* Sayın Sayek, Başkanlığını üstlendiğiniz Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi'nin yayın organı olan "Tıp Dünyası" sizin Yüksek Sağlık Şurası'ndan(YSŞ) çekildiğinize ilişkin bir haber verdi. Şûra'da tam olarak neler oldu? Neden çekilme gereksinmesi duydunuz?
Füsun Sayek: Belki bir birikme... Ve onun üstüne yaşanan tatsızlık bu...
* Nasıl yani?
Füsun Sayek: Kasım 2002'de yapılan Şûra toplantısını açarken Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Dr. Sefer Aycan; "medyada yer alan bazı haberler nedeniyle" diye başlayıp bir konuyu gündeme getirdi: Elindeki gazete kupürlerinden, bir tabip odası başkanının "Sağlık Bakanı Şûra'ya kendi yanlısı olan kişileri atıyor" demecini okudu ve Şûra üyelerine dönerek "onurunuzu koruyun" demeye getirdi. Konunun ne olduğu biraz zor anlaşıldı...
* Neymiş?
Füsun Sayek: Şûra'da iki yıldır görev yapan Prof. Dr. Mustafa Taşkın'ı bir hastasının ailesi mahkemeye veriyor ve Tabip Odası'na şikayet ediyor. İddia o ki, doktorun yaptığı ameliyatta kusuru oldu. Bu arada medyaya da bilgi veriliyor. Tabip Odası bu başvuruyu değerlendirerek doktorda kusur buldu. Adı geçen meslektaşımızın itirazı üzerine dosya Türk Tabipleri Birliği Yüksek Onur Kurulu'na gönderildi. Yani henüz yürümekte olan bir süreçti bu...
* Bu süreç bir tartışma mı yarattı?.
*Füsun Sayek: Daha sonra anılan gazete kupürünü incelediğimde, Tabip Odası'nda verilen demecin de bu doğrultuda olduğunu gördüm. Böyle başlayan ve Şûra'nın oluşumuna bir eleştiriden öte gitmeyen bir meslektaşın bu görüşü üzerine; "Yüce Şûra'nın manevi şahsiyetine hakaret", "bize hakaret eden o zat", "it ürür kervan yürür", "Tabip Odası yöneticilerinin seviyesi düşük" cümleleriyle bezenen bir tartışma yaşandı. Yani konuyu başlatan esas tartışma; yani medyada yer aldığı şekliyle "tıbbi hata yaptığı düşünülerek şikayet edilen Şûra üyesi" konusu dışında her şey söylendi. Tartışmanın içeriği ve biçimi, özellikle orada hukuki görüş vermesi gereken kişinin örgütümüze dönük tutumu, sözlerin kırıcılığı bu Şûra'da artık halkımız, temsil ettiğimiz meslektaşlarım ve büyük bir onur ve keyifle yöneticilik yaptığım Türk Tabipleri Birliği açısından olmamam gerektiğini bana düşündürdü. TTB Merkez Konseyindeki arkadaşlarımla da paylaşarak ayrılma kararımı Sağlık Bakanlığı'na resmi olarak ilettim.
Peki bu karara nasıl tepkiler aldınız?
Füsun Sayek: Önce "duygusal" dediler. Aslında duygusallığın kötü bir şey olmadığını ve başımıza ne gelirse duygusallıktan değil, "kalpsiz"lerden geldiğini biliyorum. Yine de kararımın duygusal değil, Şûra'nın oluşumu ve çalışma tarzını gözden geçirebileceği bir süreci de başlatabilecek bir "akılılıkta" olduğunu düşünüyorum.
Başlattı mı?
Füsun Sayek: Ne yazık ki hayır. Hatırlardadır. Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Doç.Dr. Haluk Tokuçoğlu, ağır suçlamalarla görevinden istifa etti ve hemen bir Tıp Fakültesi'ne dekan oldu. O ağır suçlamalar konusu bile gündemde tutulamadı,kaydı gitti. O zaman biz de TTB olarak "araştırılsın" dedik, suç duyurusunda bulunduk. Ama bir sonuç çıkmadı. Böyle bir Türkiye'de ayrılışlar ya "duygusal"dır ya da "önemsiz"dir.
