Çok yazıldı ama anımsamak gerekiyor… Sayın Server Tanilli Uygarlık Tarihi adlı kitabının notları ve sınav soruları ile komünizm propagandası yapmaktan dolayı yargılanmıştı. Hakkında açılan ceza davasında savunma yapmıştı.
Doç. Dr. Server Tanilli, bilim insanlarının yargılanması üzerine üniversitede ders anlatırken değil, mahkeme salonunda savunmasını yaparken bir soru sormuştu.
“Doğrudur veya yanlıştır, taraftar olunur veya olunmaz, bir bilim insanı olarak kabul ettiğim metot, görüş ve düşüncelerimden dolayı kime karşı sorumluyum?”
Sayın Tanilli Hoca’nın yanıtı kısa ve net:
“Kime karşı sorumluyum? Yaşadığım çağa ve topluma karşı…”
“Ya Mahkemelere? Asla…”
Çağlar boyu sorulan bilim insanlarının bilimsel öğretilerinden dolayı kime karşı sorumlu olduğu hakkındaki görüşlerini savunmasında şöyle netleştirmişti:
“Bilim insanı seçtiği metottan dolayı, başta çağına karşı sorumludur. Bir bilim insanı, metodunu seçerken, çağının metot konusundaki gelişmelerini çok iyi bilecektir. Çağının terk ettiği, nihayet mahkûm ettiği bir metodu seçmemekle yükümlüdür. Aksi takdirde yanlış yapar, giderek bilim insanı niteliğini yitirebileceği gibi, çağına ve halkına karşı zararlı bir kişi olur.
“Bilim insanı, seçtiği metottan dolayı yaşadığı topluma karşı sorumludur. Toplumda ‘akademik çevreler’den başlayarak halk kitlelerine varıncaya dek çeşitli kimselerle yüz yüzedir. Yanlış bir metot seçmişse bu kesimlerin eleştirisine uğrar. Yanlış metot seçmişse toplumdaki gerçeklerin, doğruların ortaya çıkmasından yana olan güçlere giderek halka karşı bir duruma düşer.
“Bilim insanının mahkemelere karşı sorumluluğu var mıdır? Hayır!... Bilim insanı bilimsel görevini yerine getirirken mahkemelere karşı hesap vermez. Böyle bir yol tutulursa, o toplumda hem bilim ilerleyemez hem de tarihte çok acı örneklerini gördüğümüz büyük yanlışlıklar yapılmış olur mahkemelerce; adalet ağır yara alır.” (Savunmasından).
İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi, "anılmaya değer" bir beraat kararı vermişti (1977/294 Esas, 1978/62 Karar ve 31.03.1978 tarihli karar). Bu kararın altında Başkan Yargıç Naci Tanverdi, Üye Yargıç Lamia Onat, Üye Yargıç A. Nuran Tosun'un imzaları var.
O beraat kararları yok artık, tıpkı yargıçlar gibi…
774 aydın ve kitle örgütleri temsilcileri 21 Mart 1976 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayımlanmış olan Server Tanilli'nin "Uygarlık Tarihi" ders notlarından dolayı yargılanmasını kınayan bir bildiri imzalamışlardı. Bu yüzden yargılanmadılar… Dediler ki;
"Biz aşağıda imzaları bulunan kişiler, demokrasinin ve özgürlüklerin savunulmasında ortak sorumluluğumuz olduğu inancıyla,
Anayasamızın demokrasiyi ve özgürlüklerin vatandaşların uyanık bekçiliğine emanet eden hükümden ilham alarak,
Ülkemizde demokrasi düşmanı çevrelerce öteden beri düşünce ve bilim özgürlüklerine ve demokratik düşünceye karşı yürütülen ve gittikçe yoğunlaşan saldırıları protesto etmek amacıyla,
Server Tanilli’nin “Uygarlık Tarihi” ders notlarında ileri sürülen bütün düşünce ve tahlilleri aynen paylaşıp paylaşmadığımız meselesinden ayrı olarak, bu bilimsel eseri kendi eserimizcesine imzalamayı demokrasinin düşünce ve bilim özgürlüklerinin ve akademik özgürlüklerin savunulması adına görev biliriz.”
Geliri Sayın Tanilli’nin tedavisi için açılan bir fona yatırılan Avukatı Emin Değer’in yazdığı “Bir Bilim Adamanın Savunması” (Eylül 1978) adlı kitabındaki bu yargılamadan acaba geriye ne kaldı?
Bazı gerçekler acı verir. Şimdiki yargıçlardan bazıları onlara hukuk dersi vermiş, okutmuş ve mezun etmiş olan öğretim üyelerini, kendi hocalarını sanık olarak yargılıyorlar. Gözlerini bile kırpmadan, bazen en kaba saba sözlerle hitap ederek ve yargıladıkları bilim insanlarının gözlerinin içine bakmadan… Bakamamaktan değil, yargıladıkları hocalarının gözlerinin içine bakmamak suretiyle ve sanki yargılamaktan memnunmuş gibi davranarak!
Bilim insanlarını yargılamak suretiyle açılan ağır yaraların adaletsizlikleri üzerine kurulu bir sistem adaletli midir?
“Eğer geniş ölçüde karşılaşılan suçlar, sayıları ve nitelikleri yönünden, fiziksel olgularda rastlanan bir düzenlilik gösteriyorlarsa, o zaman yenilerinin gelebilmesi için yer açmak üzere bir sürü suçluyu asan celladı göklere çıkaracak yerde, bu suçları üreten sistemin değiştirilmesi üzerine derin derin düşünmek gerekmez mi?” (K. Marx,18.02.1853).
Açıklanmamış mahkûmiyet kararları bile mahkemelere göre numaralandırılmış olarak belli…
Ne bilim, ne akademik özgürlükler kaldı… Ne de bilim insanlarının görüşlerini açıklamalarından dolayı yargılanmalarını kınayan “Biz aşağıda imzaları bulunan kişiler, demokrasinin ve özgürlüklerin savunulmasında ortak sorumluluğumuz olduğu inancıyla,” diye başlayan bildiriler…
Suç üreten sistemler tiranlık gibi baharlara ve geleceğe hâkim…
Artık beraat kararları bile suçlu…
Suçlayıp hapsedip, yerine yenileri gelsin diye suçluları çoğaltmak toplum için cezadır.
Yargı otoritesi suça itilmiş çocuklar gibi ve sanki çaresiz. Hiç kimse masum değildir ama lakin onlar; oldukları ve göründükleri gibiler.
Derin derin düşünmek ve mücadele etmek zamanıdır. (Fİ/EKN)