Eğitim Reformu Girişimi (ERG), "Liselere Geçişte Yeni Sistem ve Nitelikli Ortaöğretim için Yol Haritası Bilgi Notu" başlıklı çalışmasında, ortaeğitim reformunda başarı sağlamış dört ülkede neler yapıldığına dair bilgilere yer verdi.
ERG'nin amacı bu ülkelerin deneyimlerinin Türkiye'de son 20 yıldır sürekli değişen eğitim sisteminin yarattığı sorunları çözmek ve yeni sistem arayışı için rehber olması.
2017-2018 eğitim öğretim yılı devam ederken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bir konuşması sonrası kaldırılan TEOG yerine getirilen sistemde sınav zorunluluğu kalktı. Mili Eğitim Bakanı İsmet yılmaz isteyen öğrenciler sınavla seçici liselere yerleşebileceğini isteyenlerin sınavsız da tercih yapabileceğini açıkladı.
TIKLAYIN - Yeni Sınav Sisteminin Yanıtsız Bıraktığı 12 Soru ve 4 Risk
Son 20 yıldır eğitimin hedefleri nelerdi?
ERG 1997'den bugüne denenen kademeler arası tüm geçiş sistemlerin ortak hedeflerini şöyle tanımlıyor:
"Okul dışı kaynaklara yönelimi azaltmak, öğrenciler için tek ve ana hedefin sınav olmasını engellemek, üst düzey becerilerin ve temel yaşam becerilerinin önemsizleşmesinin önüne geçmek, öğrencileri gerçek hayata hazırlamak, fırsat eşitliğini sağlamak, öğrencilerde sınav kaygısını azaltmak, sosyal, kültürel, sanatsal ve sportif etkinliklere katılımı artırmak ve okula devamsızlığı azaltmak”.
ERG'nin TEOG değerlendirmesi
ERG'nin bu hedef doğrultusunda TEOG değerlendirmesi şöyle:
"Nicel çalışmalar, geçiş sistemleri arasında yalnızca TEOG'un öğrencilerde sınav kaygısını ve okula devamsızlığı görece azalttığını gösteriyor. Ancak fırsat eşitliğinin sağlanması, sosyal, kültürel, sanatsal ve sportif etkinliklere katılımın artırılması, öğrencilere üst düzey beceriler kazandırılarak onları gerçek hayata hazırlamak gibi hedeflerin TEOG'la da gerçekleşmediği görülüyor.
ERG eğitim sistemi tartışmaları yapılırken bu konuda başarı sağlamış ülkelerin deneyimlerinden faydalanmanın yerinde olacağını belirtiyor.
İşte ortaeğitim reformunu başarılıyla yapmış olan dört ülke:
Kanada
Kanada’da, Türkiye’nin yaşadığı sorunların benzeri 1980’lerden 2000’li yıllara kadar yaşandı.
Bu yıllarda, eğitim reformunun odağında merkezi sınavlar ve testlerle başarı ölçülmesi yer alıyordu.
Eğitimin niteliği kötüleşince, kamuoyu eğitimin ve okulların niteliğini sorguladı, devlete karşı güvensizleşti.
Kanada Hükümeti, 2000’lerden itibaren stratejisini değiştirerek odağına kamuoyunun güvenini kazanmayı ve eğitim kurumlarının niteliğini yükseltmeyi koydu.
Bunu iki temel strateji çerçevesinde gerçekleştirdi: 1) öğretmenlerin mesleki kapasitesini geliştirmek, 2) eğitim politikalarını ve reformunu kamuoyunun desteğini alarak ve öğretmenlerle işbirliği içinde yapmak.
Başarısızlığın nedenleri konusunda akademisyen analizlerine başvurdu. Eğitimle ilgili tartışmaların ve uygulanan stratejilerin hiçbir zaman doğrudan öğrencinin öğrenme deneyimini iyileştirmeyi hedef almadığı ortaya çıktı.
Sonuçta öğrenci odağa alındı; öğretmen, sendika ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği içinde çalışıldı. İşbirliği, paydaşlardan sadece görüş almayı değil, paydaşlarla düzenli toplantı ve çalıştay yapılmasını, programların birlikte tasarlanmasını kapsadı. Eğitim sistemine olan güvensizlik büyük oranda azaldı; öğrenciyi odağa almak eğitimin niteliğini artırdı.
Şangay, Çin
Çin de, 1980’lerde benzer sıkıntılar yaşadı. Nitelikli eğitim veren çok az sayıda seçici lise vardı ve bunlara sınırlı sayıda öğrenci gidebiliyordu. Oldukça rekabetçi bir sınav yapılıyordu. Sınav, öğrenci ve velileri stres ve baskı altına sokarken, okul ve öğretmenleri sınav ve test odaklı bir eğitim vermeye zorluyordu.
