi izliyor içki içiyorlardı" (Bkz RSF 1998 Raporu).
Gözaltı sonrası Kırklareli Cezaevi'ne gönderilen gazeteci, 20 gün süren a çlık grevi yaptı; 15 ay sonra ise Gebze Cezaevi'ne nakledildi. "MLKP örgütüne üye" olmakla suçlanan Asiye Zeybek Güzel hakkında açılan davanın bir dahaki duruşması 18 Nisan 2001'de gerçekleşecek.
Kendisine işkence ve tecavüz eden polisler hakkında suç duyurusunda bulunulmasıyla başlatılan prosedür, Fatih Cumhuriyet Savcılığı'nın verdiği olumsuz yanıtla sonuçsuz kaldı. Buna karşılık yapılan itiraz, Beyoğlu 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedildi. Güzel'in avukatı Ercan Kanar AİHM'e başvurmaya hazırlanıyor.
Ölüm Oruçları : Basına kısıtlama ve ceza
Çok sayıda gazeteci, Aralık 2000'de başlayan cezaevindeki olayları özgürce izleyip yansıtma konusunda sıkıntılarını dile getirdi. Yetkililer ve
işverenlerinden gelecek tepkilerden dolayı, cezaevlerindeki tutukluluk koşulları kadar, diğer insan haklarına ilişkin konular da, gazeteciler tarafından gün geçtikçe daha zor işlenir hale geldi.
Ayrıca, cezaevlerine ziyaret koşulları da bir yönetmelikle sıkı kurallara bağlandı. Cezaevlerine operasyon düzenlendiği günlerde, basın cezaevi yapılarından bir kilometre uzakta tutuldu.
İstanbul 4 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi, 14 Aralık 2000 tarihinde, "yazılı, sesli ve görsel basın-yayın organlarının ölüm oruçları ve F Tipi cezaevleriyle ilgili olarak yayın yapılmasının yasaklama" kararı aldı.
Açıklamada, bu tür yayınların 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası'nın (TMY) 6.2, 7.2.maddesi ve 4422 Sayılı Kanunun 1/7 maddesine ters düştüğü belirtildi.
20 Aralık'ta ise yetkililer tehditten bu kez eyleme geçtiler: Çorum'da yayımlanan ve aralarında Dost Haber'in de yer aldığı beş gazete F Tipi
cezaevleri hakkında çıkan ölümleri kınayan haberler nedeniyle toplatıldı .
2001'in ilk üç ayında, Yeni Evrensel gazetesinde çıkan bu konudaki haber ve yazılar nedeniyle birçok dava açıldı. Gazetenin sahibi Fevzi Saygılı ile Sorumlu Yazıişleri Müdürü Bülent Falakaoğlu , "kin ve düşmanlığa tahrik" ve "3713 Sayılı Yasaya muhalefet" iddiasıyla yargılanıyorlar. 28 Mart'ta ise, İstanbul'dan yayın yapan Anadolunun Sesi radyosu, RTÜK tarafından 90 gün kapatmayla cezalandırıldı.
Aynı dönemde, haber kanalı CNN Türk , cezaevi operasyonları sırasında yaralanan bir tutuklunun ifadelerini yayımladıktan sonra; Kanal 6 'ya ise, F Tipi cezaevine nakledilen bir tutuklu yakınıyla yapılan görüşmeye yer verdikten sonra, RTÜK tarafından karartıldı .
2000 yılında, RTÜK onlarca radyo ve televizyon kuruluşu hakkında 4.500 günden fazla kapatma cezası verdi. Nisan sonunda, RTÜK ulusal televizyonların katılımıyla bir frekans ihalesi düzenleyecek. 16 televizyon kuruluşunun yarışacağı ihale sonunda 11 kuruluş frekans almaya hak kazanacak. İhaleye katılabilmek için, kurum temsilcileri "Ulusal Güvenlik" Belgesi adı verilen ve kişinin sicili hakkında bilgi içeren bir belge almak
zorunda. Bu durum, eleştirel yayın izleyen medyanın bir kenara itileceği endişelerini artırıyor.
Medya : Ekonomik kriz mi, "politik" tasfiye mi?
Cezaevleri konusu, büyük basında daha az yer alırken gazetecilerin hem tanığı hem de mağduru oldukları ekonomik kriz gündemin birinci maddesi haline
geldi.
21 Şubat'tan beri Türkiye'yi etkisi altına alan krizin kimi medya patronu tarafından medya çalışanlarına karşı bir baskı aracı olarak kullanıldığı belirtiliyor. Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin (ÇGD) bir yetkilisine göre,
medya patronları krizden"denetimden çıkan unsurlardan kurtulma; iş ve maaşı şantajın bir aracı olarak kullanma olanağını buluyor".
