Dansçı, maceracı, devrimci Isadora Duncan, 20. yüzyılın kültürünün yüreğine işlemiş kadınlardan biri. Ne acıdır ki, bir sanatçı olarak gösterdiği başarı ve yaratıcılık, özel yaşamındaki trajedilerle karşılık bulmuş. Isadora'nın her daim özgür, derinlikli, cesur fikirlerle dolu başı, beladan, sıkıntıdan da uzak olmamıştı.
Isadora Duncan Dans Derneği yetkilileri, onu sadece bir dansçı değil, bir düşünür, bir şair, bir radikal olarak da tanımlıyorlar. Belki de bu tanımların da gücüyle, onun hayata yönelik mizahi ve agresif tutumunu açıklayabiliyorlar. Onun sadece bir dansçı değil, bir sanat teorisyeni, bir modern kültür, eğitim ve toplum eleştirmeni, bir kadın hakları savunucusu ve mücadelecisi olarak da hak ettiği yerde konumlandırılmasını istiyorlar.
Yoksulluktan Yıldızlığa
Isadora, 1878'de San Francisco'da doğdu. Annesi sayesinde klasik müzik, tiyatro ve edebiyatla tanıştı. Güzel sanatlarla iç içe büyüdü. Kendi başına dans etmeye başladı. İlk gençliğinde kabare dünyasına girdi. New York ve Chicago'da sahneye çıkmaya başladı. Yoksul bir hayat sürüyordu ve ailesine destek olmak için para kazanması şarttı.
Amerika ona uzun bir süre alışamadı. Isadora'nın şansı Londra'da döndü. Dans ediş tarzı, Avrupalıları çok etkilemişti. İlginç kişiliği ve zeki açıklamalarıyla, dönemin aydınları arasına girdi. Londra ve Paris'te yaptığı dans gösterileri büyük izleyici çekti. Artık o, Avrupa'nın bütün büyük kentlerinden davet alan bir dans kraliçesiydi.
Yoksullara dans okulu
Isadora'nın en büyük hayali dans okulları açmak ve geliştirmekti. 1904'te Almanya'da ilk dans okulunu açtı ve yoksul ailelerin çocuklarına ders vermeye başladı. Okulunu kendi kazandıklarıyla döndürüyordu. Daha sonra açtığı okullar için de ticari amaç gütmedi ve okulların giderlerini karşılamak üzere sürekli turnelere çıkmaya başladı. O turnedeyken, kız kardeşi Elizabeth okulların yönetimini üstleniyordu.
Devrimi destekledi
Duncan o dönemde pek çok kişiye yapancı gelen fikirlerin ve yaşam biçimlerinin destekçisi oldu. Pek çok açıdan o gerçek bir bohemdi. Vejeteryanlık ve doğum kontrolünü savundu. Rusya'daki Bolşevik Devrimi'ni destekledi. Ancak oradaki mevcut eğitim sistemini eleştirmekten geri kalmadı. "Eğer gelecek nesillerin komünizm ve enternasyonalizmin doğasını anlamalarını istiyorsanız, onları bugünden burjuva eğitimi ve önyargılarından uzak yetiştirmelisiniz" diyordu.
Rusya hükümeti Duncan'a okul açma izni verdi. Rusya'daki okula ilk yıl bin öğrenci kayıt oldu. Ancak, ülkedeki sıkıntılar yüzünden derslere devam düştü ve geriye kala kala yirmi öğrenci kaldı.
Evliliğe karşı savaş
Duncan, kadın, çocuk ve işçi hakları mücadelelerine destek verdi. Yirmi yaşındayken "evliliğe karşı savaşacağına, kadınların özgürleşmesi için mücadele edeceğine" yemin etmişti. Evliliğe karşıydı ama anneliğin kutsallığına inanıyordu. Evlilik dışı dünyaya getirdiği iki çocuğu da yazık ki trajedik bir kaza sonucu hayata gözlerini yumdu.
Isadora, Rus şair Esenin ile evlendiğinde, basın ondan bir açıklama istedi. Açıklama basit ve netti: "Ben hiç bir zaman evliliğe inanmadım. Serge ile evlendim çünkü onun Amerikan pasaportu almasına yardım etmek istedim. Sanatçılar arasında evlilik zaten mümkün olmayan bir şeydir".
Çocuklarının Seine nehrindeki kaza sonucunda ölümü, Duncan'ı müthiş bir depresyona itti. Isadora, bir süre dans edemedi. Ancak, okullarında okuyan evlatlıkları sayesinde hayata ve tabii ki sahnelere dönebildi. Altı çocuğu evlat edindi ve onlarla sahneye çıkmaya başladı.
Isadora'nın yaşamı, 1927'de bir araba kazasıyla noktalandı. Ölümünden kısa bir süre sonra, onun Modern Dans'ın yaratıcılarından olduğu kabullenildi.
Isadora, "Evet, ben bir devrimciyim" diyordu. "Bütün gerçek sanatçılar devrimcidir."