Türkçe bilmeyen küçük Kürt Kızı Hejdar ile yalnız yaşayan emekli yargıç Rıfat Bey'in zorunlu ve gerilimli ilişkisini anlatan Büyük Adam Küçük Aşk "En İyi Senaryo", "En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu" ve "En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu" ödüllerini de aldı.
İlk Filmi "Babam Askerde" filminde 1980 Askeri Darbesi sonrası Türkiye'de yaşanan acıları babası hapiste olan bir çocuğun gözüyle anlatan yönetmen Handan İpekçi, ikinci filminde ise "Ya Sev Ya Terket Dönemi"ni yani 1990'lı yılların Türkiye'sini bir çocuğun öyküsüyle sinemaya aktarmış.
Büyük Adam Küçük Aşk filminin senaristi, yapımcısı ve yönetmeni Handan İpekçi ile Altın Portakal Yarışması sonuçları açıklanmadan bir kaç saat önce bianet için konuştuk.
- Kadınlarla ilgili başka bir film projenizin sonuçlanmasını beklerken, ikinci kez bir dönem filmiyle seyirci karşısına çıktınız. Bu filme neden öncelik vermek istediniz?
- Cumhuriyeti'n 75. yılı kutlamalarına rağmen, Türkiye'de çok kötü şeyler yaşanıyordu. Yaşananları anlatma zorunluluğu hissettim ve bu öykü ortaya çıktı. Türkiye'de bu kadar acılar yaşanıyorsa bu filmin çekilmesi gerekiyordu.
- Filmde devleti temsil eden Rıfat Bey karakteri çok gerçekçi
- Benim babam da emekli yargıç. "Benim babam Hejan gibi küçük bir çocukla kalsa ne olurdu?" sorusuyla bu senaryo çıktı. Babam da sürekli Cumhuriyet gazetesi okur, Atatürkçü, çok otoriter görünür ama özünde yumuşak bir insandır.
- Filmin temel gerilimi, anadili Kürtçe olan Hejar'ın Türkçe konuşamaması ve Rıfat Bey'in ona Türkçe öğretme çabaları üzerine kurulu. Türkiye'deki Kürt sorununun merkezinde dil sınırlaması mı olduğunu düşünüyorsunuz?
- Dil bir ulusu var eden unsurlardan birisidir. Bu projede dil, kimliklerin ortaya çıkmasının temel aracıdır. Yıllardır bir dil yok edilememişse, Kürtçe yaşayan ve kullanılan bir dilse bunu önemli buluyorum.
- Filmde biri 5 diğeri 75 yaşındaki oyuncuları yönetmek zor olmadı mı?
- Bence yönetmenlik -başka unsurları içerse de- oyuncu yönetmektir. Babam Askerde filmimde oyuncularla ilişki kurmaktan ürküyordum. Bu filmde en fazla zevk aldığım iş oyuncularla kurduğum ilişki oldu. Senaryoyu da kendim yazdığım için kafamda yarattığım karakterleri sette göremeyince, oyunculara müdahale ediyordum. Hem senaryoyu yazmak hem de filmi yönetmek çok önemli bir avantaj oldu.
- Oyuncuları yönetmek kadar doğru oyuncuları seçmekte de çok başarılı olduğunuz görülüyor. Deneyimli tiyatro oyuncusu Şükran Güngör gibi çocuk yaştaki Dilan Erçetin'i (6) sinemaya kazandırdınız. Ama asıl zor olan bir şeyi; bu iki uç karakteri filmin başrolünde hiç aksamadan oynatmayı nasıl başardınız?
- Şükran Bey senaryoyu okuyunca çok güvendi. "Karşınızda çocuk oyuncu olacak. Sizin de çok doğal oynamanız gerekir" diye uyardım. Şükran Bey'in işi çok zordu. Çünkü, Dilan sık sık "Gözüm kaşınıyor, karnım ağrıyor" diye seti terk ediyordu. O'nu oynatmak daha zordu. Rol yapıyor olsa da çocuksu bir doğallığı yaşıyordu.
- Filmin galasında sinemacı bir arkadaşınız çekim öncesi hazırlık çalışmaları için övgüyle konuşmuştu ve filmin başarısını buna bağlamıştı
- Filmde Dilan gibi Füsun Demirel ve başka oyuncular da Kürtçe konuşuyor. Onlar Kürtçeyi filmin hazırlık döneminde öğrendiler. Filmde gözüken apartmanın iç mekanı bir stüdyodur. Görüntü yönetmenin ve sanat yönetmeni her şeyi özenle senaryoya uygun hazırladılar.
- Filmle anlatmak istediklerinizi söyleyebildiniz mi?
- Biz, filmi yüreğimizde hissettiklerimizle çektik. Antalya'daki seyirciden edindiğimiz izlenim, başardığımızı gösterir nitelikte. İnsanlar, Türkiye'de bir daha bu sorunların yaşanmaması dileklerini iletti.
- Filmin gördüğü ilgi kadar tepki çekmesi de söz konusu olabilir mi?
- Türkiye'de birbirinden nefret noktasında olan insanlara bu filmi sunuyoruz. "Ya sev ya terket" demenin de ele silah alıp dağa çıkmanın da çözüm olmadığı görüldü. Biz slogan atmadan bir şey söylemeye çaba harcadık. Filmde temsil edilen her iki tarafın da dönüp özeleştirisini yapması lazım. Ama, ben filmde çocuktan yanayım, mazlumdan yanayım. Böyle bir sorun çıktıysa; insanlar bir yandan itaat etmek bir yandan başkaldırmak durumunda kaldıysa bunun sorumlusu devlet diye düşünüyorum.
- Babam Askerde filminin borçlarını ödemek için filmin gösterimini de siz yapmıştınız. Bu filmde benzer bir sorun yaşanacak mı?
- Bu film, Eurimage'dan ve T.C. Kültür Bakanlığı'ndan alından toplam 960 bin Euro'luk destekle çekildi. Maddi anlamda bir sorun yaşanmadı.
- Filmin içeriğindeki devlete yönelik eleştirel yaklaşım nedeniyle Kültür Bakanlığı'nın engelleyici bir tavrı oldu mu?
- Biz bu projeye başladığımızda çatışmalar sürüyordu. Aradan geçen süredeki gelişmeler sevindirici. Bir sorun yaşamadık. Ayrıca, Kültür Bakanlığı'nda filmlere destek kararını alan komisyonda sinema sektörünün temsilcileri çoğunlukta. Senaryoya sinemacı kaygısıyla bakan insanlar destek kararını veriyor.
- Büyük Adam Küçük Aşk'ın bundan sonraki yolculuğu nasıl olacak? Gösterime ne zaman girecek ?
- Gösterimi 21 Aralık'ta başlayacak. Ankara Film Festivali'e katılacağız. Yurtdışında ilk olarak Berlin Film Film Festivali'ne başvuracağız. Bildiğiniz gibi orası da Altın Portakal gibi başka yerde gösterilmiş (uluslararası yarışmalarda) filmi kabul etmiyor. Daha sonrasını henüz düşünmeye fırsatım olmadı.
----------
Bu söyleşinin yapıldığı günün akşamı ödül töreninden sonra, Handan İpekçi'ye duygularını sorduğumuzda "Emeklerimin karşılığını almış olmak çok sevindirici. Biraz da heyecanım yatıştı" diye yanıtladı. (NU)