Batman 2. Asliye Ceza Mahkemesi Savcısı Serhan Eroğlu, 23 Eylül'de Ayaz'ın yokluğunda sonuçlanan iki davanın karara bağlanması öncesinde verdiği esas hakkındaki mütalaasında AİHM'nin siyasilere yönelik ağır eleştirileri düşünce açıklaması kapsamında sayan Lingens, Sunday Times, Barthold ve Oberschlick kararlarına vurgu yaptı.
Savcı Eroğlu, "Düşünce açıklama özgürlüğü, özgürlükçü demokratik devletlerin temelini oluşturur. Bu özgürlük, demokratik toplumların ilerlemesi ve her bireyin gelişimi için temel koşullardan biridir" dedi.
Eroğlu, Temmuz 1986 tarihli Lingens - Avusturya kararını da gerekçe olarak gösterdi. Buna göre, AİHM, "Profil" dergisinde çıkan bir yazı nedeniyle Avusturya Federal Başbakanı'nın Simon Wiesenthal hakkında açtığı davada ceza verilmesini Sözleşmenin 10. maddesinin ihlali olarak değerlendirmişti.
TGC ve ÇGD karardan memnun
Batman 2. Asliye Ceza Mahkemesi kararını olumlu karşılayan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç, bunun "ifade özgürlüğü konusunda Türkiye'nin standardını yükseltmeye yönelik bir karar" olduğunu açıkladı.
Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Genel Başkan Yardımcısı Deniz Zeyrek de, kararın bir başlangıç olmasını dileyerek, basın ve düşünce özgürlüğü ile ilgili AİHM kararlarının Türkiye'de yargı içtihatları kadar önemli olmasını beklediklerini ifade etti.
İstanbul Barosu avukatlarından Ercan Kanar ise, Batman Mahkemesi'nin uyduğu AİHM standartlarının yetersiz olduğuna, daha da yükseltilebileceği inancında.
BİA Hukuksal Destek Birimi Danışmanı avukat Fikret İlkiz de, siyasilerin medyadan gelen ağır eleştirilere açık olmaları gerektiğinin altını çizen Avrupa Konseyi'nce 12 Şubat 2004 tarihli 872'nci Bakan Vekilleri toplantısında kabul edilen "Medyadaki Politik Tartışma Üzerine Deklarasyonu" daha önce bianet'e yazdığı bir yazısında değerlendirmişti.
Avukat İlkiz, "Meclis bir yandan değiştirdiği Basın Kanunu ile gazeteciler için hapis cezasını kaldırırken, diğer yandan kabul ettiği yeni TCK ile hapishane yolunu açıyor. Politikacılar, demokrasiye ve gazetecilere tahammül gösteremiyor" demişti.
Dört milletvekili gazeteciye 36 kez ceza istedi
Batman AKP milletvekilleri Ahmet İnal, Afif Demirkıran, Ali Suçin ve Nezir Nazıroğlu, "Batman Ekspres" gazetesinin 8 Mart 2004 tarihli nüshasında "Şahname" köşesinde yayımlanan yazı nedeniyle gazeteci Ayaz'a karşı hakaret iddiasıyla ceza davası açmışlardı.
Aynı milletvekilleri, gazetecinin 24 Mayıs 2004'te kaleme aldığı "Kararnamede golü kim yedi?" başlıklı yazıdan da cezalandırılmasını istediler.
Ayaz yazıda, "...piyasada varlıklarından habersiz, hiçbir etkinlikte, oluşumda ve kararda sözleri geçmeyen, aldıkları vekalet yetkisinin altında ezilen ve yok olup giden bu dört ahbap çavuşların son gafları onların kalmayan prestijlerinin tamamen yok olmasına neden oldu" denilerek başka konuların yanı sıra milletvekillerinin atama kararnamesini Batman'da telefonda yerel basından öğrenmeleri eleştiriliyordu.
Milletvekilleri, 12 Nisan 2004 ve 23 Mart 2005'te açtıkları davalarda, eski Ceza Kanunu'nun 480/4 maddesinin gazeteciye toplam 36 kez uygulanmasını talep etmişlerdi. Eski Ceza Yasası'na göre 108 yıl hapsi istenen gazeteci, yeni Ceza Yasası'nda aynı suçu düzenleyen 125. maddeye göre yargılansaydı, 72 yıl hapisle karşı kaşıya kalacaktı.
