Başbakan Binali Yıldırım, Çankaya Köşkü'nde televizyon, gazete ve haber ajanslarının genel yayın yönetmenleri ile bir araya geldi.
Yıldırım, akademide ihraçlara dair soruya “Kurunun yanında yaş da yanıyor olabilir. OHAL Denetleme Kurulu kurduk. Birkaç haftaya uygulamaya konulacak” yanıtını verdi.
Akademik çevrelerdeki işlemlerin üniversitelerden YÖK'e gittiğini ve YÖK'ün doğrudan işlem yaptığını söyledi. Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ihraçların üniversitelerde oluşturulan komisyonlarca yürütüldüğünü söylemişti.
Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında ilan edilen Kanun Hükmünde Kararname'lerin (KHK) beşi ile 112 üniversiteden toplam 4811 akademisyen ihraç edildi. Bu akademisyenlerden 16'sı başka bir KHK ile göreve iade edildi.
Başbakanlık sitesinde yer alan bilgilere ve Hürriyet’ten Sedat Ergin’in haberine göre Yıldırım’ın toplantıdaki açıklamalarından öne çıkan ifadeleri şöyle:
"Hatalar oluyordur"
* “Çok sayıda akademisyenin ihraç edildiği son KHK’da ölçünün kaçırıldığı, çok sayıda akademisyenin mağdur edildiği, FETÖ ve PKK’lı olmayanların atıldığı (Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu gibi), aralarında 28 Şubat’ın antidemokratik uygulamalarına tavır koymuş hocaların da olduğu yolundaki eleştirileri nasıl karşılıyorsunuz? Ayrıca Ahmet Şık gibi FETÖ’nün hapse attığı bir gazetecinin bugün FETÖ’yü desteklediği iddiasıyla tutuklu yargılanmasındaki çelişkiyi nasıl izah ediyorsunuz?” sorusuna yanıt olarak:
“Biz büyük olay yaşadık. Dünyada böyle olayı yaşayan, elinde silah olmadan canlarını vererek etkisiz kılan başka ülke yok. Büyük bir travma yaşıyoruz. 100 bin kamu görevlisi görevden çıkarıldı. Tehlike henüz geçmiş değil, kapalı bir örgüt. Yanı başınızda biri olan örgüt elemanı. Vahim bir şey. İki Almanya birleştiği zaman 500 bin kamu görevlisi atıldı. Hiçbir devlet kendisine sadakatle bağlı olmayan memurlarla çalışmak zorunda değil. Biz de buna benzer bir durumla karşı karşıyayız.
"Büyük olayda hatalar oluyor mudur; oluyordur. İntikam değil adalet diye ilk gün söyledik. Kurunun yanında yaş da yanıyor olabilir. Genelge yayınladık, imzasız ihbar mektupları işleme konulmasın diye.
“Çok değil ama bazı yerlerde bunun [genelgenin] dikkate alınmadığını, bu ihbarsız mektuplara göre işlem yapıldığını duyuyoruz. Bugüne kadar kurumlar bir takım kriterler belirledi. OHAL ilan edilir edilmez ortaya koyduğumuz kriterler var. Bunlara göre ya açığa alınıyorlar ya da ihraç ediliyorlar. Daha sonra bu şikayetler toplanıp değerlendiriliyor, buna göre karar ya düzeltiliyor ya da teyit ediliyor. Bu uygulamaya göre 19 bin civarında göreve dönüş oldu. 100 bine yakın müracaat var 'Bize haksız işlem yapıldı' diye. Bunun bu şekilde yürümeyeceğini gördük, yeni bir karar aldık.
"Haberlerde çıkıyor sonra haberimiz oluyor"
"Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu kurduk. Bunu önümüzdeki birkaç hafta içinde yürürlüğe koyacağız. Bu artık yasal altlığı olan bir kurum oldu. Şimdiye kadar yaptığımız, bu kararı verenler, verdikleri kararı tekrar inceliyor, ya kararını düzeltiyor ya da kararım doğru diyordu. Çok doğru bir iş değil ama başlangıçta başka yolumuz yoktu. Verdiği kararı hemen düzeltemez kimse. Bunun doğuracağı sonuçlar da olabilir. İdarede böyle bir şey çok arzu edilen bir durum değil.
“Hatalı işlem olabilir. Baştan beri söylüyoruz. Maalesef bu süreci bazı yöneticiler geçmişteki hesaplarını görmek için de kullanıyor. Rektörlük seçimi olmuş veya bir konu olmuş, bunları kullanıp, 'Fırsat bu fırsat bu işi de yapayım'. Takdir edersiniz ki biz önümüze gelen binlerce listeyi inceleyip, 'Efendim buradan kim hakkında işlem yapıldı. Doğru mu yapıldı, yanlış mı yapıldı?' Böyle bir mekanizmamız yok, yapamayız da. Ancak ne zaman bilgimiz oluyor biliyorsunuz? Bunlar olduktan sonra haberlerde çıkıyor, sizler tabii araştırıyorsunuz bilinen isimleri, çıkıyor ondan sonra haberimiz oluyor. Bu da gayet doğal.