* Yüksek Sağlık Şûra'sı özel bir kuruluş. "Doğal üyeleri" var. Onun dışında Sağlık Bakanı'nın talebi üzerine görevlendirilenler var. TTB temsilcileri de kişisel olarak görevlendiriliyorlar; hukuksal durum böyle. Elimizde bir yazı var; Haziran 1990'da TTB Merkez Konseyi'nce zamanın Konsey İkinci başkanı Prof. Dr. R.Kazım Türker tarafından zamanın Sağlık Bakanı Halil Şıvgın'a yazılmış. Şura'nın 1990 başında yaptığı toplantısında belirlenen Şûra üyeleri arasında TTB'den kimsenin bulunmadığının anlaşıldığı belirtilerek bunun nedeni soruluyor. Bu kurul içinde her zaman TTB'nin temsilcisi her zaman bulundu mu?
Füsun Sayek: TTB başkanları uzun bir süre Şûra üyesi olmuşlardır. 1969 yılından 1980'e kadar TTB Merkez Konseyi Başkanı olan Sayın Dr. Erdal Atabek TTB adına Şûra'ya katıldı. 22 Temmuz 1980'den sonra Şûra'da TTB adına bir görevli bulunmuyor. Haziran 1986-1990 arasında o zaman TTB Merkez Konseyi Başkanı olan Prof.Dr. Nusret Fişek Şûra'da görev yapıyor. Sonra dört yıllık bir kesinti var. Son dönemde de ben TTB'yi temsil ediyordum. Yani benim ayrılmamla TTB'nin ilk kez Şûra'da temsil edilmemiş olmuyor.
* Yüksek Sağlık Şûra'sının günümüzde herhangi bir anlam, önemi var mı?
Füsun Sayek: Yüksek Sağlık Şürası (YSŞ) görüşü alınan ama uygulanmayan bir "Danışma Kurulu"dur. Yıllarca önce bir gereksinmeden doğan "danışma kurulu" bugün çoğunlukla "bilgilendirme kurulu" işlevi taşımaktadır. Yasayla oluşturuyorsunuz ama olması gereken şekilde yararlanmıyorsunuz. Tüm benzer kurullarda olduğu gibi.
* Başka bir işlevi var mı?
Füsun Sayek: YSŞ'nın Sağlık Bakanlığı'na ülke ile ilgili önemli sağlık konularında görüş vermek yanında "Sağlık çalışanlarının mesleki uygulamaları sırasında meydana gelen Hastaların zararına ve hukuka aykırı sonuçlarda adli makamlara bilirkişilik yapmak" sorumluluğu vardır.
* Ancak YSŞ halen geçerli olan Ceza Yasası'na göre hekimlerin kusurlu uygulamalarıyla ilgili bir ceza davası açılması halinde ilgili "mahkemeye görüş bildiren" bir kurum. Onun ötesinde bu değerlendirmelerin bir anlamı var mı?
Füsun Sayek: Bir kere bu görev, yasada yalnızca "ölümle sonuçlanan tıbbi hata şüphesi" için var. Şûra'nın burada kendi kompozisyonundan ve başka nedenlerden kaynaklanan zaafları mevcut. Bunlardan birisi Şûra'nın oluşumundan yani, "tıbbi hatayı" belirlemede rolü olmayacak "bürokrat", "hukukçu" gibi doğal üyeleri olmasından kaynaklanır. Bürokrat olarak da Şûra üyeliği yaptım, rahatça söylerim, bence Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün oradaki varlığı doğrudur, "tıbbi hata"ya götüren altyapının tespiti ve iyileştirilmesi gereklidir. Ancak ne yazık ki, ikna süreci değil de "oylama" ile karar alındığından bürokratik katılım "karar" açısından doğru olmamaktadır. Aslında durum tıbbi hatayı oluşturan sağlık çalışanının; -dosyaların % 99'u hekimlerle ilgili olduğundan "hekimler" diyelim- "hekim meslek uygulamasından doğan sorunlar için kendi mesleği tarafından soruşturulur", kavramına da uygun değildir.
* Şûra'nın "bilirkişilik" görevi ile ilgili olarak ülkemizde bir de Adli Tıp Kurumu var. Bu işleviyle ilgili tanımlanmış başka kurullar var mı?
Füsun Sayek: Elbette. Daha güçlüsü var. Bilirkişilik ceza davalarında zorunlu olarak, tazminat davalarında da istenirse başvurulan bir durum, YŞŞ için. Ve hakim bu bilirkişi görüşüne itibar etme zorunluluğunda değil. Dilerse ayrı bir kişi/kurumdan bilirkişi görüşü isteyebilir. Bu; hastalar ve yakınları; mahkemeye başvurduğunda izlenen bir yol. Meslek hatası olduğu düşünüldüğünde bir diğer başvuru yeri de Tabip Odaları onur kurullarıdır ve TTB Yüksek Onur Kurulu mahkemeler dışında meslekten men cezası verebilen tek kurumdur.