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'ne (TGC) göre, aralarında yazılı basının ünlü yazarlarının (Nilgün Cerrahoğlu, Umur Talu gibi) da yer aldığı toplam 2.800 gazeteci, son iki ayda işten çıkarıldı. Bu gazetecilerden birçoğu devlet içindeki yolsuzluk iddiaları hakkında düzenli olarak yazan kişilerdi. Böylelikle, gün geçtikçe artan sayıda gazeteci, yetkililerle yakın ve uyumlu ilişkiler geliştiren yaygın medyanın yayın çizgisiyle çelişmemek amacıyla, hassas konularda yazarken otosansür uyguluyor. Günümüzün özel radyo, televizyon ve gazetelerin (10 ulusal gazete, 17 ulusal televizyon, yüzlerce süreli yayın ve yerel radyo) büyük çoğunluğu finans kuruluşlarının elinde bulunuyor.
Örneğin, Türkiye'deki ulusal basın sektörünün yaklaşık yüzde 70'i Doğan Grubu'nun denetiminde bulunuyor.
İnternet'te sansür
Superonline'daki forumu yöneten İnteraktif Bölümler eski Koordinatörü Coşkun Ak , "Devlet kurumlarını tahkir ve tezyif" ettiği gerekçesiyle 27 Mart 2001'de 40 ay hapis cezasına çarptırıldı. İstanbul 4.Ağır Ceza Mahkemesi, Türkiye'nin Güneydoğu'sunda işlenen insan hakları ihlalleri konusunda ulusal/uluslararası kuruluşların yayımladığı açıklamalarından derlenen ve
bir katılımcısının foruma gönderdiği 24 sayfalık bir metni forumdan çıkarmadığı için Coşkun Ak'ı mahkum etti. Foruma katılan bir kişinin şikayeti üzerine Adalet, İçişleri, TBMM ve Genelkurmay Başkanlığı, Ak
hakkında suç duyurusunda bulunmuştu.
En son 1998'de, Emre Ersöz adlı genç İnternet kullanıcısı, "Emniyet kuvvetlerini tahkir ve tezyif" ettiği gerekçesiyle önce 10 ay hapis cezasına çarptırılmış, ardından cezası tecil edilmişti. Bu arada, Türknet yetkilileri gencin kimlik ve adres bilgilerini yargıya bildirmek zorunda kalmışlardı.
Çağrılar :
16 mart 2001, Türkiye Avrupa Birliği'ne girmek için reform programını onayladı. Ancak, Bakanlar Kurulu'nda da benimsenen sözkonusu "Ulusal Program", özellikle insan hakları ve azınlıkların korunması konularında
Avrupa'nın taleplerini karşılamaktan uzak. RSF, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne adaylığı sürecinde, hukuk devletinin egemen kılınmasını öngören ve 1993'de tanımlanan Kopenhag Kriterleri'nin önemini hatırlatır.
RSF'nin Türk yetkililerine çağrısı :
1)Asiye Zeybek Güzel, Hasan Özgün, Mustafa Benli ve Kemal Evcimen'in derhal serbest bırakılması ; Nureddin Şirin'in dürüst ve adil yargılanması ;
2) "F Tipi" cezaevlerinde tutuklu ve yükümlülerin daha rahat koşullar altında aileleri ve avukatlarıyla görüş yapabilmelerinin sağlanması; tedavilerinin sağlanması; gün içinde hücre dışında bir araya gelmelerine olanak tanınması;
3) İfade ve haber yayma özgürlüğü önünde engel olarak duran TMY 6, 7 ve 8. maddeleri; 2935 sayılı OHAL Yasası'nın 11/e maddesinin yürürlükten kaldırılması; TCK 169. maddesinin basın davalarına uygulanmasına son verilmesi;
4) Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin (DGM) kapatılarak yerine bağımsız sivil mahkemelerinin kurulması;
5) Türkiye'nin uluslararası yükümlülükleri açısından, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve 28 Ocak 1987'de imzalanan Ek 1 Protokolü'ne saygı gösterilmesi (Madde 10: İfade ve haberleşme özgürlüğü, Madde 5 : Seyahat özgürlüğü, Madde 2 : Yaşam hakkı, Madde 6 : Dürüst ve adil yargılama hakkı, Madde 13 : Etkin yargılanma hakkı, Madde 5.2 : Tutukluluk gerekçelerini
öğrenme hakkı, Madde 5.4 ve 5.5 : Haksız tutukluluk ve gözaltı durumunda tazminat hakkı, Madde 5.3 : Makul sürede yargılanma hakkı);
RSF Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği'ne de çeşitli çağrılar yaptı.
(EÖ/NU)
---------------------------
Bilgi için: Erol Önderoğlu , Tel: (0212) 251 83 67, Fax: (0 212) 245 28 24,
E-mail:[email protected]