Galata Fotoğrafhanesi Fotoğraf Akademisi tarafından 2009 yılından bu yana sürdürülen Basın Fotoğrafçılığı Programı'nın son dönem katılımcılarının çalışmaları 15 Aralık'tan itibaren Galata Fotoğrafhanesi'ndeki Fotoğraf Vakfı Galerisi'nde sergilenecek.
Fotoğrafçılar ürettikleri belgesel fotoğraf serilerinde İstanbul'dan Urfa'ya, farklı sosyal konuları işliyor. Alper Erbahçeci ve Salih Mülayim, İstanbul'u ve pek çok İstanbullu'nun hayatını alt üst eden kentsel dönüşümün izlerini takip ediyorlar. Sedef Özge ise faytoncuları bildik resmin dışına çıkıp, insan-hayvan ilişkisi üzerinden ele alırken Jivan Güner, göçebe hayattan yerleşik düzene geçişle beraber devletin yıkıcı otoritesiyle yüzleşen Koçerler'in yaşam koşullarını ve hak taleplerini izleyiciye aktarıyor. Barış Turan Kaplanoğlu ise, büyük futbol sanayinin gölgesinde var olma mücadelesini güçlü spor tutkularıyla sürdüren ve kendisinin de taraftarı olduğu amatör bir futbol kulübüyle tanışmamızı sağlıyor.
Galata Fotoğrafhanesi Fotoğraf Akademisi'nde yürütülen Basın Fotoğrafçılığı Programı kapsamında 18 ay boyunca, 20'den fazla gazeteci, fotoğrafçı ve akademisyenin verdiği seminerlere ve atölyelere katılan foto-muhabirlerin uzun soluklu projelerinden oluşan "Fotoğraf Notları" sergisi, 12 Ocak 2013 tarihine kadar zlenebilecek.
Beş hikaye
Alper Erbahçeci'den "Eşik"
Haliç tarafında Ayvansaray ile başlayıp Marmara'da Yedikule'yle biten bir hat üzerinde, en eski İstanbullularımızın hatırlayabildiği en eski mahalleler bulunuyor. Ama şimdilik. Artık aynı mahalleler olmaya devam etmeyecekler. Sulukule artık yok. Ayvansaray'ın hayalet sokaklarından geçip Eğrikapı'ya ulaştığınızda, perdelerin arasından endişeyle sizi izleyen insanları göreceksiniz. Bir ellerinde yıkım emri, şüpheyle bakacaklar size: "Belediyeden misiniz?" Mevlanakapı, Silivrikapı, Belgradkapı yeşil alan olacak. Sur diplerinde yanan ateşlerin siyah, kabuksu kalıntıları silinecek. Şehrin hâlâ ekilen en eski bostanlarından daha ne kadar mahsul alınacak, bilemiyoruz. Tanık olduğumuz, şehrimizin eşikteki halidir.
Barış Turan Kaplanoğlu'dan "Geçen Sezon"
Şehir merkezlerinin dışında kalan bir mahalledeki amatör futbol takımlarından biri Güneyyıldızı. "Geçen Sezon", Güneyyıldızı'nın 1999 yılında toprak bir sahada başlayan hikâyesinin bugünkü durumunu anlatıyor ve bir tür kulüp albümü niteliği taşıyor.
Jivan Güner'den "Koçerler"
Şanlıurfa'nın Ceylanpınar ile Viranşehir ilçeleri arasında bulunan Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü'ne (TİGEM) bağlı arazi üzerinde yıllardır bir yaşam mücadelesi veriliyor. Koçerler'in nesillerdir yerleşik bulundukları topraklara el koyan devlet onlara bir de ambargo uyguluyor. 21. yüzyılda elektrik, yol, su gibi hizmetlerden yoksun bırakılan bu insanlar en temel haklarının verilmesini talep ediyor.
Salih Mülayim'den Fikirtepe
İster adına "Afet Yasası" densin, ister "Kentsel Dönüşüm Yasası" sanki bir sihirli değnek kenti yenileyecekmiş gibi sunuluyor. Oysa bir kenti eskiyince yenilenecek bir eşya gibi görmek, otomobil gibi değiştirmek pek mümkün değil. İmar hakkı vererek bütün kentin yenilenemeyeceğini azıcık da olsa hesaptan anlayan herkes bilir. (...)
Kentsel dönüşüm piyasa mantığına bırakıldığında yoksulların, temsil gücü olmayan kesimlerin bugüne kadar barındıkları kent bölgelerinden kazınmaları kaçınılmaz hale geliyor. Bu yüzden Süleymaniye, Sulukule, Ayvansaray, Balat, Tarlabaşı gibi kentin eski semtlerinde başlatılan projelerin yarattığı sonuçlar ortada. İşte bu nedenle bu yeni yasa için hem bu sonuçları örtecek, hem de "bakın bölgede yaşayan halk da bunu istiyor" denilecek bir "pilot proje alanı" arandı. Bulunan bölge İstanbul'un Anadolu yakasındaki ilk gecekondu semti, Fikirtepe. (Korhan Gümüş)
Sedef Özge'den Faytoncu
Adalar, motorlu taşıtlara kapalı sokakları, insani boyutlardaki evleri, ortaklaşa bakılan sokak hayvanları, faytonları ve özgürce dolaşan atlarıyla İstanbul'un bu başka çağının son örnekleri. Faytonlara, hayvanların sömürülmesi, onlara kötü davranılması, at kokusu, faytoncuların ve seyislerin zor yaşam koşulları gibi başlıkların yanında, hayvanla insanın birlikteliği açısından da bakmak gerekiyor. Kentlerde atla insanın ilişkisi, turizmin her şeyi öğüten dişlilerine sıkışıp kalmış. Bu anlamda faytoncu, insanın hayvanla birlikte çalıştığı, birlikte yaşadığı, hayvanın dilinden anladığı eski bir dünyanın, kentte çarpık bir şekilde var olma savaşı veren son temsilcilerinden biri. (HK)