Başbakan Erdoğan'ın 16 Kasım 2011'de "bedelli askerlik çalışmalarında sona yaklaştık" açıklamasının ardından bedelli askerlik ülke gündeminin en tartışmalı konularından biri haline geldi.
Devrimci İşçi Partisi (DİP) 30 yaş üstü ve 30 bin lira gibi ana hatları belirlenmesi sonrasında bedelli askerli kavramı hakkı bir basın açıklaması yaptı.
Açıklama metnini kaleme alan İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi araştırma görevlisi, DİP üyesi Levent Dölek gideblecek durumda olmasına karşın "Ben bedelli askerliği reddediyorum" diyor.
"Profesyonel orduya karşıyım. Militarist değilim. Şovenist ya da milliyetçi hiç değilim. Kürt sorununda siyasi çözümden yanayım, Enternasyonalist bir dünya görüşüne sahibim.
"Görüşlerim ve hayattaki duruşum beni bedelli askerliği reddetmeye itiyor. Çünkü bedelli askerlik, parası olandan parasını, olmayandan canını isteyen bir "ya paranı ya canını" yasası. Çatışmalarda hep yoksul halkın çocukları ölüyor."
"Günlerdir, zorunlu askerliğe karşı profesyonel ordunun faydalarını dinleyip duruyoruz. Zorunlu askerlik artık dünyada geçerliliğini yitirmiş, bütün uygar ve demokratik ülkeler profesyonel orduya geçmiş...
Pekiyi de bu bahsedilen orduların mesela ABD ordusunun, mesela Britanya ordusunun, mesela Fransız ordusunun Afganistan'da, Irak'ta, Libya'da profesyonelce kan dökmesinin neresi uygar, neresi demokratik? Profesyonel ordu besleyen ve bize demokratik diye övülen ülkelerin hepsi emperyalist ülkeler.
ABD profesyonel orduya Vietnam savaşından sonra geçti. Bu savaş karşıtlarının bir kazanımı değildi, haksız bir savaşı paralı askerlerle yürütmenin daha elverişli olduğunu anlayan ABD'nin, ordusunu yeni savaşlara daha sağlam şekilde sokma planıydı. Bunu yaptılar da.
Şimdi ABD askeri, öldürmek için 17 bin dolardan başlayan yıllık maaşla "çalışıyor!". Aktif göreve gönüllü olana 40 bin dolar, Ortadoğu dillerinde tercüme yapabilenlere 35 bin dolar "bonus" var. Uygarlık mı barbarlık mı?
Vicdani retçilere saygı duyuyorum. Bu ülkede bu hakkı kullanmak için direndiler ve zulüm gördüler. Ancak siyasi bilincim vicdanımın rahatlamasına elvermiyor. Ortada bir haksızlık varsa bunu dile getirmenin ötesinde bu haksızlığı ortadan kaldırmak gerekir. Biz bu düzende birey olarak yalnızız, güçsüzüz; bırakın ülkeyi ve dünyayı kendi hayatımızı bile yönlendiremiyoruz. Oysa toplumun çoğunluğunu oluşturan işçiler ve emekçiler bir bütün olarak bu gücü barındırıyorlar.
Bu potansiyel güç yüz binlerle, silah altında, askerde. O halde askerden uzak durmak niye? Bizim yerimize başkası tetiğe bastığında haksızlık bitiyor mu?
Zorunlu askerliğe dayalı vatandaş ordusunda yönetenler her zaman halkın tepkilerine daha çok maruz kalır. "Neden hep yoksul halkın çocukları ölüyor?" sorusu uçaktan gürültülü, kurşundan ağırdır onlar için...
Bu sorunun bir de devamı var: "Bu savaş haklı mı?" Esas korkutanı bu soru. Ne paralı askerler ne de onların aileleri bu soruları aynı şekilde soramaz. Profesyonel orduyu bunun için istiyorlar.
Haksız yere insanların ölmemesi için bedelli askerliği reddediyorum. Doktora tezimi bitirir bitirmez diğer canlarla birlikte askere alınacağım. O zamana kadar Türkiye'nin Ortadoğu'da haksız tarafta savaşlara katılmasına karşı mücadeleye devam edeceğim, Suriye'de olası bir savaşa karşı, Malatya'daki füze kalkanına karşı sokaklarda olacağım. Kürt sorununun siyasi çözümünü savunmaya devam edeceğim ve askere tüm bu fikirlerimi koruyarak gideceğim.
Hiçbir koşulda bu fikirlerimden ve bu fikirlerimi açıklamaktan da vazgeçmeyeceğim!" (LD/HK)