Türkali "Ayrılık kimseye bir şey kazandırmayacak. Türkiye'nin hepsi 'Kürdistan' oldu" derken, Uzun da "Devlet Kürtlere 'ötekinin de ötekisi' muamelesi yapmaktan artık vazgeçmeli. Devlet katında derin bir Kürt düşmanlığı var" dedi.
Prof. Dr. Mehmet Güleç'in başkanlığında geçen konferansın ikinci gününde eski CHP Genel Başkanı Altan Öymen, ÖDP Genel Başkanı Hayri Kozanoğlu, EMEP Genel Başkanı Levent Tüzel, Prof. Dr Melek Göregenli, gazeteciler Berat Günçıkan, Ragıp Duran, Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu, eski CHP Genel Sekreteri Ertuğrul Günay'ın da aralarında bulunduğu çok sayıda siyasetçi, yazar ve gazeteci konuşmacı olarak yer aldı.
'Artık barışı ıskalamayacağız'
Konferansın ardından yayımlanan sonuç bildirgesinde, "Cumhuriyet kurulurken ıskalanan barışı, yeni bir yüzyılın başında ıskalamayacağız" denildi. Bildirgede özetle şunlar kaydedildi:
* Kürt sorunu 'şiddet ve terörizm sorunu' olarak adlandırılmaktan vazgeçilmelidir. Sorunun tarafları sadece silah taşıyan güçler değildir.
* Barış dilde başlatılmalı; ötekileştirici, yabancılaştırıcı ve düşmanlaştırıcı tüm söylemler terk edilmelidir. Siyasetin dili, şiddete yol açan ayrımcılıktan ve milliyetçilikten arındırılmalıdır.
* Kürtlerin siyasal alanının önündeki tüm engeller kaldırılarak, yerinden yönetimin yolu açılmalı. Kürtlerin siyasal temsilcileri ve partileri, barışın tesisi sürecinde her düzeyde meşru ve gerçek muhataplar olarak kabul görmelidir.
* Faili meçhul cinayetler aydınlatılmalı, 'Koruculuk Sistemi' kaldırılarak, mayınlar temizlenmelidir.
* Kamusal alanda Kürtçe serbestçe kullanılabilmeli "çok dilli resmi hizmet ve siyasi faaliyet" serbestliği sağlanmalıdır.
"Türkiye'nin her yeri Kürdistan"
Vedat Türkali (Yazar): Eski bir komünistim. Komünist Parti tüzüğüne 'Gerekirse Kürtler ayrılsın' diye program koydu. Ben bunu yayınladım. Ben o bilinçten geldim ve Kürt halkının ne çektiğini biliyorum. 'Bana sen Kürt müsün, niye uğraşıyorsun?' diyorlar. Ben 'Ne mutlu Türküm' diyebilmek için uğraşıyorum. Doğuda film yaparken prodüktörün ödü patlıyordu. 'Ya sansürden geçmezse' diye. Böyle bir paranoya vardı.
Bu dağların boş kaldığı da oldu, sorun çözüldü mü? Eski Cumhurbaşkanı 28 kere isyan diyor. Niye çözülmedi? Sorun dağda değil, kentte, aramızda. Bugün dağ boşalır sorun çözülmezse yine dolar. Dağa gençler spor olsun diye gitmedi. Neden nefes aldırmıyorsunuz. Altan Öymen'in araştırması çıktı, yüzde 10 barajı dünyanın hiçbir yerinde yok. Bizde de 'Aman Kürtler girmesin' diye var. En meşru temsilci o halkın seçtiği insanlardır sen onlara fırsat vermezsen ne yapacak, dağa çıkacak. Tek yol diyalog yoludur. 29'uncu 30'uncu isyanda bu beraberlik yıkılır. Ayrılık hiç kimseye bir şey kazandırmayacak. Türkiye'nin hepsi Kürdistan oldu.
Umut bir yol haritasıdır
Mehmed Uzun (Yazar): Umut imkânsız bir sevda değil, imkânsızı gerçeğe dönüştürecek bir yol haritasıdır. Türkiye ya demokratikleşecek ve bir insan hakları, özgürlükler ülkesi haline gelecek ya da zaten durmadan pompalanan militarizmi ve ultra milliyetçiliği destur kabul edip büyük felaketlere yol açacağı belli yeni serüvenlere girişecek. Elbette, sizin gibi Türkiye'nin hak ve hukuk ülkesi haline gelmesini arzuluyorum. Barış, harikulade bir insani metamorfozdur. Kıbrıs'taki küçük Türk nüfusu için tam tamına bağımsız devlet isteyen Türkiye, bu kadar geniş bir nüfusa sahip "kendi Kürtleri" için, anadilleriyle eğitimi bile fazla görüyor.
"Geleceğe de bakmalıyız"
Altan Öymen (Siyasetçi-gazeteci-yazar): Barışı ararken geleceğe de bakmalıyız. Bir çizgi çizme meselesi bu. Barış aranırken, 25 yıl sürmüş bir savaşın arkasından olanları tekrar söyleyerek arayışı olumlu hale sokamayız. Konunun iki boyutu var. Birincisi, Türkiye içinde barış, ikincisi sınırda barış. Artık silahla değil, diyalogla çözüm anlaşılmalı. Dışarıda da güney sınırının altında gelişmeler var, uluslararası boyutları da olsa içerdeki barışla ilgili. İkisini de göz önünde tutmalı. Ayrıca yüzde 10 barajının indirilmesini her yerde söylemeliyiz.