* Peki YSŞ'nın zaafları neler?
Füsun Sayek: YSŞ'ndan istenen "tıbbi bilirkişi görüşü"dür. Bu nedenle de örneğin hukuk müşavirine yalnızca hukuk konusunda danışılır. Oysa Şûra böyle işleyememektedir. Tıp alanı olağanüstü bir gelişme yaşamıştır, çok yenilikler olmuştur, her tıp temsilcisinin Şûra'da yer alması olanaksızdır. Buna mutlaka bir çözüm bulmak gerekir. Şûra'nın çalışmasını kendinden kaynaklanmayan sorunlar da etkilemektedir.
* Örneğin?
Füsun Sayek: Şûra "dosya" üzerinden karar veren bir oluşumdur. Dosya eksikse yapılacak bir şey yoktur. Ölüm nedeni; otopsi yokluğu, klasik otopsi yapılmaması gibi nedenlerle tespit edilememekte, bu durumda hata sorumluluğu da belirlenememektedir. Giderek artan başvurular nedeniyle dosyalara ayrılan süre altyapı sorunları giderilemediğinden dosyalar konusundaki tartışmalar verimli olamamaktadır. Örneğin son zamanlarda görüşülecek dosyalar, Şûra üyelerine önceden ulaştırılmadığından ancak tartışma süresi ile sınırlı bir okuma/değerlendirme yapılmaktadır.
* Bir de sanırım iş yükü çok fazla?
Füsun Sayek: Evet. Ceza mahkemeleri dışındaki mahkemelerden YSŞ'na başvurulmaması ve bu durumlarda bilirkişilik için uzmanlık dernekleri ve tabip odalarından görüş istenmesi ile ilgili bir Şûra Tavsiye Kararı 1998 yılında alınmıştır, ancak uygulanmamaktadır. Ayrıca henüz "oluşma aşaması"nda olan eksik dosyalar için başvurulması da Şûra'nın yükünü artırmaktadır.
* Ne olacak peki?
Füsun Sayek: Tüm bunlar YSŞ'nın soğukkanlı bir şekilde tartışılarak çözümlenmesi gereken sorunlarıdır.
* Şûra kararlarında hekimler kollanıyor mu?
Füsun Sayek: Şûra'da TTB Başkanı'nın varlığı zaman zaman hekimleri kollayıcı ya da tersi şeklinde nitelendirilebiliyor. Aslında tam tersi oluyor. Sistemin hataları, altyapı eksiklikleri ve bu arada hekimin dosyaları iyi tutmaması gibi gerekçelerle hekim aleyhine karar verilebiliyor. Yapılan pek çok çalışmada hekimlerin hatalı olduğu görüşü % 55 oranındadır, bugüne dek 1000'in üzerinde dosyaya görüş ya da karar alınmıştır. Yani her toplantıda yaklaşık 40 dosya görüşülmüştür.
* Gerçekten gerekli mi sizce?
Füsun Sayek: YSŞ'nın önemli sorumluluğu vardır. Belki "danışmanlık" ile sınırlı tutulmasa daha etkin olabilirdi. YSŞ'nın 1931 yılındaki ilk toplantısından 300. Toplantıların yapıldığı bugünlere dek Şûra; " Sıtma Mücadele Kanun Tasarısı'ndan(1944), İşçi Sigortalar Kanunu(1958) ve Tababet Uzmanlık Tüzüğü'ne(1965) kadar pek çok konuda "inceleme" yapmış ve görüş vermiştir.
* Bu görüşler uygulamaya yansıyor mu?
Füsun Sayek: Tutanaklar olmadığından danışılan konuda, verilen görüşün sonuca yansıyıp yansımadığını bilmiyorum. 1990'lı yıllarda; son 6 yıl sürekli, ondan önce de zaman zaman Şûra'da bulundum. Tababet Uzmanlık Tüzüğü birkaç formuyla, değişik kompozisyonlu Şûra'da tartışıldı. Hiç biri birbirine benzemeyen "taslak"lar karşımıza geldi ve Şûra üyeleri de daha sonraları bu taslaklarda kendi görüşlerini bulamadı. Yasalara yansımasa da önemli kararlar alındı. Örnek; Fenil ketonürili çocukların ücretsiz tedavisi gibi. Bazı kararlar "iyi"niyetten öte geçemezdi: "Sahte dişhekimliği önlensin" gibi. Zaten aksi savunulabilir mi? "Keşke daha çok önemsenseydi" dediğim bir karar; "tıp fakültelerine alınacak öğrenci sayısının azaltılmasını" isteyen (1987) bir görüştü ki, keşke uygulansaydı......