1 Haziran'da yürürlüğe giren yeni TCK'nın 125. maddesi, "(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden ya da yakıştırmalarda bulunmak veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır (2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur. (3) Hakaret suçu kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenmesi hâlinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz (...)" şeklinde düzenlendi.
Erinç : "Yargı yasaları AİHM içtihatlarına göre yorumluyor"
Kararla ilgili memnuniyetini dile getiren basın meslek örgütlerinden TGC'nin Genel Başkanı Erinç, bianet'e, siyasilerin medyaya karşı hoşgörülü olmaları gerektiğini pek çok kez ifade ettiğini, Türk Ceza Kanunu hazırlanırken ifade özgürlüğü ile ilgili pek çok maddenin politik yaklaşımlarla hukuk dışına çıkarılması sırasında da bu eleştirileri tekrar ettiğini hatırlattı.
Başlangıçta yasanın getireceği tehlikelere ilişkin kaygıları vurguladıklarını belirten Erinç, "Ancak gelişmeler gösterdi ki, yargı, yasaları siyasetin istediği yönde değil, maddelerin gerekçelerinde belirtilen kurallara göre değil, AİHS'nin ifade özgürlüğü tanımına ve AİHM içtihatlarına göre yorumluyor" diye konuştu.
Batman mahkemesinin son beraat kararının da bu yaklaşımın somut bir örneğini oluşturduğunu açıklayan Erinç, bunun da ifade özgürlüğü açısından, gazeteci, yazar, çizer ve bilim insanlarının en önemli güvencesi olduğunu açıkladı.
Zeyrek : AİHM izlendiği sürece 'düşünce' genişler
Düşünce özgürlüğünün uluslararası standartlar yönünde Türkiye'deki yargıçlarca geniş yorumlanmasını savunduklarını açıklayan ÇGD temsilcisi Zeyrek, Batman'da olduğu gibi, AİHM kararlarını yargıçlarca dikkate alınmasını olumlu karşıladıklarını bildirdi.
Gazeteci Hrant Dink'e verilen cezanın AİHS'ye aykırı olduğunun açık olduğunu savunan Zeyrek, "Yeni Asya" gazetesi yazarı Cemil Tokpınar'a "kin ve düşmanlığa tahrik" iddiasıyla verilen cezanın da Türkiye yargısında bir referans eksikliğine işaret ettiğini açıkladı.
Zeyrek, yargının AİHM kararlarını dikkate almasının diğer bir avantajının da, tartışmalı şekilde kaleme alınan Ceza Yasası'nın uygulanmasında düşünce özgürlüğü sınırlarının geniş tutulması olacağını savundu.
Özellikle, ifade özgürlüğünü güvence altına alan AİHS'nin 10. maddesi konusunda AİHM'in çok kararlı bir tavrının bulunduğunu söyleyen Zeyrek, bu durumun da kararlara yansıdığını ifade etti.
Zeyrek, eleştiri, tahrik ve bölücülük gibi kavramlarının AİHM kararlarında daha net olduğunu, halen bir referans noktası geliştiremeyen yargının AİHM'i dikkate alması gerektiğini açıkladı.
İlkiz : Siyasiler sadece alkış bekler
"Sorumluların sorumsuz olması için basın suçlanıyor" diyen İlkiz, siyasilerin sadece alkış ve övgü beklediğini, politikacılardan kendileri hakkında medyadaki 'ağır ve nüktedan eleştirilerin abartılı ve provokasyona bile varmasına' hoşgörü göstermesinin beklenmemesini istedi.
Kanar : Anarşist düşünce de özgür olmalı
AİHM'in statükoyu rahatsız etmeyen düşüncelere her zaman serbesti tanıdığını savunan Avukat Kanar, düşünce özgürlüğü standartlarının daha da yükseltilebileceğini şu sözlerle açıkladı :
"Özgürlük esas olarak aykırı olan, muhalif olan, statüko tarafından dışlanmak istenen düşünceler için önemli bir gereksinimdir. AİHM içtihatlarında, şiddet telkin etmeyen her türlü düşüncenin özgür olması gerektiği yönünde kararlar var. AİHM tam bir özgürlükçü çizgide değil. Anarşist düşüncelerin dahi özgür olması gerekir." (EÖ/EK)