"Suskunluk kurtarmıyor"
Ahmet Türk (DTP Genel Başkanı): Değişimi, demokrasiyi, sosyal adaleti hedefleyen bir toplumda, kuşkusuz siyaset yapabilmenin yolu, çatışmasız bir ortam yaratmaktan ve siyasal amaçlar için şiddet kullanmamaktan geçiyor. Bu sorunların yaşanmasında temel neden, Türkiye'nin Kürt sorununda çözüme yanaşmak istememesidir. Sayın Başbakan, bu meselede çok değişimci bir fikir dünyasına sahip. Kimi zaman, "Böyle bir sorun var ve çözümü demokrasidedir" diyor, kimi zaman da ailece yaşadığı mutluluktan yola çıkarak herkesi mutlu zannediyor ve bu mutluluğu daha vahim olarak, Kürt sorunu ve Kürtlerin talepleriyle karıştırıyor. Ülkemizin insanını yıllardır, "sadakat eden" ve "ihanet eden" olarak ikiye bölen çevreler Kürt sorununu yaşadığımız bunca acıya rağmen, hâlâ bir güvenlik ve asayiş sorunu olarak görmeye ve göstermeye devam ediyor. Suskunluk, dağlarda hâlâ birbirini vuran evlatlarımızın hayatını kurtarmaya yetmiyor.
'Özal, Öcalan'ı siyasete çağırdı'
Selim Sadak (Eski DEP'li milletvekili): Konferansın kapanış bölümünde söz alan eski DEP Milletvekili Selim Sadak, merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'la 1992 yılında yaptıkları görüşmede, kendilerine terör örgütünün ateşkes ilan etmesini istediğini söyledi. Sadak, şöyle devam etti: "Sayın Özal, o görüşmede, 'Çocuklar sizler görevinizi yapınız. Bir ateşkes sağlanması için girişimlerde bulununuz. Benim de bazı girişimlerim var' dedi. Abdullah Öcalan'ı kastederek de, 'O deli ne yapıyor orada? O da gelsin Türkiye'de siyaset yapsın' demişti. Cumhurbaşkanı Özal dahi, kapalı kapılar ardında barıştan söz ederken, 'Çocuklar ben çok tehlikeli bir şeyden söz ediyorum. Çok risklidir. Ben cumhurbaşkanıyım, fakat dinleniyorum. Mutlaka hep birlikte yaşayacağız, ama siz de görevlerinizi yapın' demişti. Sonunda Özal'ın yaşamı ortadan kaldırıldı."
"Halklar arasında bir kavga yok"
Kazım Genç (Pir Sultan Abdal Derneği Genel Başkanı): Bu topraklar üzerinde yaşayan farklı dil, din ve ırka sahip halklar arasında ne tarihsel geçmişte, ne de şimdi yaşanan bir kavga yoktur. Şimdilerde bu kavga yaratılmaya çalışılmaktadır. Farklı kimlik, inanç ve kültürlerin tek istekleri vardır, eşit yurttaş olmak. Bu bağlamda konferansta oluşacak sinerjiyle Kürt, Alevi, Türk, Laz, Çerkez, Yezidi, Süryanilerin sorununa ortak çözüm üreterek toplumsal barışı kurmalıyız.
"Sol ikiyüzlü ve korkak"
Fehmi Işıklar (SHP MYK üyesi): İki gündür yapılan konuşmalar 1990'larda yapılsaydı milletvekilliğiniz düşerdi, yasaklanırdınız. Bugüne kolay gelinmedi. 1991'de Kürt halkının varlığını kanıtlamak için "Kürt halkı vardır" dedim diye milletvekilliğim düşürüldü. Şimdi baraj düşsün, temsil hakkı verilsin diyoruz. Dağdan inip siyaset yapmak bir yana, hazır siyaset yapanları sahneden silme söz konusu. Sol da bu konuda ikiyüzlü, korkak, saldırgan.
"Biz barış diyoruz"
Emine Özbek (Barış Anneleri İnisiyatifi): (Kürtçe konuştu, çeviriyi Baydemir yaptı) Kürt sorunu tartışıldığı zaman büyük keyif alıyorum. Ben de anayım. Biz barış diyoruz, onlar savaş diyor. Siz burada sıcak salonda toplantı yaparken operasyonlar hâlâ devam ediyor.
Konferansı emekli MİT'çi de izledi
İki gün süren konferansı izleyenler arasında emekli MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş'in de bulunması dikkat çekti. İHD Genel Başkanı Yusuf Alataş dünkü oturumlar sırasında Öneş'in yanına giderek toplantıya gösterdiği ilgiden dolayı teşekkür etti. Toplantının çok düzeyli olduğunu, akademisyen çevrelerin Kürt sorununa ilişkin çözüm önerisi yapmalarını önemli bulduğunu kaydeden Öneş de, "Bu tür toplantılar devam etmelidir. Umarım Türkiye'de bu birlik ve beraberliği bozmadan devam ederiz" karşılığını verdi. (ND/EK)