Demokratik Halk Partisi (DEHAP) Genel Başkan Yardımcısı Nazmi Gür, "AB, sermayenin taleplerinin karşılanması için Kürt sorunun çözülmesi ve çatışma ortamını sona erdirilmesini istiyor. Ancak ilerleme raporunda buna yönelik somut talepler yok" dedi.
Emeğin Partisi (EMEP) Genel Başkanı Levent Tüzel yazılı açıklamasında "AKP hükümeti Hükümet AB'ye katılımı bir 'kurtuluş projesi' olarak kullanmaya ve bir süre daha raporları idare etmeye devam edecek. Ancak demokratikleşmenin raporlarla yaşanmayacağını mücadele tarihinden bilen Türkiye halkları lütfedilen kırıntılarla yetinmeyecek, bağımsızlık ve halk demokrasisi mücadelesini sürdürecektir" dedi.
Tüzel'e göre şartlı müzakere dönemi iki taraf için de politika ve şantaj malzemesi olarak kullanılacak.
Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Genel Başkanı Hayri Kozanoğlu, "Ortağı olduğumuz Avrupa Anti-Kapitalst Sol Partiler topluluğu olarak; AB'nin sil baştan kurulmasını; yurttaşların ilgili karar alma süreçlerine katılabildiği, sermayenin değil emekçilerin çıkarının gözetildiği, emekçilerin birliğinin temel olduğu bir Avrupa'yı savunuyoruz" dedi.
Yazılı bir açıklama da yapan Kozanoğlu, "neo-liberal küreselleşmeye karşı Avrupa'ya sığmayan daha geniş çaplı bir mücadeleyi savunduklarını da" ekledi.
Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) Genel Başkanı Filiz Koçali ilerleme raporunu kadınlar açısından da değerlendirerek "Neo-liberal sermaye kadınları ev içi ve sigortasız, yarı zamanlı işlerde çalışmaya iterek büyük bir emek piyasası oluşturuyor.
AB'nin Türkiye'den kadın haklarına yönelik iyileştirme talebi olumlu ancak kadınların farklı yönlerden sömürülmesinin önünün açılacağını da görmeliyiz" diye konuştu.
Nazmi Gür: Çatışma ortamının bitmesi şart olmalı
* İlerleme raporunda Türkiye'ye karşı eleştirel bir yaklaşım da göze çarpıyor. Ancak Kürt sorununa yönelik eleştiriler, geniş bir bakış açısı sunmaktan uzaktır.
* 15 yıllık bir çatışma sürecinin çözülmesi inkar politikalarından vazgeçilmesiyle olur. Hükümetin Kürtlerin demokratik ve siyasal haklarını pazarlık konusu yapması kabul edilemez. Kürt halkı Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu unsurudur ve azınlık statüsü değil, haklarının anayasal koşullarda güvenceye alınmasını istiyor.
* Müzakere sürecinde Kürtçe ikinci eğitim dili niye olmasın? Özel kursların ve yarım saatlik yayınların devletin bu konuda neler yapmadığının göstergesi.
* AB ile müzakerelerin başlaması AKP'nin başarısı olarak gösteriliyor ancak AKP Katılım Ortaklığı Belgesi'ne uygun olarak yapılması gerekenleri yaptı.
* Serbest dolaşımın kısıtlanması, sermayenin olduğu kadar emekçilerin de hakkı olan dolaşım hakkında çifte standarda gidildiğini gösteriyor.
* Güneydoğuya yatırımların artması ve işsizliğin azalması, bölgeler arasındaki farkların giderilmesi AB sürecinin kazanımları olarak okunabilir. Böyle bir süreci ve Türkiye'nin tam üyeliğini destekliyoruz ancak; halkların ve emekçilerin AB üzerinde daha fazla söz sahibi olması için de çalışıyoruz.
Levent Tüzel: AB'den AB'cilere teselli
* Başbakanın konuşmasında ilerleme yönünde yapılan reformları sıralamanın ülkemiz gerçeklikleri karşısında boş bir böbürlenme olduğu ortadadır. AB'nin pek övülen burjuva demokrasisinin asgari gereklerinin dahi olmadığı, raporun ve hazırlayanların konuşmalarının satır aralarında görülmektedir.
* "Uygulamaların izlenecek" olması ve "sonucun garanti edilmemesi", önümüzdeki süreçte her iki tarafın da bu katılım tartışmasını politika ve şantaj malzemesi olarak kullanacaklarına işaret etmektedir.