1990’larda kapsamlı bir eğitim reformu başlatıldı.
Merkezi lise yerleştirme sınavı kaldırıldı, öğrenciler mahallelerindeki ortaöğretim kurumlarına yerleştirildiler. Çocuklarını seçici bir liseye gönderme şansı kalmayan veliler, çocuklarının nitelikli bir eğitim alamadığına yönelik kaygılarını dile getirdiler. Bunun üzerine, belirli bir harç karşılığında, velilerin ve çocukların tercihlerini de gözeterek, öğrencilerin diğer mahallelerde seçtikleri okullara yerleşebilmeleri sağlandı.
Bu uygulama, sosyoekonomik açıdan dezavantajlı öğrenciler için adaletsiz oldu. Ancak, eş zamanlı olarak eğitim niteliği daha düşük olan liselerde reform yapılmaya başlandı.
Nitelikli eğitim tüm liselere yayılmaya başladı. Kırsaldaki dezavantajlı okulların fiziki durumu güçlendirildi, bu okullara ayrılan bütçe artırıldı. Dezavantajlı öğrencilerin akademik gelişimi iyileşti ve akademik fırsat eşitsizliği azaldı. Akademik olarak başarılı olan okulların müdür ve öğretmenleri daha başarısız okullara transfer edildi. Bu transferler, deneyimsiz öğretmenlerin gelişimini destekleyerek okulların güçlenmesini sağladı.
Almanya
Almanya, PISA 2000 değerlendirmesinde OECD ortalamasının altında yer aldı. Bu, Almanya’nın Avrupa’daki ortaöğretim kurumları arasında eşitsizliğin en yüksek ülke olduğunu, düşük sosyoekonomik sınıftan gelen öğrencilerin diğer ülkelere göre çok daha kötü akademik gelişim gösterdiğini ortaya koydu.
Uzmanlar, bu olumsuz tabloyu Almanya’nın ayrıştırılmış ortaöğretim yapısına bağladılar. Almanya’da tüm ortaöğretim kurumları üçe ayrılıyordu: akademik olarak en başarısız öğrencilerin gittiği Hauptschule, ortalama bir akademik başarısı olan öğrencilerin gittiği Realschule ve en yüksek akademik başarıya sahip öğrencilerin gittiği ve mezuniyetin ardından statüsü yüksek işlere kapı açan Gymnasium.
2000 yılındaki olumsuz sonuçlardan sonra Almanya’nın birçok eyaleti öğrencileri daha geç yaşta ve daha az ayrıştırma yoluna gitti. Hamburg, Bavaria, Sexony gibi birçok eyalet Hauptschule ve Realschule okullarını birleştirdi.
Batı Berlin ise tüm ortaöğretim türlerini birleştirerek tek tür kapsayıcı lise oluşturdu. Liselerin akademik olarak daha heterojen bir yapıya dönüşmesiyle öğrencilerin genel akademik başarıları yükseldi, sosyoekonomik adaletsizlikler azaldı.
2012’de Almanya’nın PISA başarısı OECD ortalamasının üstüne çıktı; öğrencilerin sosyoekonomik düzeyinin akademik başarıları üzerindeki etkisi büyük oranda düştü.
Singapur
Singapur, geçtiğimiz yıllarda öğrencilerin ilkokulu bitirirken girdikleri sınavın hem öğrenciler hem de veliler üzerinde büyük bir baskı ve stres oluşturduğunu gördü. Tek bir doğru cevabın sınav sonucu üzerinde önemli bir etkisi bulunan, oldukça detaylı bir puanlamanın kullanıldığı sistemde daha geniş puan bandı aralıklarının kullanılmasının mevcut sıkıntılara çözüm getireceği düşünüldü.
2013 yılında Başbakan, sınav baskısını azaltmak için bir reforma ihtiyaç olduğunu dile getirdi.
Sınav sisteminin değişeceği resmi olarak 2016 yılında duyuruldu, yapılan değişikliğin ise 2021 yılından itibaren geçerli olacağı açıklandı. Dolayısıyla önemli bir reformun uygulamaya konulması on yıla yakın bir zamana yayılarak yumuşak bir geçiş yapılması hedeflendi. Singapur’da ilköğretimden ortaöğretime geçişteki sınav sisteminde yapılan bu değişiklikler eğitim politikası yapım süreçleri açısından iyi bir örnek teşkil ediyor. (HK)
* Fotoğraf: Eğitim Reformu Girişimi