Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu üyesi gazeteci Ahmet Şık ise, yasal denetimlere dikkat çekerek, "Medya gücünün iktidarla bu kadar içli dışlı olduğu Türkiye'de hiçbir müfettiş cesaret edip işyeri denetimi yapamaz" diyor.
Özsever: Ortak bir tavır geliştirilmeli
Özsever, yasa tasarısının Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ile İletişim Araştırmaları Derneği'nin (İLAD) 10 Ocak 2005'te gerçekleştireceği Türkiye Gazeteciler Konferansı'nda gündeme gelmesi gerektiğini savunuyor.
Özsever'e göre, tasarı, G9 Platformunu oluşturan TGC, TGS, Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), Avrupa Gazeteciler Birliği (AEJ) Türkiye temsilciliği, Diplomasi Muhabirleri Derneği (DMD), Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD), Foto Muhabirleri Derneği (FMD), Parlamento Muhabirleri Derneği (PMD), Profesyonel Haber Kameramanları Derneği (PHKD), Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği (RTGD) ve Türkiye Spor Yazarları Derneği (TSYD) ortak tavır geliştirdikten sonra gündeme alınmalı.
Görüşlerini bianet'e açıklayan Özsever, "Gazeteci ve basın çalışanlarının örgütlerini harekete geçirmesi gerekir. Kanun, medya işverenlerinin isteği doğrultusunda çıkabilir" diye uyarıyor.
212 Sayılı Basın İş Yasası'nın sağladığı kimi güvencelerin halen sözleşmelerle delindiğini kaydeden Özsever, TGC'nin Basından Sorumlu Devlet Bakanlığı'na ilettiği önerilerin de buna yaptırım getirilmesini istediklerini ifade ediyor.
Gazeteci, medya patronlarının "askerlik süresince ücret", "zamanında ödenmeyen ücrete yüzde 5 zam", "doğuma 2 ay 10 gün kala hamilelik izni", "doğum izni" gibi birçok konuda hükümetten talepleri olduğunu da belirtiyor.
Şık: Bakanlık işyerlerini denetlemiyor
TGS İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Gazetesi Ahmet Şık, sorunun öncelikle yasal denetimsizlikten kaynaklandığı görüşünde.
Şık, "Yürürlükteki yasayı, bizimle imzalanan sözleşmelerin deldiğini söyleyemem. Alandaki sorun, Çalışma Bakanlığı'nın işyerlerini denetlememesinden kaynaklanıyor" diyor.
Medya gücünün iktidarla ilişkisine de değinen Şık, sözlerini "Böyle bir ülkede, hiçbir müfettiş cesaret edip denetim yapamaz; ona haritadan yer beğendirirler" diye sürdürüyor.
"Bu işkolunda çalışan insanlar, sömürüye gözyumuyorlar" diyen Şık, "Bordrolarımızda maaşların eksik gösterilmesi nema ve vergi iadesi aşamalarında hakkımızın gasp edilmesine yol açıyor. Tek güvencemiz SSK olduğuna göre, çok ciddi bir hak gaspı var. Devletin kamburu olduğu söylenen SSK kurumları açısından da vergi kaçırılmış oluyor" diyor.
Şık, 150've fazlası kadın çalıştıran işyerinde kreş açılmasına dair yasal zorunluluğun yerine getirilmediğini, cezai yaptırımı olmasına karşın durumun denetlenmediğini belirtiyor.
Yasa başka, uygulama başka
Gazeteci Şık, hak gasplarına bir başka örnek olarak da resmi tatil günlerinde çalışılmasını, buna karşılık mesai ücretinin de ödenmemesini gösteriyor.
Haftalık yasal çalışma süresinin 48 saat olduğunu kaydeden Şık, "Servis giriş çıkış saatlerine bakıldığında haftada 60 saatimizi işyerinde geçiriyoruz. Buna da ücret ödenmiyor" diyor. Gazeteci, sözlerini şöyle bitiriyor:
* Sıkıntı, idarenin personel giderlerini en aza indirerek daha fazla kar etmeye çalışmasından kaynaklanıyor. Personel giderlerinde ise, piramidin üstündeki yüzde 10, alttaki yüzde 90'dan daha fazla ücret alıyor.
* Ücret temelinde bir örgütlenme değil, daha geniş bir perspektifle sendikal örgütlenmede birleşmek gerekiyor. (EÖ/BB)