Kitabın bölüm yazarlarından Dilek Kurban, "Yerinden edilme sorunsalı vatandaş ve devlet arasında karşılıklı güven zedelenmesine dayanan ilişkiyle birlikte değerlendirilmeli ve bütünleşik bakılmalı" dedi.
Kurban bölgede halktan, valiye, korucuya kadar aslında herkesin mağdur olduğunu söyledi.
Diğer yazar sosyolog Deniz Yükseker'se yerinden edilen insanların en büyük sorunlarından birinin çocuklarının eğitimden yoksunluğu olduğunu söyledi.
Toplantıya emniyet güçlerinden yoğun güvenlik önlemleri
TESEV'in zorunlu göçle ilgili hazırladığı raporlardan oluşan kitabının tanıtım toplantısı geçen hafta Hukukçular Birliği Derneği üyesi Kemal Kerinçsiz'in de bulunduğu salonda, yakalarında Türkiye Cumhuriyeti bayrağı rozeti taşıyan yaklaşık on beş kişilik bir grubun sözlü ve fiziksel saldırısıyla tamamlanamamıştı.
Toplantı bugün (12 Temmuz) Karaköy'de, TESEV'in salonunda yoğun güvenlik önlemleri altında gerçekleşti. Bina çevresinde yaklaşık beş yüz kişilik polis görevli olarak yer aldı. Adı daha önceden TESEV'in hazırladığı davetli listesinde olmayanlar toplantı salonuna alınmadı.
Tufan Gazetesinde görevli olan ve sarı basın kartını göstererek içeri girmek isteyen bir kişi isminin listede olmaması gerekçesiyle alınmadığını öğrendiğinde tepki gösterdi.
Toplantıya konuşmacı olarak TESEV'in Demokratikleşme programı direktörü Etyen Mahçupyan, TESEV Ülke İçinde Yerinden Edilme Araştırma ve İzleme Grubu'nun üyeleri Kurban ve Yükseker katıldı.
Kurban: Bu bir vatandaşlık meselesi
"Vatandaşlık sorunsalı yerinden edilme ekseniyle aynı bağlamda değerlendirilmeli. Bu toplumsal bir sorun" diyen Kurban hem mağdur vatandaşın devletten gelecek olumlu adımlara şüpheyle bakmasının hem de devletin mağdurlara vatandaşlık sadakatine sahip olamadıkları gerekçesiyle güvenmemesinin aralarındaki ilişkiyi zedelediğini vurguladı.
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Yasası'nı bugüne kadar gerçekleşen en önemli gelişme olarak değerlendiren Kurban, "Ancak yasaların içeriği ne kadar önemli olursa olsun arkalarında siyasi irade yoksa uygulanmıyor" dedi.
Bölge barolarına çok iş düşüyor
Tazminat alanların sayılarının azlığına dikkat çeken Kurban bölgedeki barolara da çok önemli görev düştüğüne değindi.
Kurban "Bir avukatın altı bin tazminat davasıyla ilgilenmesi demek hak savunmasını engelleyebilir. Kazanç kapısına dönüşmemesi için barolar sorumluluk almalı. Paralarının avukatlarca kayıp edildiğine dair iddiaları olan insanlar var" dedi.
Yerinden edilmenin parçası olan herkes mağdur
Kurban, bölgede 50 bin korucu, yaklaşık 12 bin de gönüllü korucu olduğunu aktardı. Kurban, korucuların silahlı olduğunu, maaş aldığını ve operasyonlara katıldığını söyleyerek "Ancak gönüllü korucular ne maaş alıyor ne de sosyal güvenceleri var. Kendi köylerindeyse operasyonlara katılıyorlar ve silahlılar" dedi.
Korucuların silahsızlandırılması gerektiğini söyleyen Kurban "Ancak korucular silahsızlandırıldığı anda paniğe kapılıyor. Polisinden vatandaşına herkes mağdur aslında" diyerek Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır'da "Kürt sorunu vardır" dediği gibi "yerinden edilme" sorununu da kabul etmesi gerektiğini söyledi.
Yükseker: En büyük sorunları eğitim yoksunluğu
5233 sayılı yasanın ilk gündeme geldiği zaman "köye dönüş yasası" olarak lanse edilmesinin yanlış olduğunu savunan Yükseker, sosyolojik olarak yaşanan olaydan her kesimin farklı etkilendiğinin dikkate alınması gerektiğini söyledi.
Yerinden edilmiş insanların en büyük sorunlarının çocuklarının eğitim olanaklarından yoksunluğu olduğunu ifade eden Yükseker "Kentlerde sokakta çalışan çocuklar buz dağının görünen yüzü. Evdeki anneleri 'Köyde bir kişi çalışıyordu. Burada ailenin tüm ferleri çalışırsa ancak geçinebiliyoruz' diyor. Dolayısıyla sorunun uzantıları çok boyutlu" dedi.
Yükseker ayrıca medyanın zorunlu göçle ilgili duyarsız kaldığını söyleyerek "Nasıl ki pişmanlık yasası manşet haberi olabiliyor, Zorunlu göç de olmalı" dedi. (EZÖ/TK)