Çağrıcılar, sadece barışa ihtiyacımız olduğunu, "barış için bir yol bulmaya mecbur olduğumuzu" söylüyorlar.
İmza kampanyası, herkesin katılımına açık. Şimdiye kadar aralarında insan hakları savunucuları, akademisyenler, yazar ve sanatçılar, gazetecilerin bulunduğu birçok kişi metni imzalamış durumda.
Tam metin Barış İçin Demokratik Birlik İnisiyatifi İnternet sitesinde okunabilir. Aynı sayfadan, imza kampanyasına katılmak için gerekli forma ve kampanyaya imza verenlerin listesine de ulaşılabiliyor.
Çağrıcıların imzaya açtığı metnin tamamı şöyle:
Son günlerde diye başlayan yazılar yazmaktan ve bu yazıların ilk cümlelerinin hep kana bulanan geçmişimiz ve daha çok kan, ölüm, gözyaşı ve utançla örülmeye kalkışılan geleceğimize dair korkularımızdan söz etmesinden çektiğimiz acı, artık dayanılmaz hale geldi. Bizler, susturulmaktan, söylediklerimiz ve yazdıklarımız için dışlanmaya çalışılmaktan, hainler ve düşmanlar olarak işaret edilmekten, yalnızlıktan... korkmuyoruz; bunu da buna direnmeyi de biliriz. Biz artık, barışa olan inancımızı ve umudumuzu yitirmekten, kendi sesimize inanmaz hale gelmekten ve bu ölüm oyununun seyircileri olmaya itilmekten, bu suç ortaklığı ve utançla yaşamaya zorlanmaktan korkuyoruz.Eli silah tutan sözümüze kulak vermiyor, on yıllardır, onbinlercemiz, ölerek ve öldürerek birbirimizin yüzüne bakamaz hale geldik. Belki de bu nedenle, sadece birbirimizin yüzüne bakabilsek, bir tek sözcüğe bile gerek kalmadan her şeyin çözülmeye başlayabileceği, hepimizin "ne mutlu ki bu ülkede yaşıyoruz" diyebileceğimiz, başlamak için bir yer bulabileceğimiz mümkün olduğu için, bizi birbirimizden bu kadar uzak tutabilmek için gereken her şey yapılıyor. Bu oyun ölmemiz ve öldürmemiz üzerinden oynanıyor. Ölümler, ölülerimiz, analarımız, babalarımız, sevgililerimiz, eşlerimiz, acı çekerken ne kadar da birbirlerine benziyorlar; yüreklerimiz yanarken, Kürt ya da Türk olduklarını bilmiyorlar. Anaların sessiz çığlığına kulak verelim. Analarımız, bıraksalar, birbirlerinin oğullarını kızlarını ölmekten ve öldürmekten kurtarabilirlerdi. Kocaman, takım elbiseli adamların, üniformalı herkesin yapamadığını yapabilirler, oğullarının kızlarının dağlara, marşlar söyleyerek birbirlerini öldürmek için değil, sevda türküleri söylemek için çıkmasını becerebilirlerdi. Bu ülkenin geleceğini öfkeye, nefrete, korkulara terk etmek istemiyoruz. Ölerek ve öldürerek kuracağımız bir geleceğin getireceği huzur ve güvenliği istemiyoruz.
Birbirimizin yüzüne bakıp korkmadan sorularımızı sormak istiyoruz. Hangi küresel, bölgesel ya da sınıfsal çıkarlarınız için siyasi iradelerimize el koymaya kalktığınızı, bizi çirkin bir ölüm oyununun figüranları haline getirmeye çalıştığınızı bilmek istiyoruz. Şiddetsiz bir yaşam için daha kaç can vermemiz gerektiğini bilmek istiyoruz.
Barış için bir yol bulmaya mecbur olduğumuzu haykırmak istiyoruz. Toplumsal huzurun, kardeşliğin ve barışın yolunun ne yeni güvenlik bölgelerinin inşasından ne olağanüstü hali anımsatan uygulamalardan ne mayınların üzerinde hayatların, umutların delik deşik edilmesinden ne de kitlelerin milliyetçi reflekslerinin öne çıkarılmasından geçmediğini biliyoruz. Barışın mümkün olduğunu, bunu becerebilmek için yeterli aklımız, kalbimiz ve inancımızın olduğunu düşünüyoruz. Hayatlarımızı her gün yenilerini icat ettiğiniz korkularla karartmanıza izin vermemek için, geleceğimizi kendi siyasal irademizle, sağduyulu ve soğukkanlı bir sabırla kurabilmek için tam da şimdi bir birimizin yüzüne bakıp yeniden başlamak için, barışa sadece biraz barışa ihtiyacımız olduğunu belirtmek istiyoruz.
Bunun için, başlattığımız imza kampanyasına katılarak her şeye karşın umudumuzu birlikte çoğaltacağımıza inanıyoruz.
Türkiye Barışını Arıyor Konferansı Çağrıcıları (TK/EÜ)