"Şu şu kriterlere göre işlem yapın"
[Öncesinde ince elenip sık dokunulamaz mıydı?] sorusuna:
“Teker teker inceleme şansımız yok. ‘Şu şu kriterlere göre işlem yapın’ diyoruz. İki unsur var. Bir bölücü terörle ilgili bir de FETÖ ile ilgili. Bunun dışında disiplinsizlik, geçimsizlik, kişisel husumetler bizim konumuz değil, bu uygulamanın konusu da değil. Bunlar hiçbir şekilde, bizim kriterlerimiz içinde yer alan şeyler değil.
"Bir, bölücü terör örgütüyle irtibat, iltisak. İki, FETÖ. Bunun dışında hiçbir nedenle işlem yapılmaması lazım. Gönlümüz arzu ediyor ki hiç hata yapmayalım ama bu kadar büyük bir travma, büyük bir olayda hatalar oluyor. Bunların oranı çok yüksek değil. Yani belki kişilerin kimliğinden kaynaklanan bir algı olabilir. Bunun yolu da belli. Bu mekanizmayı şimdi biz yürürlüğe koyuyoruz. Bu mekanizmaya göre, bu ve buna benzer haksızlıklar varsa bu düzelecek."
"YÖK doğrudan işlem yapıyor"
[Bildiriye imza atılması ihraç gerekçisi midir?] sorusuna:
“Samimiyetle söylüyorum. Tek tek olaylarla ilgilenmedim. 100 bin kişi diyor ki bana da bak ona da bak. Mümkün değil. Hassasiyet gözetiyoruz. Geneline bakıyoruz. Kamuoyundaki etkilere göre önlem alıyoruz. Başka yöntem bulamadık.”
"Akademik çevrelerdeki işlemleri, YÖK doğrudan gönderiyor. Yani üniversitelerden YÖK'e gidiyor, YÖK de doğrudan işlem yapıyor, ya açığa alıyor ya da KHK'ya dahil edilmesi için Başbakanlığa gönderiyor. Yani burada yapılan incelemeler, önceki belirlenen kriterle çerçevesinde oluyor. Kriterler çerçevesinde incelemeden geçenler gidiyor. Onun dışında işlem yapılmıyor.
"İnsan kapasitesinin yeteceği bir şey değil. Bu hassasiyeti gözetmemiz lazım. Bu bir hak, hukuk meselesi yani birinin konusuyla ilgilenip, diğerini görmezden gelirsek orada da adaletsiz bir durum ortaya çıkar mı? Geneline bakıyoruz. Şikayetleri, kamuoyunda oluşturduğu etkileri dikkate alarak, önlem almaya çalışıyoruz. Başka türlü bir yöntem bulamadık doğrusu."
Bozkurt işareti
* Grup toplantısında yaptığı bozkurt işareti:
"MHP ile yapacağımız işleri işaret dili kullanarak yapmıyoruz, aleni yapıyoruz. Başından beri anayasa değişikliği kararından uzlaşma içinde bir yola girdik. Bu bir sır değil, bütün kamuoyunun bilgisi dahilinde yürüyen bir mesele. Dolayısıyla, bu kampanya döneminde MHP ile ortak etkinlik yapma konusu şu anda karara bağlanmış bir şey değil. Şunu unutmamak lazım, MHP ayrı bir tüzel kişilik, ayrı bir parti, ayrı bir siyasi programı var. Bizim de ayrı bir siyasi programımız var ama burada bir hedef birliği var. Referanduma yönelik bir amaç birliği var dolayısıyla her iki partinin de söylemlerinin 'Evet' yönünde olması doğaldır. Buna uygun olarak da programları AK Parti olarak biz ayrı yapacağız, onlar ayrı yapacaklar. Belki süreç içerisinde bir iki programda, hangi formatta olacağını şu anda söyleyemem ama bir iki programda beraber olabiliriz. Bu da yine karşılıklı mutabakat çerçevesinde olacak ama prensipte kampanyayı her iki parti de ayrı sürdürecek.
“İzleyici, 'Biz ülkücüleri de unutmayın Sayın Başbakanım.' diye bağırınca, ben de ülkücülerin işaretini yaparak karşılık verdim. Hepsi o. Bunda yanlış bir şey var mı? Herkesin işaretini yaparız.”
Referandum kampanyası söylemi
* "Başlangıçta, 'PKK, FETÖ ve diğerleri 'hayır' veriyor, 'hayır' verenler bölücüdür, vatan hainidir, teröristtir' gibi söylemler vardı. Daha sonra bu söylem değişti. Söylemde değişiklik var mı?" sorusu üzerine, başından beri söylemde bir değişiklik olmadığını söyledi.
"Benim dediğim şu; Bölücü örgütler 'hayır' kampanyası yapıyor, CHP de bu kafileye katılarak onları sevindirmesin. İlk söyleme şeklim bu. Yoksa vatandaş 'hayır' da verir, 'evet' de verir, canı ne isterse onu yapar. Vatandaşın ne vereceğine biz karar verecek değiliz ki zaten öyle bir imkan olsa referandum olmazdı. Demokrasinin en güzel tarafı, en son kararı vatandaşın vermesi. Biz vekiller olarak vatandaşın önüne teklifi götürdük, bize verilen görev bununla sınırlı. Bundan sonrası seçmenin, vatandaşın işi. Burada adil olmak lazım.” (BK/EKN)