* Ama Sağlık Bakanlığı'nın aldığı bazı politik kararlara dayanak olacak bazı tutarsızlıkları da var.
Füsun Sayek: Evet örneğin değiştirilen bir karar var ki, mutlaka söz edilmeli: 1997' olmalı, hemşirelik eğitiminin liseye temellendirilmesini isteyen bir karar alınmıştı. Sağlık Bakanlığı'nın da eğilimi böyle olduğu için uygulama başladı. Ama son dönemde çeşitli kaygılarla değiştirilmek istenen bu karar için tekrar YSŞ'na başvuruldu ve istenene uygun bir şekilde Sağlık Bakanlığı'nın zaten aldığı karar benimsenerek geriye dönüş yapıldı.
*Peki bu olumsuzluklara karşın oradaydınız?
Füsun Sayek: Evet. Çünkü olumsuzlukların düzeltilmesine katkım olabilir düşünüyordum. Örneğin ben YSŞ'nın yalnızca hekimlerin tıbbi hatalarını tespit eden bir kurul olamayacağını, bunlardan çıkarılacak derslerle yeni hataları engelleyebileceğimize inanıyordum. Bu nedenle tartışılan dosyalardan çarpıcı örnekleri "kurgu" haline getirerek; isim, yer, vb. değiştirip eğitici belgeye dönüştürdüm ve 8.000 hekime ayda bir ücretsiz ulaştırdığımız STED'de yayınladık. İtiraz edildi, oysa ki YSŞ'nın zaten bunu yapması gerekirdi. Tıbbi hatanın nedeni olan alt yapı eksikliklerini gidermek için çaba, hekimleri uyarma önemli sorumluluktur ve ben TTB'ni temsilen katıldığım bu Şûra'larda kendimi böyle sorumlu hissettim ve üyelerimizi bilgilendiren, uyaran yazılar hazırladık. İşte bunlar; her türlü olumsuzluğa karşın orada tuttu beni.
* Sizce TTB'nin artık YSŞ'nda olmaması bir eksiklik değil mi?
Füsun Sayek: Tabii ki iyi işleyen Şûra'da bir eksikliktir. Bize sürekli hatırlatılan; "bu görevlendirme kişiseldir, Sağlık Bakanlığı'nın seçimidir ve Türk Tabipleri Birliği adına değildir; sözleri hukuken doğru olabilir. Ancak hukuken böyle olması hekimlerin örgüt temsilcilerinin oradaki meşru varlığının üstünde bir kavram değildir. Sağlık Bakanlığı örgütümüze de danışarak bir yöneticimizin YSŞ'nda bulunmasını sağlamak durumundadır.
* Sizce bu gerçekleşir mi?
Füsun Sayek: Son YSŞ'nda bir soru üzerine "zamanı geldiğinde atama yapılır" diyen Sağlık Bakanlığı'nın beklediği bir şey var mı bilemem ama, biz bekliyoruz.
------------------------
*Yüksek Sağlık Şurası Nedir?
Yüksek Sağlık Şurası; Sağlık Bakanlığı'nın sürekli kurullarındandır. 1593 Sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'nun ve Sağlık Bakanlığı'nın Görevleri Hakkındaki 181 sayılı KHK'ye dayanarak kurulmuştur. Şura üyeleri; "Sağlık Bakanlığı tarafından ülkede sağlık hizmetleri ve eserleri ile tanınmış kişiler arasından seçiliyor." Bununla birlikte YSŞ'nda bakan tarafından atanan ve bürokratik ağırlığı da olan bir kuruldur.
YSŞ'nın Sağlık Bakanlığı'na ülke ile ilgili önemli sağlık konularında görüş vermek yanında "Sağlık çalışanlarının mesleki uygulamaları sırasında meydana gelen Hastaların zararına ve hukuka aykırı sonuçlarda adli makamlara bilirkişilik yapmak" sorumluluğu vardır.