Ağrı Doğubeyazıt Belediye Başkanı Mukaddes Kubilay ateşkesin bozulması açıklamasının bölgede yaşayanlar için "şiddet ve acı" demek olduğunu, bölgede barış ortamının kalıcı olması için devletin de halkın taleplerine duyarlı olması gerektiğini belirtiyor.
Hakkari Yüksekova Belediye başkanı Mehmet Salih Yıldız ise son yıllarda çatışmaların azalmasıyla birlikte bölgenin ekonomik yönden gelişmesinin önünün açıldığını hatırlatıyor. Belediyelerin de uzun dönemli yatırımlarının çatışma ortamının şiddetlenmesiyle sekteye uğrayabileceği tehlikesini dile getiriyor. Yıldız, "Buradaki insanlar kaygılı bir bekleyiş içinde, savaş ortamına dönmek istemiyoruz." diyor.
"Hükümet barış isteğini belli etmeli"
Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu, şiddet içeren hiçbir girişimin bölgedeki sorunları çözmeyeceğini hatırlatıyor.
Diyarbakır Barosu'ndan Avukat Sedat Yurttaş, Avrupa Birliği sürecinde Kürtçe yayın ve dil kursu ile koruculuğun kaldırılmasına ilişkin düzenlemelerin uygulamaya geçirilmediğini savunarak, barış ortamının sürmesi için hükümetin de isteğini belli etmesi gerektiğini vurguluyor. Tek taraflı da olsa beş yıldır ateşkesin sürmesinin, bölgede insan haklarıyla ilgili yapılan gelişmelerin ilerlemesini sağladığına da değiniyor.
Baronun Mayın ve Çatışma Artığı Patlayıcı Karşıtı Proje Sorumlusu da olan Yurtttaş, çatışma ortamının şiddetlenmesinin, bölgedeki ve sınırdaki mayınların temizlenmesi için yakın zamanda başlanacağı açıklanan çalışmaları engelleyeceği görüşünde.
OHAL'in travmaları sürüyor
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şube Başkanı Selahattin Demirtaş ise Kürt sorununun çözümü için ciddi adımların atılmamasının çatışma ortamını körüklediğini, çatışmaların yoğunlaşmasını kaygı ile izlediklerini belirtiyor.
* İnsan hakları açısından baktığımızda ateşkesin sona erdiği yönündeki açıklamalar, çatışmaların yoğunlaşması ihtimali nedeniyle kaygı verici. Şiddet ve savaş ortamının geri gelmesini kimse istemiyor. İnsan hakları siyaseti açısından baktığımızda ise hükümet AB sürecinde Kürt sorunu için ciddi adım atmaması çatışma ortamını körüklüyor.
* Olağanüstü Hal (OHAL) uygulamasının yeni kalktığı bir dönemde baskı ortamına geri dönülmesini istemiyoruz. KONGRA-GEL'in de bunu göz önüne almasını istiyoruz. OHAL bölgelerine sürülmüş 855 devlet memuru hala geri dönemedi. Yargısız infazlar, insan hakları ihlalleri gibi OHAL uygulamalarının yarattığı psikolojik travmaların etkisi uzun yıllar silinmeyecek. Köye dönüşler ancak başlayabildi. Bu durum da göz önüne alındığında hem hükümetin ve devlet yetkililerinin hem de KONGRA-GEL'in sağduyulu bir şekilde bölge insanının durumunu ve barış isteğini göz önüne alması gerekiyor.
* Hükümetin Kürt sorununun adını koyarak, çözüm için demokratik düzenlemeleri acil olarak hayata geçirmesi gerekiyor, çatışmaların sona ermesine yönelik çözüm yolları aranmalıdır. Pişmanlık Yasası'nın hem adı hem de kapsamının değiştirilmesi, bölgedeki barış ortamını baltalayacak, çatışmaların artmasını sağlayacak uygulamalardan uzak durulması gerekiyor.
Tuncelililer endişeli
Tuncelililer Derneği Başkanı ve İHD yöneticisi Nimet Tanrıkulu Tunceli'ye yapılan asker sevkiyatının artmasının insan hakları ihlallerinin yoğun olarak yaşandığı dönemlere geri dönüleceği endişesini arttırdığından söz ediyor.
* Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde Doğu ve Güneydoğu bölgesindeki insan hakları ihlalleri konusunda bir çok kez mahkum oldu. Bunları düşündüğümüzde, hükümetin demokratikleşmeye, bölge insanının dilini rahatça konuşabilmesi, düşüncelerini özgürce ifade edebilmesine yönelik taleplerinin hala uygulamaya geçmediğini görüyoruz.
* Barış ortamının bozulması ihtimaline karşı, devlet ve hükümetin sağduyulu ve hassas bir yaklaşımla, temel insan hakları düzenlemelerinin uygulanmasını sağlaması önemli. (ÖG/YS)