Her nedense Bayan X'in olabilme olasılığı Walt'ın aklına gelmiş değildir. Ancak, uluslararası ilişkiler alanının ve bu disiplinin geleneksel yapısına, ve yapısal veya entelektüel baş öznelerine bakılınca bu pek de şaşılacak bir şey değil.
Toplumsal cinsiyet bakış açısı uluslararası ilişkiler kuramına 1988'de Londra Ekonomi ve Siyasal Bilimler Okulu'nda düzenlenen bir konferans ile oldukça geç kalmış ama bir o kadar da çarpıcı bir giriş yaptı. Bu konferans uluslararası ilişkiler kuramının toplumsal cinsiyet bakış açısıyla sorgulanması açısından yeni bir evreye girdiğinin göstergesiydi.
Eylemci olarak kadın
Feministler en başından beri uluslararası ilişkiler kuramının temellerini ve bu temelleri oluşturan değerleri, bakış açısını, ve öznelerin durumunu içinde bulundukları sistemikler içinde sorgulamışlardır.
Uluslararası ilişkiler kuramını sorgularken bilginin, bireyin, ve gücün/iktidarın irdelemesini yaparak işe başlarlar. Devlet olgusunun değerlendirilmesi, uluslararası ekonomi politikasının, ve uluslararası güvenlik kavramlarının irdelenmesi bunu izler.
Westphalia'dan sonra evrensel değerlerin oluşması ve bunların herkese uyduğunun iddiasının çürütülmesi önemlidir. Toplumsal cinsiyet bakış açısına sahip kuramcılar uluslararası ilişkiler disiplininde farklılık, kültür, ve nesnellik kavramlarının dönüştürücü etkisine ve bunların kadını birer eyleyici olarak algılanmasındaki önemine dikkat çekerler.
Güç ve uyum
Toplumsal cinsiyet bakış açısını taşıyan kuramcılar öncelikle güç/iktidar kavramını sorgulamışlar ve bu kavramın tanımı üzerinde durmuşlardır. Feministler güçten bahsederken bu kavramı Hobbes ve Morgenthau gibi tanımlamak yerine Hannah Arendt'e gönderme yaparak gücün birbiriyle uyum içinde yaşamak olduğuna dikkat çekerler.
Arendt feministlerin ya da şimdilerde neo-idealistlerin referans gösterdiği tek kuramcı olmasa da terminolojinin altını dolduran tanımlamadaki farklılığı yansıtması açısından önemlidir.
Arendt'in güç kavramından başka, feministler güvenlik kavramını da farklı tanımlamaktadırlar. Güvenlik kelimesini insan güvenliği olarak belirtilir. Bu noktada militarizm değerleri ve yapısı dikkatlice incelenir. Pek çok akademisyene göre, militarizm incelenmediği ve irdelenmediği sürece uluslararası ilişkiler kuramında radikal bir değişiklik olması mümkün değildir.
Birey, devlet ve örgütler
Öte yandan feministler uluslararası ilişkilerde tarafların/unsurların tanımlanmasını sadece devlet ile iş yapmaktan çıkmış tarafların/unsurların içine uluslararası şirketleri, sivil toplum örgütlerini, ve daha pek çok değişkeni dahil etmişlerdir. (Hatta bazıları "yasadışı" örgütleri de dahil eder!)
Feministlere göre, birey, devlet, ve uluslararası örgütler birbirinden ayrı bağımsız bünyeler değil tam tersine yapısalcılık kuramı içerisinde birbirine bağlı ve ilintili taraflar/unsurlardır..
1919'da uluslararası ilişkiler disiplini "kurulduğundan" beri kadınlar sanki yokmuşlarcasına davranılmıştı. Ancak, 1988'den bu yana oldukça büyük bir değişim gösterdi. Bütün bu olanların ışığında uluslararası ilişkiler ve toplumsal cinsiyet disiplinlerinin kesiştiği veya bütünleştiği noktada iki akımdan söz etmek mümkündür.
İlkinde feministler, cinslerin içinde bulundukları toplumda değişik kavramların içerisinde, ırk, dil, ve din gibi, cinsiyet ayrımcılıklarını yaşamakta olduklarını belirttiler. Daha da önemlisi, uluslararası ilişkiler kuramındaki boşluklara dikkat çektiler.
İkinci akımda ise kuram irdelenerek benimsenen ya da kullanılan terminolojinin postmodern yöntemler ile sorgulaması yapılmaktadır. Bilgi, iktidar, ve bu ikisinin arasında ki ilişkiye bakılır.
Kadın veya öteki kadın ne demektir?
Sözüm ona evrensel kuramlar bu değişkenleri nasıl ele almaktalar? Ya da son dönemin kuramları içinde bulunan durumu değerlendirirken neler sistemin içine alınır? Kimleri dışarıda bırakırlar? Bu değerlendirmeleri yaparken hangi değişkenleri kullanırlar?
Post-pozitivist dönemde yapılması gereken işlerden biri de bu kuramların dışına çıkarak feminist kavramları da kendi içinde taşıyabilen veya bu kavramları kendi kuramının bir değişkeni olarak kabul edebilen modeller yaratmak oldu.
Şu anda bu disiplinde hangi kuramın toplumsal cinsiyet bakış açısından en 'kullanışlı' olduğu gibi bir tartışma da var. Bu tartışmanın başı çeken modeli de sosyal yapılanma (social constructivism) kuramı.
Sosyal yapılanma modeli
Sosyal yapılanma modeli sosyal normların nasıl yapılandırıldığına dikkat çeker. Kendinden önce gelen pek çok kuramın iktidar anlayışını ve geleneksel öznelerini kullanmaz.
Bu model oluşumlara dikkat çekerek bunların nerede, nasıl, ve kimler tarafından yapılandırıldığını inceler. Kadının insan hakları ihlallerinden biri olarak kabul edilen aile içi şiddet gibi olgular kamu/özel ayırımının irdelenmesi yapılmadan ne yazık ki uluslar arası ! insan hakları hukukunda yerini bulamıyor.
İşte bu noktada bu model çok işe yarıyor. Ancak, çok fazla bir açıklama yönü olmayan (explanatory power) ama ele aldığı bütün konuların altını çizen bir yapısı var. Belki de bu yüzden kritikleri açısından geleceği tahmin açısından yetersizliği, geleneksel iktidar kavramını ve öznelerini göz ardı etmesi açısından haklı olarak eleştiriliyor.
Stephen Walt Bay X'i beklerken, feminist akademisyenler de dertlerini anlatmaya çalışıyorlar. İçinde bulundukları durumdan hem kuramsal açıdan hem de pragmatik açıdan çıkış yolu arıyorlar.
Eğer uluslararası ilişkiler kuramının son on yılda geldiği noktaya ve söylemin yönüne bakılırsa bu konuda bayağı dirsek çürütüyorlar. Kim bilir, bütün bu olanlardan sonra nereye gideceğimizi bize bir Bayan X makalesi gösterir. (LP/NM)
* Leyla Pervizat Marmara Üniversitesi Doktora programında öğrenci.