Söz konusu yazılar, "Türk Oğlu Türk Kızı Türklüğünü Koru", "Kürt Varsa Sorun Var", "Safları Sıklaştırın Çocuklar Uzaktan Duyduğunuz Çakalların Ulumasıdır" başlıklarını taşıyor.
Baro'nun yönetim kurulu 19 Ekim tarihinde, derginin 89, 90 ve 91. sayılarındaki başyazılarının "Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olan Kürtlerin, ifade özgürlüğünün koruması altında olmayan faşist bir yaklaşım ve üslupla aşağılandığı" gerekçesiyle Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunma kararı aldı.
Baro'nun 29 Ağustos, 12 Eylül ve 26 Eylül tarihli başyazılara dair saptamaları şöyle:
* Kürtlere yönelik aşağılayıcı ifadeler kullanılmış ve hedef gösterilmiştir.
* Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı Kürtlere yönelik açık bir saldırı ve bütünlüklü bir ayrımcılık çağrısı yapılıyor
* Son dönemlerde Türkiye'nin farklı bölgelerinde meydana gelen linç girişimleri açıkça savunuluyor.
* Her üç yazı da bir bütün olarak, Kürtlere yönelik açık bir iç savaş çağrısı yapıyor. Kürtler potansiyel bir suç çetesi gibi gösteriliyor ve aşağılayıcı ifadeler kullanılıyor.
Baro, yazıların, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 216. maddesindeki "Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik edilmesi" ve "Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılanması" hükümlerini ihlal ettiğini açıkladı.
"En iyi Kürt ben Türk'üm diyen Kürt'tür"
Baro'nun derginin başyazılarından alıntıladığı kimi örnekler şöyle:
"Her Türk, alışverişini mutlaka Türk'ten yapmalıdır. Kürde aktarılan para PKK'ya maddi destek demektir.Baro'nun bütünlüklü ayrımcılık yapıldığını ve linç girişimlerini açıkça savunduğunu söylediği örnek de şöyle:Türk, Kürt dizisi izlemez. Kürtçe müzik dinlemez. Kürtçe müzik çalan barlara gitmez. Kürtçe konuşulan minibüse binmez. Kürtçe kaset satan dükkandan alışveriş yapmaz.
Köy, her halükarda Kürtçülüğün yaşam alanıdır.
Mc Donalds'lar ne kadar tehlikeli ise Kürt mutfağı da o kadar tehlikelidir.
Kimileri kabul etmese bile, ben Kürdüm diyen herkes, potansiyel bir PKK'lıdır.
O nedenle en iyi Kürt, ben Türk'üm diyen Kürt'tür..."
"Örgütlü milli güçlerin yetersiz kaldığı yerde, her şeyi yaratan halk sokağa inmekte ve olaya el koymaktadır.Prof. Dr. Baskın Oran da, daha önce derginin başyazısına dikkat çekmiş, " Bu Kemalizm mi, Bölücülük mü ?" başlıklı yazısında, "Bunun adı çağdaş Batılı ülkelerde "hate speech" yani Nefret Söylemi'dir ve yasaktır, Türkiye'de de, ayrıca, Bölücülük'tür ve yasaktır" demişti.İç savaş çıkmasın ki rahatımız bozulmasın diyenlere ise şunu söyleyelim, biz Türk'üz, ne ABD'nin ne de Kürdün işgali altında yaşarız! ABD ve Kürt işgali bizim için zaten bir savaş nedenidir, o halde savaşmaktan kaçınmayız!"
bianet Koordinatörü Ertuğrul Kürkçü de, " Solun Katlanılmaz Sancısı: Milliyetçilik " dergideki yazılara değinerek, "Nasyonal Sosyalistler'in Yahudiler'e karşı uyguladığı türden önlemler öneriyor" diye yazmıştı.
Kürkçü, şu saptamalarda bulunmuştu:
"Ancak 12 Eylül askeri diktatörlüğünün darbeleri altında bir kez daha tarihsel hedeflerinin uzağına savrulan Marksistlerin politik etkisi zayıfladıkça 'Türk Solu'nun büyük gövdesi gitgide daha çok milliyetçiliğin çekim alanına giriyor. Kimileri 'Türk Solu' dergisinin yaptığı gibi kendine bir hareket alanı yaratabileceği yanılsamasıyla 'Türk ırkçılığı'nın, 'militarizm'in en kaba tezlerine sarılmayı bile marifet sanabiliyor." (TK)