* AB'nin Türkiye'ye vaat ettiği "medeniyet", burjuva demokrasisi ile süslenmiş ve de gizlenmiş emperyalist bir platformdur. Ülkemiz tarımının ve tarımdan geçinen nüfusun ortadan kaldırıldığı, tekellere yeni yağma ve Pazar alanlarının açıldığı, uluslar arası paylaşım çatışmalarında cepheye sürülmeye hazır, bağımlı bir ülke olmayı dayattıklarını görmemiz gerekir.
Hayri Kozanoğlu: Emeğin Avrupa'sını savunuyoruz
* Demokrasi, insan hakları ve özgürlüklere yönelik AB sürecindeki iyileştirmelere sahip çıkarak, hukuksal düzenlemelerin uygulamaya geçmesinin takipçisiyiz.
* Öte yandan emeğin serbest dolaşımı gibi AB'nin kuruluşundan beri temel direklerinden biri olmuş bir hakkın kullanılmasında çıkarılan engelleri teşhir etmek, burada gizli burjuva ikiyüzlülüğünü kitlelere anlatmak istiyoruz.
* Emeğin Avrupa sı, sosyal Avrupa talebine sahip çıkmak, bu çerçevede katılımcısı olduğumuz Avrupa Sosyal Forumu'nda ve gözlemci üye statüsü için başvuruda bulunduğumuz Avrupa Sol Partisi'nde Avrupa emekçileri, sosyalistleri, ekolojistleri, feministleri ve savaş karşıtları ile birlikte neo-liberal Avrupa'ya karşı 150 yıllık sınıf mücadelesinin ürünü olan sosyal kazanımların korunması, geliştirilmesi ve Türkiye'de de uygulanması için "sosyal bir Avrupa'nın" mücadelesini vereceğiz.
* Enternasyonalist anlayışımızla tüm dünya emekçileri ve haklarını kardeş görme ufkuyla neo liberal küreselleşmeye karşı "başka bir dünyayı mümkün kılma" mücadelesini "yeni bir enternasyonalizm" perspektifiyle sürdüreceğiz.
Filiz Koçali: Kültürel haklarda düzenlemeler eksik
* İlerleme raporunda gerçeği yansıtmayan temel konular işkencenin sistematik olmadığı (ki insan hakları kuruluşları işkence konusundaki başvurular ve sayıları Birleşmiş Milletler'in sistematik işkence tanımıyla karşılaştırarak bu yorumu yapıyorlar), ikincisi TCK kanununda düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğünü kısıtlayıcı maddelerin varlığı.
* TCK'yı zina tartışmasına kilitleyip temel hakları ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan maddeler kabul ettiler. Üretimi durdurma suçuyla gibi işçilerin en temel haklarına hapis cezası öngörülüyor.
* Yarım saatlik televizyon yayınıyla, kaydolanların kimlik bilgilerinin polisçe kaydedildiği, parası olanın gidebildiği Kürtçe kurslarıyla, ya da zaten kısa bir zaman sonra tahliye olacak Leyla Zana ve arkadaşlarının tahliye edilmesiyle Kürt sorununa bir çözüm sağlanamaz.
* Kürt sorunun çözülmesi için operasyonların durması, anadilin devlet okullarında verilmesi, sorunun askeri yollarla çözülemeyeceğini farkına varılması gerekiyor. Koruculuk lağvedilmeden, köye dönüşlerin olması çok zor. Dönen insanların geçim kaynaklarını yok etmişseniz, bunu da sağlamak zorundasınız. Kürtçe müzik bile daha düne kadar dinlemiyorken AB yolundaki ufak değişikliklerin büyük adımlar gibi görülmesi doğal.
* Siyasi kriterler işçi ve emekçilerin lehine gibi görünüyor. Ancak AB ülkelerinde son 10 yılda sosyal devlette bir gerileme oldu ve emekçiler örgütlü tepkilerini dile getiriyorlar. AB aynı zamanda ekonomik bir projedir ve sermayenin kendi haklarından feragat etmesi beklenemez. Türkiye'deki hakları da bu şekilde düşünülmesi gerekiyor.
* AB gibi birliklerin de kurulmasıyla sermayenin uluslar arasılaşarak, işçi sınıfının karşısına büyük ve örgütlü bir güç olarak çıkıyor. Emekçilerin de buna karşı örgütlü bir hak mücadelesi yürütmesi zorlaşıyor. Bunu için AB ülkelerindeki sol-sosyalist partiler ve emek örgütleriyle ilişkiler kurarak, ortak bir mücadele sürdürmeye çabalıyoruz. (ÖG)