* Fotoğraf: Anadolu Ajansı.
13 Kasım'da İstanbul, İstiklal Caddesi'nde meydana gelen saldırı toplumda korku yarattı ve kaygıya neden oldu.
2015-2016 sürecindeki bombalı saldırılar gibi kitlesel hafızada yer edinmiş olayları hatırlatan patlama, yaşanan travmanın etkisini artırdı.
Olay sonrası merak edilenlerden biri ise toplumsal bir yas gözlemlenmemesi. Toplumsal travmanın bireysel ve toplumsal düzeydeki psikolojik etkilerini, yas sürecinin yaşanmamasından doğacak sonuçları ve travma ile başa çıkma mekanizmalarını Travma Uzmanı Psikolog Barış Eriş'le konuştuk.
Patlama sonrası internete getirilen bant daraltma uygulamasının toplumsal travma üzerindeki olumsuz etkisi hakkında konuşan Eriş, şöyle söyledi:
"Travmanın yükünü artıran olgulardan biri de belirsizliktir. Toplumsal olarak anlamlandıramadığımız çoğu olay çözümlenmemiş yaraya dönüşüyor. Bu gibi toplumsal travmaları anlamak ve anlamlandırmak için sağlıklı bir bilgi akışının sağlanması gerekiyor.
"Uluslararası kurumlar, hükümetler veya kuruluşlar toplumsal olaylardan sonra sağlıklı bir bilgi akışı sağlamalı ve toplumun her kesimine ulaşılabilir olmalıdır."
Misilleme ve şiddet
Bulunduğumuz coğrafyanın yapısı ve tarihi bakımından birçok toplumsal travmaya tanık olduğunu ve nesiller boyu aktarımlarla karşı karşıya kaldığını söyleyen Eriş, bunların toplumun güven algısını bozduğunu dile getirdi.
Eriş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Üst üste birçok afet ve vahşet yaşadık. Travmatik olaylara sık eşlik eden öfke ve adaletsizlik duygusu, misillemelere ve şiddetin artmasına neden oldu. Toplum olarak artık daha öfkeli, birbirine güven duymayan ve anlayışsız insanlar hale geldik. Bireysel olarak başa çıkma mekanizmalarımızın yetersizliği travmatize bir topluma dönüşme yoluna daha fazla zemin hazırladı.
"Travmatik olaylar insanlara kontrol, bağ kurma ve anlam verme duygusu veren birçok sistemi altüst eder. Kitlesel travmalar –özellikle de şiddet ve terör olayları– bu çaresizliğin ve güçsüzlüğün en fazla arttığı durumlardır.
Toplumun güven algısı
"Bireysel olarak öfke, korku ve utanç gibi duygular oluşturabileceği gibi irkilme, odaklanma, uyku güçlükleri gibi birçok davranışsal soruna da yol açabilir.
"Toplumsal olarak çok daha ciddi sonuçları olan bu gibi kitlesel travmalar tüm toplumsal katmanları etkileyerek toplumun esneklik ve güven algısının bozulmasına yol açabiliyor. Bu da beraberinde hem bireysel hem de toplumsal yaraların oluşmasına zemin hazırlar."
Çözülmeyen travmalar
Yaşanan saldırıların toplumun sosyal yapısında hasar oluşturduğunu söyleyen Eriş, bu sorunların çözülmemesinin ise toplumun kimliğinin değişmesine ve toplumdaki güven ortamını engellemesine neden olduğunu söyledi:
"Travma sonrası karşımıza çıkan geniş kitlelerin çaresizlik, öfke, utanç, korku ve kaygısı kolektif yaraya sebep olabiliyor. Özellikle terör ve saldırı gibi olağandışı durumlar, toplumun sosyal yapısını etkileyen kolektif kaygı ve korkuya dönüşür.
"Çözümlenmeyen kolektif travma ve bunlara bağlı oluşan duygular kuşaktan kuşağa aktarılarak hem toplumun sosyal dokusunun ve kimliğinin değişmesine yol açıyor hem de toplumsal bir güven ortamının oluşmasına engel oluyor."
Nasıl bir iyileşme?
Toplumsal travmalarının nasıl iyileştirilebileceğini sorduğumuz Eriş, toplumsal olarak hareket ederek travmanın getirdiği ağır duyguların azaltılabileceğini söyledi:
"Travmanın onarımı unutmak ya da hatırlamamak anlamına gelmiyor. Yara geçse de izi kalacak; ancak bireysel ve toplumsal olarak birbirimize temas edebildiğimiz sürece bu yara izine rağmen yolumuza devam edebileceğiz. Travmanın getirdiği duygular, ancak biz onları paylaşabilirsek azalacak."
Yas sürecini tamamlamak
Gelecek nesillere birikmiş bir yas aktarılmaması için yasın tamamlanması gerektiğini söyleyen Eriş, iyileşme süreci için kapsamlı ve erişilebilir bir ruh sağlığı sisteminin topluma entegre edilmesi gerektiğine dikkat çekti.
"Yapmamız gereken şey yasımızı tamamlamak. Çünkü toplumsal ve bireysel olarak tamamlanmamış yas, toplumsal bir kadere ve kedere dönüşerek gelecek nesillere aktaracağımız birikmiş bir yas olarak toplumda yer edinecek. Artık yaslarımızın acısını tutarak kaybı hayatın bir parçası haline getirmenin bir başka yolunu bulmalıyız.
"Tüm toplumlar kitlesel travmalardan olumsuz etkilenir ancak bazı ülkeler ve gruplar yapısal sosyal eşitsizlik nedeniyle daha fazla etkilenirler. Eğer onarım ve iyileşme dediğimiz şeyi toplumun her kesimine ulaştırmak istiyorsak kapsamlı ve ulaşılabilir bir ruh sağlığı sisteminin de topluma entegre edilmesi ciddi şekilde göz önünde bulundurulmalıdır."
Belirsizlik yükü
Eriş, patlama sonrası sosyal medyada yer alan paylaşımlar nedeniyle olay yerinde orada olmayanların da psikolojik etkiye maruz kaldığına dikkat çekerek, şöyle dedi:
"Binlerce kişinin her şeye rağmen bu görüntüleri paylaşma çabası, toplumsal olaylardan sonra birbirimize temas etme dürtüsü ile açıklanabilir. Bu bir bireysel olarak baş etme mekanizması olarak karşımıza çıksa da, bizi travmaya daha fazla maruz bırakarak toplumsal etkilenmenin artmasına neden oluyor.
"Olay yerinde olanlar kadar olmayanlar da şiddetli psikolojik etkilere maruz kalıyor. Bireysel olarak travmayla baş etme çabalarımızın toplumsal ağır sonuçları olabileceğini düşünerek hareket etmeliyiz. "
Sağlıklı bilgi akışının önemi
Olay sonrası sağlıklı bir bilgi akışı olması gerektiğini de söyleyen Eriş, konuşmasını şöyle sürdürdü
"Bu gibi toplumsal travmaları anlamak ve anlamlandırmak için sağlıklı bir bilgi akışının sağlanması gerekiyor. Güvenlik, güvenilirlik ve şeffaflık; travmaya karşı geliştirilen programların en önemli bileşenleridir.
"Uluslararası kurumlar, hükümetler veya kuruluşlar toplumsal olaylardan sonra sağlıklı bir bilgi akışı sağlamalı ve toplumun her kesimi de bu bilgilere ulaşılabiliyor olmalı."
(EO/TY)