Barış Vakfı İstanbul’da düzenlediği “Çatışma Çözümleri ve STK’lar Çalıştayı”nda, 2013-2015 Çözüm Süreci’nde sivil toplum örgütlerinin durumu değerlendirildi, önümüzdeki dönemde yapılması gerekenler tartışıldı.
Toplantıya Ankara, Diyarbakır, Van ve İstanbul’dan 35’in üzerinde farklı sivil toplum örgütü temsilcisinin de aralarında bulunduğu 70’e yakın kişi katıldı.
Toplantıda “dönemin elverişsizliği” gibi gerekçelerle barış ve çözüm arayışına ara verilmemesi gerektiği, tam tersine barışın zora girdiği dönemlerin sivil toplum örgütlerine en çok ihtiyaç duyulan dönemler olduğu belirtildi.
"Barış arşivi yok"
Açılış konuşması yapan Vakıf Başkanı Hakan Tahmaz “Amacımız çözüm masasının yeniden kurulması sürecinde sivil toplum kurumlarının sorumluluklarını doğru ve etkin bir biçimde yerine getirmelerine katkı sunmak, bir anlamda çözüm sürecine kendimizi hazırlamak, siyasal taraflara gerçekleşebilir, ‘makulü mümkünde’ arayan önerilerde bulunmaktır” dedi.
Cuma Çiçek’in Vakıf için hazırladığı raporda yer alan, sivil toplum kuruluşlarının genel olarak zayıf ve gettolaşmış, içe kapalı, tarafı belli, etki alanı sınırlı ve aralarındaki işbirliği oranı oldukça düşük ve ciddi kurumsal kapasite sorunları olduğu gibi tespitler genel kabul gördü.
Raporla ilgili detaylı bilgi için tıklayın.
Toplantıda sivil toplum temsilcileri, “yapılamayanlar”ı sıraladı. Katılımcıların şu tespitleri öne çıktı:
* STK’lar arası işbirliği, dayanışma, bilgi paylaşımı yok.
* Türkiye’de barış arşivi yok.
* Süreci izleyen raporlama çalışmaları yetersiz.
* Çocuklara ve gençlere yönelik çalışmalar sınırlı.
* Barış çalışması, mahallelere ve yerellere ulaşmış değil.
* Sınırlı akademik çalışmaların dahi STK’larla bağı yok denecek kadar az.
* Kürt sorununa artık sadece Türkiye içinde yaşanan gelişmeler sınırıyla yaklaşarak çalışma planlamanın mümkün değil, Suriye ve bölgedeki gelişmeleri dikkate alan, kapsayan bir çalışma yürütülmesine dikkat çekmesi oldukça önemli.
"Barışa yeni bir yol açma arayışı"
Barış Vakfı’nın web sitesinde, toplantıyla ilgili şu ifadelere yer verildi:
“Türkiye’nin uluslararası deneyimlerden yararlanarak kendi çözüm yolunu oluşturmasına ilişkin öneriler kadar, yerli bir deneyim olarak Akil İnsanlar Heyet deneyiminden de yararlanması ve bu konuda bellek oluşturulması önerisi önümüzdeki dönem çalışmalarının planlanmasında önemli olacaktır. Çözüm Süreci hafızasının oluşturulması gereksinimi böylece vurgulanmaktadır.
“Aynı biçimde sendikaların, üniversitelerin çatışma çözümü konusunda çalışmalarına dönük teşvik edici çalışmalar planlanması barışın toplumsal inşasında ve yeni ilişkilerin geliştirilmesinde köprü işlevi görebileceğine ilişkin öneriyle birlikte, Türkiye’de sayıları 130 bini aşan sivil toplum kurumlarının özellikle de yöre derneklerinin barışa ilgisini artıran çalışmalar yapılması titizlikle ele alınması gereken bir öneridir.
“Yine barışın toplumsallaşması çalışmaları bakımından Türkiye’de barış hareketinin Kürt hareketinin hegemonyasında geliştiği iddiasının, tezinin veya oluşan algıyı kayda almanın elzem olduğu ortadadır. Barış kelimesine dahi önyargıyla yaklaşılmasını, suçlama, yargı konusu yapılmasını ortadan kaldıran çalışmalar yürütülmesi bugünkü ağır ve zor koşullarda özel bir önem arz etmektedir.
“Bütün bunların ışığında aynı zamanda, barışa yeni bir yol bulma veya yeni bir yol açma arayışı olarak yürütülecek çalışmalar, çatışma çözümü üzerinde çalışan sivil toplum kurumları, akademisyenler, akitivistler arasında işbirliğini, bilgi paylaşımını, dayanışmayı geliştiren, çok yönlü ve belli konularda yetkinleşmeyi amaçlayan ve özendiren tarzda, bir tür güçlü barış ağı oluşturma, zemini yaratma perspektifiyle olmasının gereği berrak bir biçimde açığa çıktı.
“Barış Vakfı olarak böylesine bir çabanın, tarafları barış ve çözüm yoluna girmeleri konusunda teşvik edici ve zorlayıcı olacağından hiç kuşkumuz yok.” (ÇT)